Büyümesi önlenemeyen korkular!…
Ekonomi gündemi, Başbakan’ın yeniden başlattığı faiz tartışmaları ile çalkalanıyor. Finansal kaynak piyasalarındaki arz-talep dengesizliği düzenli olarak büyürken, faiz oranı veya katılım bankalarının tabiri ile kâr payı oranlarının nasıl olup da gerileyebileceğini herkes biliyor. İç tasarrufl arın çok yetersiz olduğu, yabancı sermaye girişlerinin azaldığı ve öyle olmaya devam edeceği beklentisinin güçlendiği bir ortamda söz konusu fiyatları geriletmenin tek yolu karşılıksız para basmaktır. Ancak bu sayede faiz oranları kısa vadede ve geçici olarak gerileyebilir, fakat orta vadede ortaya çıkabilecek yan tesirlerin yıkıcı olması önlenemeyebilir. Başka bir deyişle karşılıksız basılacak kötü paranın dolaşımdaki iyi parayı kovması, kaçılan durumdan çok daha olumsuz bir ortam yaratması kaçınılmazdır…
Karşılıksız para basmak bir çaresizlik durumudur ve daha önceki yıllardaki ekonomi politikası tercihlerinin yanlış olduğunun kabulü anlamındadır. Tasarruf oranlarının aşırıya kaçan oranda çökmesine, yabancı kaynağa olan bağımlılığın çok tehlikeli boyutlara çıkmasına izin veren politikalar ve bunun arkasındaki siyasiler yaşanacak olumsuzlukların sorumlusudur. Para otoritesini faiz düşürmeye zorlamak geçmişteki basiretsizliklerin ön kabulüdür.
Küresel koşullar ülkemizde kaynak talebinin daralmasını gerektiriyor. Fakat siyasi irade buna karşı çıkıyor ve arzı artırmanın yolunu arıyor. Faiz tartışmalarının kökeninde bu açmaz yatıyor. Dış koşullar yatırım eğiliminin düşmesini ve iç tasarrufl arın artırılmasını gerektiriyor; bu durum şüphesiz ekonominin sert bir şekilde daralması, işsizlik ve enfl asyonun artması anlamına geliyor. Bu duruma düşülmesi için her tür yanlışı yapmakta sakınca görmeyenler şimdi ortaya çıkan sonuca isyan ediyor!
Yanlış hesaba tamamen duygusal nedenlerle inanıp taşıdığı risk düzeyini hesapsızca artıranlar da hem ağlıyor, hem de bu isyana ortaklık etmek durumunda kalıyor. 2000’li yılların başında seçme şansımız vardı, bugün yok; ne ektiysek onu biçmek durumundayız. Geç de olsa hesapsız yabancı kaynak girişi durdu ve gerçekler açığa çıkmaya, doğrular ile yanlışlar ayrışmaya başladı. Tersini iddia edenler buyurup denesinler, Merkez Bankası’na karşılıksız para bastırıp, kaynak arzını artırarak faizleri düşürmeye çalışsınlar ve ne yaşanacak ise her şeyi hızlandırsınlar!.. Ortaya çıkacak düşük faizin mevcut koşullarda yatırımlar ve enfl asyon üzerindeki etkisini görüp boy ölçülerini aldırsınlar!..
İçinde bulunduğumuz koşullarda mevcut faizlerin yüksekliğinden şikayet etmek ve daha düşürülmesini istemek ekonomik açıdan tutarlı değil. Mevcut tartışmanın gündem değiştirme amacını aşan siyasi bir yönü olduğunu ve beklentilerdeki bozulmayı hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacağını görmek gerekiyor… Korkular büyüdükçe akıl tutulmasının etki alanı genişliyor…