Gidenin arkasından konuşulmaz, ama seçimlerin arkasından konuşulur

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA nevzatsaygilioglu@atilim.edu.tr

Türkiye seçimini yaptı. Vatandaş, siyasilere hem ders ve hem de mesaj verdi. Ülkenin sorunlarının, siyasetçilerin bir araya gelerek çözmesi istendi. Kutuplaşma veya ötekileştirme yerine sorumluluğu paylaşma arzu edildi. 

7 Haziran 2015 seçimlerinin mesajı çok. Tabii okuyabilen yönetimlere… Biz bu mesajları bir tarafa bırakıp hem bir tespit yapmak istiyoruz ve hem de gelecek hükümet programlarına yol haritaları önermek istiyoruz. 

Yazımızın temel çerçevesi şu: “Seçim maratonunda neler konuşulmadı?...” Yani seçim kampanyası sırasında özellikle liderler, partililer, partiler nelerden bahsetmedi sorusunun cevabını arıyoruz. 

Gerçekten de seçim maratonu süresince her şey konuşuldu. Ama bazı şeyler hiç konuşulmadı veya yeterince konuşulmadı. İşte biz de bu yazımız ile konuşulmayanlara dikkat çekmek istedik. Onun için de yazımızın yukarıdaki başlığını mecazi anlamda attık. 

Evet… seçimler sırasında neler konuşulmadı sorusunun cevabını hem genel çerçevede ve hem de yerel düzeyde aramak gerekir. 

Türkiye genelinde… 
• Hukuk devleti üzerinde hiç durulmadı. Bu ülkenin belki de en önemli sorunu veya konusu üzerine hiçbir şey söylenmedi. Siyasi partiler, bu konuyu seçim programlarında etkili bir şekilde ele almadılar. Oysa çağdaş ülkeler arasında yer almanın olmazsa olmazı “hukuk devleti” ilkesidir. Yani; normlar hiyerarşisinde anayasanın en yukarıda yer aldığını, hukukun üstünlüğünü, bireyin özgürlüğünü, kurumların hukukiliğini, pozitif hukukun geçerliliğini, adalet kurumlarının devamlılığını ve bağımsızlığını, adaletin zamanında ve herkes için eşit tecelli edeceğini öne çıkaran hukuk. Türkiye’nin zaten zaaflı olan bu alanının, son yıllarda daha da kötüye gittiğini herkes bildiği halde, konunun üzerinde durulmaması çok manidar idi. 
• Devlet reformu üzerine hiçbir şey söylenmedi. Bize göre Türkiye’nin ikinci önemli sorunu devlet reformunun yapılamaması. Türkiye’nin bu yapısal sorununun üzerinde hiç durulmaması çok dikkat çekici oldu. Sürekli yakındığımız devlet çarkının işleyişi ile ilgili olarak hiçbir siyasi parti, genel çerçevede de olsa, devlet reformu üzerinde durmadı. Oysa merkezi ve yerel yönetimlerin çok ciddi sorunları vardı. Aynı şekilde “yerinden yönetim” anlayışı henüz yerleşmemişti. Bu kadar devasa sorunlar ne yazık ki ıskalandı. 
• Ankara’nın konumu hiç tartışılmadı. Giderek büyüyen ve merkezi yapılanmanın ağırlık kazandığı Ankara’nın bu rolünün azaltılması gerektiği üzerinde hiç durulmadı. Yani Ankara’nın konumu yeniden tanımlanmadı. 
• Memurlar ile ilgili hiçbir şey söylenmedi. Bu ülkede 2.5 milyon memurun sorunları konusunu hiçbir siyasi lider öne çıkarmadı. Sadece çiftçi, işçi, emekli, ev kadını gibi kesimlere ilişkin mesajlar verildi. Oysa kayrılan veya kıyılan binlerce memur söz konusuydu. Bankamatik memurlar, siyasi memurlar, işini bilen (!) memurlar üzerinde hiç durulmadı. Bunların da aileleriyle milyonlara ulaşan kitleler olduğu ıskalandı. 
• Liderler vatandaşın önünde hep “tek” görüntüsü verdi. Günde birkaç yerde miting yapan, akşamları çeşitli televizyon programlarına veya daha özellikle toplantılara katılan liderler hep “tek kişi” olarak görüntü vermeyi tercih etti. Günümüzün ekip anlayışı hiç dikkate alınmadı. Gidilen yerdeki milletvekili adaylarının bile liderin arkasında tespih gibi dizilmesine imkan verilmedi. Oysa geçmişte Başbakan Tansu Çiller gibi siyasiler bu konuda hep kadrolarıyla görüntü vermeye çalışmışlardı. 
• Ne yazık ki liderler hiçbir şekilde birlikte televizyonu kullanamadılar. Bir araya gelip Türkiye’nin sorunları ve çözüm önerileri konularını işleyemediler. Geçmişte bu yöntem de gayet iyi yapılıyordu. Özal, Demirel, Çiller gibi liderler ünlü gazetecilerin moderatörlüğünde ekranlarda çıkarlardı. Son zamanlarda diyalogsuzluk, gerginlik, hazımsızlık tavan yapmıştı. Şimdi artık vatandaşın mesajı algılanır inşallah. 

Yerel düzeyde… 
• İri konular konuşuldu, bölge sorunları konuşulmadı. Hemen her lider ülkenin kurtuluşu rolüne soyunduğu için bölgesel ve hatta noktasal sorunlar hiç gündeme gelmedi. 
• Siyasi partilerin yanlış aday tercihleri sonuçlara yansıdı. Her ne kadar başarı veya başarısızlık nedenleri genel çerçevede ele alınsa da, yerel düzeyde aday profili önemli rol oynadı. Sevilmeyen ve eskiyen adaylara oy verilmedi. Bu gerçek, yerelde partililerin söylemlerine değil, eylemlerine yansıdı. 
• Yerel nitelikli olmakla beraber önemli sorunlar ele alınmadı. Bazı bölgelerin konumundan gelen özel durumları ne yazık ki öne çıkarılmadan siyasi kampanya dönemi bitti. 
• Yerel düzeyde milletvekili adaylarının öne çıkan farklılıkları çok iyi anlatılamadı. Türkiye’ye örnek olacak tarafları açığa çıkarılamadı. 
Sözün özü; herkes yeni senaryolar üzerine yoğunlaşmışken biz konuyu başka bir açıdan irdelemek istedik.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar