FED, Yellen ve kriz önlemleri

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Son yazıda gelişmekte olan ülkelerin kriz sürecinde alabilecekleri önlemleri tartıştım. Faiz oranlarının yükseltilmesi, ulusal paraya değer kaybettirilmesi, rezerv kullanarak döviz piyasasındaki gelişmelerin göğüslenmesi ve sermaye hareketlerine müdahale edilmesi gibi özetlenebilecek dört temel önlem saydım. Niyetim bu yazıda bu dört önlemin içeriğini ve yaratabilecekleri olası etkileri tartışmaktı. 

Bunu tam olarak yapamayacağım. Zira hem içeriği hem de benim tartışmaya açmak istediğim konuyla bağlantısı açısından önemli bulduğum yeni bir gelişme oldu. Son zamanlarda ABD Merkez Bankasının (FED) küresel likiditeyi azaltma niyetini ve bunun özellikle gelişmekte olan ülkelerde yarattığı çalkantıyı biliyorsunuz. FED’in başkanının daha yeni değiştiği de malum. Geçtiğimiz günlerde yeni Başkan Bayan J.L.Yellen kamuya açık ilk icraatını yaptı, ABD Senatosuna yarı yıllık bir rapor sundu, sorulara yanıt verdi. 
Raporda daha çok FED’in yeni başlattığı likidite azaltma politikasının geleceğine ilişkin açıklamalar var. Eski uygulamaya göre kayda değer bir değişiklik öngörülmüyor. ABD için dünyanın aynı yönde dönmeye devam edeceği öngörülüyor anlayacağınız.

Yellen’in sorulan sorulara verdiği cevaplarda gelişmekte olan ülkelerde dünyanın eskisi gibi dönmeyebileceğini ima eden değerlendirmeler var. ABD’de küresel kriz öncesinde başlatılan, kriz sürecinde de hızlanarak devam ettirilen bol para-düşük faiz politikasının gelişmekte olan ekonomilerde büyümeye katkı sağladığını ama ekonomik dengelerinde de bozulmalar yarattığını epeyce tartıştık bu sütunda. Bu para rejiminin özellikle dış kaynak ihtiyacı büyük olan ülkelerde adeta madde bağımlığı gibi bir dış kaynak bağımlılığı yarattığına da birçok kez işaret ettim. Şimdi bu para rejimi değişiyor, uluslararası likidite azaltılıyor. Başta madde bağımlıları olmak üzere yoğun kaynak girişinden menfaat sağlayan gelişmekte olan ülkeler bundan fazlasıyla rahatsız. Bir süredir devam eden çalkantılar da bu rahatsızlığı gösteriyor.  

Hindistan Merkez Bankası Başkanlığı’na yeni atanan Raghuram Rajan bu çalkantıda ABD’nin rolünü ve sorumluluğunu en iyi bilecek profesyonellerden birisi. Eski IMF baş iktisatçısı sonrasında önemli bir fonun yöneticiliğini yapmış. Sürecin iki yakasını da iyi biliyor anlayacağınız. Rajan gelecek olanı sezmiş olmalı ki, FED toplantısından önce bir açıklama yaptı ve ABD’nin gelişmekte olan ülkelerden öyle elini yıkayıp çıkamayacağını, belli bir sorumluluğu olduğunu, önümüzdeki dönemin politikalarını geniş çaplı danışmalar ve konsültasyon yaparak tasarlayıp, uygulaması gerektiğini söyledi. 
FED Başkanı son toplantıda sorulan bir soruyu cevaplarken sanki doğrudan Rajan’ı yanıtladı. FED’in likidite azaltma sürecinin özellikle gelişmekte olan ülkelerde yarattığı çalkantının farkında olduğunu söyledi. Ancak, bu gelişmelerin ABD ekonomisi için ciddi bir risk yaratmadığını bu nedenle de gelişmekte olan ülkelere dönük danışma ya da özel (tavizli) bir uygulamanın söz konusu olmayacağını ekledi. Söz konusu ülkelerin kriz sürecinde uygulayacakları politikalar ve uygulayacakları önlemler hakkında kendilerinin karar vermeleri gerektiğini de altını çizdi. 

Bu değerlendirmeler Yellen’in ABD durumdan memnun, öteki ülkeler kendi başının çaresine baksın demeye getirdiğini gösteriyor. Yani, kısacası, küresel likiditenin azaltılması devam edecek, buna karşı “kriz önlemlerini” ülkeler kendileri belirleyecek deniliyor. 

Biz de geçen yazıda tam bu noktadaydık. Gelişmekte olan ülkelerde kriz sürecinde uygulanabilecek önlemler konusuna bir giriş yapmıştık. Arkasını bu gün yazacaktık. Devreye Yellen girdi, olmadı. Noktayı gelecek yazıda konuya koyarız umarım. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018