Düzeltme mi yeni bir kriz mi?

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

        14777-001.jpg

Bu günlerde yoğunlaşan bir kriz söylemi var. Nereye gitsem yeni bir krizin kapıda olduğu yönünde endişeli değerlendirmeler dinliyorum. Ekonomiyi çözümleme ve algılamada fazlasıyla “kriz sever” gibi davranıyoruz. Bu kriz sever tavrımız daha fazla sürerse beklentileri daha da bozacağız ve korkarım kendisini gerçekleştiren bir kriz üreteceğiz.

Faydası olur mu bilmem ama ben yine de hatırlatayım. Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler grubunda yer alan ekonomilerin pek çoğunda bize benzer koşullar var. Hepsinde risk primleri (CDS) yükseliyor. Pek çoğunda döviz kurları çileden çıkmış gibi. Politika faizleri ve sabit getirili varlıkların faizleri tırmanma eğiliminde. Borsalar geriliyor. Çoğunda büyüme yavaşladı ve daha da yavaşlayacağı öngörülüyor. Bazılarında enflasyon hızlanmaya başladı.

Yani gelişmekte olan ülkelerde yılın ilk çeyreği sonrasında başlayan bozulma eğilimi sanki güçlenerek sürüyor. Bizde de bunlara benzer gelişmeler oluyor. Ama, bizdeki değişme eğilimleri daha vurgulu. Bu farkın içerideki siyasi gerilimden kaynaklandığı düşünülüyor. 

İşin ilginç yanı, bu tür bozulma eğilimlerinden uzak kalacağını düşündüğümüz ABD, Avrupa Birliği vb. gibi gelişmiş ülkelerde de işler pek beklendiği gibi gitmiyor. Bu ülkelerdeki yatırımcılar da küresel krizden kalma tereddütlü davranışları üzerlerinden atamamış gibi görünüyorlar. Fazlasıyla tedbirli davranıyorlar. Risk almakta beklendiği kadar iştahlı değiller.Bu durumda gelişmiş ülkelerde de performans göstergeleri yılın başında öngörülenin altında kalıyor.  

Oysa bu yılın başında bu ülke grubu için yazılan senaryolar bundan farklıydı. Küresel krizin sonlandığı ve dünya ekonomisinde konjonktürün yukarıya döndüğü düşünülüyordu. Bu koşullarda bu ülkelerin 2014 yılında belirgin biçimde daha iyi performans gösterecekleri tahmin ediliyordu. Bu öngörüler beklentileri olumlu yöne çevirdi. Yatırımcılar buna görepozisyon almaya başladılar. Tahvil bono getirileri, borsalar yükselme eğilimine girdi. 

Ama, ilk iyimser öngörüler henüz gerçekleşmiş değil. Borsalarda hızlı bir yükseliş olmadı. Beklenenin tersine, bazı gelişmiş ülke borsalarında önemli sayılabilecek gerilemeler gözlendi. Getirilerin yükselmesi beklenirken durağanlık başladı. Genellikle istikrarlı olan ABD on yıllık Hazine kağıdı piyasasında getirinin yarım puan kadar gerilemiş olması bu yeni eğilimin önemli bir göstergesi gibi algılandı. 

Bu gelişmeler yılın başındaki iyimser söylemleri de daha ihtiyatlı ve sorgulayıcı bir yöne çevirdi. Özellikle de gelişmiş ülke piyasalarındaki bu tereddütlü konumun nereden kaynaklandığı sorgulanıyor. 

Yapılan açıklamaların iki tanesi ilginç ve önemli gibi görüyor. Merkez Bankalarının kriz sürecinde uyguladıkları alışılmışın dışındaki para politikalarının sadece gelişmekte olan ülkelerde değil gelişmiş ülkelerde de kafa karışıklığı yarattığı, belirsizliği arttırdığı, öngörülebilirliği daralttığı ve performansı zayıflattığı düşünülüyor. Bir tez bu. 

İkinci tez, bana kalırsa, geçeğe daha yakın duruyor. Kriz döneminde gevşetilen para politikaları gelişmiş ülke yatırımcılarını gelişmekte olan ülke piyasalarına ve görece daha yüksek riskli varlıklara yönlendirdi. 2013 sonunda FED’in likidite azaltma politikasını uygulamaya başlaması bu dinamiği tersine çevirdi. Bu bilinmeyen, yeni bir gelişme değil. Bu tür hareketlere “tersine portföy dengelenmesi” (reverse portfolio rebalancing) deniyor. Kriz çıkışlarında genellikle bu tür portföyleri ters yüz etme eğilimin devreye girdiği biliniyor. 

Şimdilerde uluslar arası sermaye hareketlerinin ABD, Almanya gibi riski düşük piyasaların tahvil ve bonolarına yönelmiş olması yine böyle bir portföy dengelenme sürecinin yaşandığını gösteriyor. Sermaye girişinin yoğunlaştığı bu ülkelerde varlık fiyatları yükseliyor, getiriler düşüyor. 

Bu tezlerden iki farklı düşünce ürüyor. Birisi, tüm bu süreci bir düzeltme hareketi olarak algılıyor. Portföy yenilenmesi tezi bunlara ait . Olan bitende öyle derin bir krize götürecek bir dinamik görmüyorlar. İkinci tepki ortaya çıkan performans zafiyetlerini yeni bir krizin ilk adımları olarak tanımlıyor. Kendi adıma ben birinci teze yazılıyorum. Büyük bir kriz beklentim yok. Siz de kendi kararınızı verin de gittikçe yoğunlaşan kriz söyleminin neresinde durduğumuzu görelim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018