Geç Rönesans, Erken Aydınlanma 1

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

 

 

 
Aydınlanma'nın büyük bir özgürleşme hareketi olduğuna kuşku yoktur. Aynı zamanda bilimsel ilerlemenin çok yüksek bir ivmeyle hız kazanmasının önündeki engelleri kaldırmış hatta söz konusu gelişme potansiyelinin var olmadığı durumlarda bilimsel atılımın bizzat özü, motoru olabilecek düşünce ve pratiklerin yaratılmasını sağlamıştır. Aydınlanma sosyal, siyasi, ideolojik, teolojik, bilimsel yönleriyle emsalsiz bir kopuştur. Fakat yekpare olmadığı, zamana yayıldığı, erken bir döneminin olduğu ve tıpkı Rönesans gibi periodize edilebileceği de uzun zamandır ortaya çıkmış bulunuyor. Nasıl ki Rönesans erken Rönesans, geç Rönesans gibi dönemlere ayrılabilir ise, aydınlanma da gerek bu fikrin, auranın her yerde tam olarak eş zamanlı doğmaması, hızla yayıldığı 1670-1720 döneminde bile bazı kollara ayrılabilmesi, erken bir döneminin ve Bavyera Aydınlanması gibi geç bir döneminin olmasıyla zengin bir tablo sunar. Özellikle erken dönemi -Jonathan Israel'in ifadesiyle "Radikal Aydınlanma"- Geç Rönesans ile küçük bir ölçüde de olsa örtüştürülebilir. İlk dönemler genellikle bulanık ve içinden kopularak çıkılan periyodun izlerini taşıyan dönemlerdir. Bu izlerin "ileri" izler olduğu,  aydınlanma'nın karanlık çağdan ani bir kopuşla gökten zembille inmediği doğru olmakla beraber, içinde devinilen "ileri", post-Rönesans Avrupa'sının da okült ilimler, Rönesans neoplatonizmi, Hıristiyan Kabbala'sı, hermetizm gibi mühürlerle damgalanmış olduğu, üstelik neredeyse yüz yıl nihai hesaplasması ertelenmiş bir Katolisizm-Reform-Karşı Reform bağlamına doğduğu unutulmamalıdır.
 
Osmanlı tehdidinin Protestanlığa Hapsburglarla ve Papalıkla geçici olarak anlaşmak, dini özgürlükler yolunda Katolik Kilisesi'nden tavizler koparmak fırsatını verdiği görülüyor. Öte yandan, Inebahti (Lepanto) deniz savaşındaki mağlubiyet sonrası (1571) Osmanlı etkisinin azaldığını ve 1593 sonrasında Avrupa içi çatışmaları azaltma etkisinin kaybolduğu da anlaşılıyor. Osmanlı tehdidinin zayıfladığı 17. Yüzyılda Westphalia Barışı'yla sonuçlanan Otuz Yıl Savaşları nihayet vuku bulabiliyor. Protestanlarla Katolikler arasındaki nihai hesaplaşma Osmanlı etkisi nedeniyle yüzyil kadar ertelenmişs sayılabilir. İyigün (2008) Osmanlı'nın dönemin Avrupa'sının yakıcı konusu Protestanlik-Katoliklik çatışmasına nasıl ve hangi etkiyle müdahil olduğunun kantitatif bir tablosunu veriyor.
 
Bu dönemin İngiltere-Hollanda yüzyılına denk geldiği ve 1492 sonrası İtalya, Fransa, Almanya ve Osmanlı'ya Yahudi göçlerinin entelektüel etkisini taşıdığı da göz ardı edilmemelidir. Elbette sonrasında bu göçün İngiltere ve Hollanda'ya yayıldığı malumdur. Yaşamının önemli bölümünü Hollanda'da geçiren Descartes ve Hollanda'da yaşayıp ölen Spinoza Hollanda'nın önemi konusunda yeterli olmalı. Aydınlanma'nın ilerleyen aşamalarında Hollanda pekçok açıdan kilit ülkelerden biri olacaktır.
 
Bu bir dizi ve aralıklarla bu diziye döneceğim. Aydınlanma'nın öncüllerine açılırken her açıdan "profane" bir tavır alınacağını ve "destursuz bağa girilmez" düsturuna uygun davranmaya çalışılacağını belirteyim. Özellikle, yanılmaya çok müsait bir alan olan Kabbala ve Zohar meselesini daha az işleyeceğimi ve Ramon Lull, Pico dell Mirandola, Francesco Giorgi, Giordano Bruno, John Dee gibi figürlere de geçerken değineceğimi belirteyim. Lakin "çifte hakikat" doktriniyle veya -böyle bir doktrinin asla mevcut olmadığı tezine referansla- mitiyle 17. yüzyili birbirine bir izlekte bağlamak nasğl zorunluysa, "yanğlmaya çok müsait konulara" bir nebze değinmek de o derece zorunludur. Örnegin Yates 1610-1620 arasına Rosicrucian (Gül-Haçı) Aydınlanması çıkışını yerleştirerek Geç Rönesans-Erken Aydınlanma bağlantısını bir tür süreklilik olarak görmeye eğilim gösteriyor. İsrael'in Radikal (Erken) Aydınlanması ise 1650'den başlıyor ve asil dramayı Ansiklopedistlerden en az 50 yıl geriye taşısa da, Aydınlanma'yı Geç Rönesans'ın uzantısı olarak görmekten çok başlı başına bir moment, bir kopuş olarak kavramaya yakın. Aydınlanma'nın gökten zembille inmediği tezine yakınlık duymak mümkün. Fakat bir sürekliliğin doğal uzantısı olarak görmek de kopuşu hafife almak olur. Üç hafta sonra Luca Bianchi, Il vescovo e i filosofi, Bergamo 1990 ile başlayacağız ve duplex veritas'tan Pierre Bayle'e kadar uzanacağız.
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019