Durum ne?

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Başlıktaki soru doğru bir soru. Durumun görece düzgün olduğu şartlarda böyle bir soruya gerek olmayabilir. Bu sıralarda durum, en azından geçen yıla kıyasla, daha düzgün gibi görünüyor. Ama tersini söyleyenler de var. Bunlarda, yakın geçmişe kıyasla, gürültünün biraz daha azaldığını, durumun biraz daha netleşmiş gibi göründüğünü kabul ediyorlar. Ama belli nedenlerle de gelecekten pek emin değiller. Yeni bir krizin kapıda olduğunu söyleyen bir azınlığı oluşturuyor bunlar. İşin kötüsü kriz geliyor diyenler önceki krizin gelişini erkenden görüp, kestirmeleri nedeniyle şan şöhret sahibi olanlar. 

Bulunduğumuz noktada çoğunluğa katılmak, iyimser olmak için pek çok neden olduğunu düşünüyorum. Çok değil, daha bir yıl önce dünya ekonomisinde krizin bıraktığı derin iz henüz silinmiş değildi. Avrupa’nın, başta büyüme, pek çok konuda nereye devineceği belli değildi. ABD’de göreli bir büyüme perspektifi oluşmuştu ama bunun sürdürülebilirliği kuşkuluydu. Çin’in yeni yöneticileri dünya ekonomisi ile daha yoğun işbirliğini sağlayacağını düşündükleri bir yapıya dönüşme programının ilk adımlarını atıyorlardı. Bunun Çin’in efsane büyüme performansını etkileyeceği düşünülüyordu. Dünya ekonomisinin en önemli motorunun tekleyeceği anlamına geliyordu bu. 

Finansal piyasalarda da henüz bir netlik yoktu. Krizin ürettiği risk algısı henüz normale dönmemişti. Mali fiyatlardaki oynaklık sürüyordu. Uluslararası sermaye akışının yönü hala getirisi görece düşük, güvenilirliği yüksek olan gelişmiş ülke piyasalarına doğruydu. Yılın ilk yarısı tamamlanmadan bunların üstüne FED bombası düştü. Kriz sürecinde dünyanın likidite musluğu haline gelmiş olan ABD Merkez Bankası (FED) aşamalı bir süreçte likiditeyi azaltacağını açıkladı. Mayıs ayı itibariyle adeta ip koptu. Özellikle yeni gelişen ülkelere dönük risk algısında sıçrama oldu. Sermaye akışı yön değiştirdi. Başta döviz kurları olmak üzere, finansal fiyatlar yükseldi. Volatilite arttı. O tarihte “durum ne” diye sorulan sorulara hoş olmayan cevaplar veriliyordu. 

Geçtiğimiz yılın son çeyreğinden itibaren bu tablo değişti. Kısa süre içinde sanki her şey tersine döndü. Önce ABD’den gelen haberler düzeldi. Büyüme hızlanıyor, işsizlik düşüyordu. Dünya ekonomisi için iyi haberdi bu. Tekleyen bir motor düzeliyordu. Ardından, Avrupa ‘da işler yoluna girmeye başladı. Avrupa Merkez Bankası büyümeyi destekliyordu ve cılız da olsa bir büyüme patikası çıkmıştı ortaya. Beklendiği gibi Çin ekonomisi yavaşladı ama bunun ölçüsü sınırlı kaldı. Haberler olumluydu, “durum” iyiye dönmeye başlamıştı. 

Bu süreçte esas olumlu gelişme galiba FED’in likidite azaltma politikasının netlik kazanması oldu. Küresel likidite tek hamlede ya da kısa sürede normale dönmeyecek, bu işlem taksitler halinde, görece uzun dönem yayılarak yapılacaktı. En iyi haber de bu oldu. Risk algısı ciddi öçlüde geriledi.

Finansal fiyatlarda hacimli düzeltmeler oldu. Risk primleri azaldı. Uluslar arası sermaye hareketleri normale döndü. Yeni gelişen ekonomilere sermaye girişleri arttı. Büyüme dinamiği hızlandı. Beklentiler iyimserliğe döndü. 
Bu yılın birinci çeyreğinin sonu itibariyle ortalık bayağı toplanmış, iyimserlik yerleşmeye başlamıştı. Ama bu iyimserliğe tam olarak katılmayanlar da vardı. İlk soru işareti ünlü borsacı Soros’dan geldi.

Soros özellikle Avrupa konusunda kötümserdi ve Avrupa’daki zafiyetlerin dünya ekonomisinin toparlanmasına izin vermeyeceğini söylüyordu. Buna göre yeni bir kriz kapıdaydı. Geçtiğimiz hafta, herhalde rastlantı eseri, iki “kriz kahini” daha benzer konuşmalar yaptılar. Ünlü kriz profesörü Nouriel Roubini büyümeye geçişin yavaş olması nedeniyle kredi musluklarının geç kapatıldığını, bunun da iki noktada potansiyel kriz kaynağı oluşturmaya başladığını söylüyordu. Bunlardan birincisi, likiditede devam eden bolluğun kredilendirmede riskli uygulamalara neden olmasıydı. İkincisi ise devam eden bol likiditenin hisse sentleri piyasasında balonlaşma yaratması olasılığıydı. Bu iki neden hemen değilse bile yakın gelecekte kriz üretecekti.

“Doktor Kıyamet” olarak anılan borsacı Marc Faber de benzer şeyler söylüyordu. Devam eden kredi genişlemesi borsa ve tahvillerde aşırı fiyatlamaya yol açıyordu. Bunun yakın gelecekte yeni bir krizin tetiğini çekeceği kanısındaydı Faber. 
Her zamanki gibi durumun ne olduğu konusunda bir fikir birliği yok. İyimserler durumun iyi olduğunda ısrarlılar. Kriz ustalarına göre ise durum göründüğü kadar iyi ve güvenli değil. 
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018