Farklılaşan ve cesur olan kazanacak

Dr. Bertan KAYA
Dr. Bertan KAYA YENİ DÜNYADA YÖNETİM bertan.kaya@dunya.com

Frederick Taylor 1913 senesinde “Bilimsel Yönetimin İlkeleri” başlıklı kitabını yayınladı. Kitapta önerilen üretim ve yönetim anlayışı “seri üretim” olarak adlandırıldı ve bu prensipleri benimseyen Henry Ford ve şirketine Model- T otomobili ile bir servet kazandırdı.

Seri üretim maliyetleri ciddi boyutta düşürmüş, verimlilik artışları karlılığı inanılmaz ölçüde artırmıştı. Ancak 1960’ların sonunda gelen özgürlük ve bireyselleşme dalgaları, beraberinde değişimi getirdi. 1970’lerden itibaren kişi ve gruplara özel seri üretim (mass customization) yaygınlaştı.

Yani bir yandan seri olarak ekonomik açıdan anlamlı üretim yapacaksınız, diğer yandan ürünlerinize çeşit ve farklılık getirecektiniz. Bu dönemde, Toyota, Sony ve Benetton gibi şirketlerin öne çıktığını gördük. O dönemden bu döneme de bu mass customization işi devam etti. Öncü firmalar bu modele uygun teknoloji, operasyon ve ürün geliştirme kapasitelerini oluşturup, rekabet avantajı sağladılar. Bu konuda bugün Apple ve Tesla’nın başı çektiğini söyleyebiliriz.

Günümüzde büyük ölçüde bu anlayış hakimdir, ancak yapay zeka ve diğer dijital araçlarla birlikte, benim “ileri seviye kişiye özel seri üretim” dediğim bir aşamaya geçiyoruz. Artık siz daha talep etmeden, size özel ürünler, sizin katılımınızla, tasarım odaklı düşünce ile tasarlanıyor ve sunuluyor. Bu yeni dönemde şirketlerin üç şeyi iyi yapması gerekiyor: inovasyon ile farklılaşma, farklılığı maliyet etkin ve hızlı şekilde pazara sunma ve değişime adaptasyon.

Bu becerilere sahip değiliz

 Tam bu noktada özellikle ülkemiz şirketlerinin önemli bir kısmı açısından en büyük sorun ortaya çıkıyor. İnovasyon ile farklılaşamamak! Bununla ilgili daha önce çok yazdım, çizdim.

Biz inovasyonu ARGE ya da toplantı salonlarında fikir üretmek zannediyoruz. İnovasyonun iş stratejilerimiz, iş modelimiz, ürünlerimiz, operasyonumuz, pazarlamamız ve müşteri iletişimimizin tamamında yapabileceğimiz veya tamamını etkileyecek çok boyutlu bir süreç olduğunu anlamıyoruz.

O yüzden bir yandan inovasyonu “mış” gibi yaparken, diğer taraftan en iyi bildiğimiz işi yapıyoruz: fiyat rekabeti ve pazar payı kavgası. Taylor’un seri üretim kafasından çıkamıyoruz! Diğer sorun ise, strateji ve pazarlamadaki muhafazakarlığımız. İnovasyon yönünden kısır olunca, bir de fiyat rekabeti baskısı binince, operasyonel veya taktiksel planlar yapıp strateji sanıyor, pazarlamada hep bilindik, geleneksel, sıradan bakış açıları ile hareket ediyoruz.

Seri üretim döneminde geliştirilmiş olan “seri pazarlama” kafasından çıkamıyoruz. Sahi şöyle bir reklamlara, sosyal medyaya bakın. Son beş, on senede hangi reklam, hangi iş aklınızda kaldı, dikkatinizi çekti, sizi harekete geçirdi? Stratejimizde, ürünlerimizde, pazarlamamızda radikal işler yapmak yerine, sıradan ve güvenli yolları seçiyoruz. Kalite, verimlilik, fiyat gibi parametrelerin arasında sıkışıp kalıyoruz. Yeni, inovatif, cesur işler yapmak ya aklımızdan geçmiyor ya da geçse de o riski alamıyoruz.

Bu üç konuda gelişme sağlayan şirketler fark atacak

 Öyleyse şunu söylemek mümkün: ürün veya hizmetlerinde rakipleri minimal farklılıklar peşindeyken, daha radikal inovasyonlar yapan, daha cesur stratejiler üreten ve pazarlama yapan, dikkat çeken, maliyet ve hız unsurlarında başarı sağlayıp, müşteriye ürünü hızlı ve makul fiyatlama ile sunan kazanacak. Bu ise inovasyon, iş mükemmelliği ve adaptasyon becerileri gerektiriyor. İleri seviye kişiye özel üretim döneminde, yapay zeka diğer teknoloji araçları ile birlikte yepyeni bir dönem açılıyor. Eğer kişiye özel seri üretim veya daha kötüsü seri üretim döneminde kaldıysanız, yol yakınken bu becerileri şirketinize katmaya, daha radikal, cesur işler yapmaya hazırlanmanızı tavsiye ederim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Strateji ve taktik 26 Mart 2024