Global sistemde krizler ve Türkiye

Bekir KAVRUK
Bekir KAVRUK

K. Marks’ın kapitalizm ismine ilham kaynağı olan ünlü Kapital kitabında ele aldığı üzere Kapitalist ekonomilerin krizlerle yüzleşmesi kaçınılmazdır. Dolayısıyla kapitalist dünya tarih sürecinde sık sık krizlerle karşılaşmış olup, bunlardan üç tanesi derinliği ve sonuçları itibariyle çok ayrı yere sahiptir:   

• 1873 – 1896 Uzun Depresyon; ekonomik olarak ticaret kapitalizminden sanayi kapitalizmine geçiş ve vahşi kapitalizmden işçi, sendikal ve sosyalist hareketlere geçiş dönemi olan ve 23 yıl süren tarihin en büyük üç ekonomik krizinden ilkidir.

• 1929 Büyük Buhran;  Ekonomik olarak sanayi kapitalizminden tekelci sanayi kapitalizmine oradan da finans kapitalin (Wall –Street) hakimiyetine geçiş sürecidir.  Dünyanın yaşadığı ön büyük 3 krizden ikincisidir. J.M.Keynes’in 1929 Krizine reçete olarak ortaya çıkardığı tezler makroekonominin temel taşları olmuş, toplam talep esasına dayalı Keynes iktisadı ortaya çıkmıştır. Keynes teorisinin 1929 krizine ilaç olarak ortaya koyduğu çözümler alerji olarak enflasyona yol açmıştır.

70 ‘li yıllara kadar Keynes iktisadı geçerliliğini korurken bu yıllarda enflasyonun resesyon ile birleşmesinden ortaya Stagflasyon kavramı çıkmıştır. Keynes teorisi Stagflasyona reçete olamamış dolayısıyla buna tepki olarak doğan serbest piyasa ekonomisi ( neo liberalizm ) yükselişe geçmiştir.

F.Hayek  ve M. Friedman’ın geliştirdikleri ekonomik büyüme endeksli neo liberal / Borç – Tüketim ekonomisi 1971’de Başkan Nixon, 1982’de Başkan Reagan ve 1999’da Başkan Clinton döneminde alınan kararlar ve Başkan Bush dönemindeki politikalar sonrası kontrolsüz kapitalizme dönüşmüştür. Bu kontrolsüz kapitalizm “serseri mayın misali” piyasalarda yüzmeye başladıktan bir süre sonra 2008 yılında subprime mortgage krizi ile patlak vermiştir.

• 2008 Mega finansal krizi; Kaynağı ABD'de Wall-Street türev ürünleri olan subprime mortgage kredileri ile başlamış ve CDO olarak tabir edilen gerçekte çürük mortgage bonoları başta S&P ve Moody’s olmak üzere ABD Rating kuruluşlarından muammalı bir şekilde AAA gibi en yüksek notu almıştır. Yüksek notlu ancak sakıncalı bu Mortgage bonoları CDS’lerin (kredi temerrüd sigortaları) düşük oranları sayesinde bütün dünya piyasalarında kapışılmıştır. ABD’de Subprime Mortgage skandalı patlak verip “Bono zedeler faciası”a dönüşen kriz  CDO’lar aracılığı ile virüs gibi ikinci aşama olarak AB’ye sonra üçüncü aşama olarak başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere bütün dünyaya yayılmıştır. Piyasalarda zaten suni olarak oluşturulmuş balonların sönmesini önlemek ve ekonomik durgunluğun önüne geçmek için başta FED olmak üzere AB ve Japon merkez bankaları parasal genişleme (QE) adı altında karşılıksız trilyonlarca  paralar basıp likidite olarak piyasalara sunarken merkez bankası bilançoları katlanarak şişmeye başlamıştır. 

İstatistik kayıtlara göre QE adı altında karşılıksız basılıp piyasalara sürülen trilyonlarca doların neredeyse yarısının global piyasalarda artık hakimiyeti eline geçiren Wall-Street merkezli finans tekellerinin kasalarına aktığı tespit edilmiştir. Tabi ki sonuçta istikrarlı ekonomik büyüme trendi sağlanamadığı gibi küçük başarılar dışında ekonomik büyüme ve işsizliğe çare getirilememiştir. ABD'de 1972 yılında Nixon döneminde iptal edilen Bretton Woods'tan bu yana piyasalara (altın) karşılıksız sürülen ve kağıt maliyeti 6 cent olan doların dünya dolaşımındaki kümülatif miktarı ise ne tuhaftır ki bilinmemektedir.

• Dünyanın kumarhaneye dönüş süreci: Bilgisayar üzerinde kaldıraçlı türev ürünler dahil tüm finans ürünlerinin online işlemleri neticesi ortaya çıkan ve  para piyasası fonları, aracı kurumlar, bankalar, rating şirketleri, CDS'ler, piyasa yatırımcıları, diğer şirketler, bireysel yatırımcılar, Borsalar vs… Online Sanal Ekonomi Piyasalarında rol alan ve orkestra şefliğini Wall-Street’in yaptığı bütün bu oyuncular  Buğdaydan altına, hisse senetlerinden Borsa Index'lerine kadar üstelik kaldıraçlı" açığa satış , çıplak satış, Kontratlar dan Carry Trade'lere kadar ne varsa "Play Station" misali  her oyun alanı içerisinde üstelik tezgah üstü piyasalar (OTC , dünyanın Online Tahtakale’leri) gibi "kayda geçmeyen" işlemler zinciri kapsamında inanılmaz boyutlarda yıllık 700 Trilyon dolarlık Online - işlem hacimlerine ulaşmaktadırlar. Bu rakam dünyanın 70 trilyon dolarlık reel ekonomisinin 10 katıdır. Buzdağının görünmeyen yüzünü temsil eden bu sanal piyasalar yasal çerçeveler içerisinde henüz ya kontrol altına alınamamış ya da alınmak istenmemiş ama sonuçta tüm dünya tabiri caiz ise "Kumarhaneye"  dönmüştür.

ABD'den Japonya'ya Singapur'dan İrlanda ve Güney Kıbrıs'a kadar tüm ülkelerin (GOP ülkeleri hariç)  sadece kamu borçlarının GSMH'ya oranları %100 ve üzerinde batağa saplanmışken  " Bilanço Gereği " alacaklıların kim olduğu hususunda kamuoyunda hiçbir makul açıklama ortaya çıkmaması gerçekten çok ilginç bir durum arz etmektedir.

Piyasaların ateşini söndürme amaçlı karşılıksız basılıp piyasalara sürülen trilyonlarca dolarlık likit paralara rağmen gerçekte derinleşme eğilimine devam eden Global Mega Krizin baskısıyla uluslararası platformlarda ülkeler bazında gittikçe daralan oyun alanları içerisinde ülke lehine "satranç misali" başarı çizgileri yakalamak gerçekten artık diplomasinin çok ötesinde keskin zeka, akıl , tecrübe , esneklik , çok yönlülük , kıvraklık ve özelikle "doğru bilgi ve strateji" gerektiren bir durum arz etmektedir.

21.yüzyılın “The new World Order” ( yeni dünya düzeni ) başlığı altında yeniden şekillendirilme sürecinde yarış aynen " Off Road Rally" yarışlarına benzemekte ve 21.yüzyılda yarışacağı bu yol güzergahı içerisinde birçok zor engel, bataklık ve özellikle kurnazca düzenlenmiş "tuzaklar" bulunmaktadır.

Türkiye’nin bu yarış içerisinde düştüğü en önemli tuzak Sykes Picot’un yeni formatlanması olarak Arap baharı adı altında hayata geçirilen stratejinin son halkası olan Suriye krizi olmuştur. Bu kriz Türkiye’yi terörist yapılanmalara ciddi ölçülerde komşu hale getirmiştir. Diğer sorun ise Rus uçağının Türkiye tarafından düşürülmesi Türkiye’de başta turizm olmak üzere sadece ekonomik kayıplara yol açmamış, askeri, stratejik kayıplara ve en önemlisi ciddi zaman kaybına yol açmıştır. Bu kritik süreçte Türkiye BOP kapsamında değerlendirilmesi düşünülen Büyük Kürdistan Projesinin ikinci aşaması olan Kuzey Suriye’de (Batı Kürdistan) Akdeniz’e açılmaya çalışılan koridorun getireceği risklerle yüzleşmek durumunda kalmıştır.

Sonuç:

2. Abdülhamid ile İttihat - Terakki arasında sembolleşen ve neredeyse 140 yıllık vesayet mücadelesi veren iki kutbun ortak hedefler doğrultusunda dinamo gibi üretken yapıda birleştirilmesine ilişkin ilk fırsat Taksim Gezi Park sürecinde yakalanmış ancak süreç başarılı yönetilemediğinden ötürü heba edilmiştir. 15 Temmuz sonrası yaşanan süreç yine belki de Allah’ın lütfu olarak toplumsal birleşme ve bütünlük adına ikinci büyük bir fırsattır. Türkiye eğer bu fırsat da değerlendiremez ise 21.yüzyılın yeniden şekillenmesi sürecinde söz sahibi olma fırsatını yitireceği gibi daha kötüsü bölünme riski ile de karşı karşıya kalabilir.

Almanların dahi turbo motor olarak çoktan farkına varıp, gıpta ettiği bu motorunun çalışması için 2 kutbun bu yeni fırsatı değerlendirip kesinlikle yapıcı ve samimi temellerde işbirliği yapması gerekmektedir. Bu işbirliğinin gerçekleşmesi ise karşılıklı olarak birbirlerini kayıtsız şartsız ve olduğu gibi kabul ederek;  laiklik zemininde, beşeri, sosyoekonomik, yapısal reformları gerçekleştirmelerinden ve tüm demokratik hakları ise anayasal güvenceye almalarından geçmektedir.

Türkiye'nin yukarıda sembolik olarak özetlenen "Off Road" yarışı içerisinde tarihinden ciddi dersler alarak bu kez başkalarının oyun ve gazına gelip özellikle " sistem ağalarıyla" hiç ama hiç takışmadan izleyeceği "Ana Strateji"  tam bir birlik ve ekip çalışması içerisinde yarış sonunda elde edeceği dereceyi hiç dert edip düşünmeden, hiç acele etmeden, engel ve tuzakları akı, soğukkanlılıkla teker teker aşarak,  yarı yolda kalmadan ve  muhtemelen 21.yüzyıl ortalarında şekillenecek varış noktasına selametle erişip yarışı "başarıyla bitirmek" olmalıdır.

"Off Road Rally" yarışını selametle bitirip hedefine varan Türkiye ya da başka bir ifade ile "Titanik" sonrası Mega denizde kendisini kurtarma başarısını gösterecek Türkiye böylelikle cankurtaran misali içerisinde barındırdığı Türk , Laz , Kürt , Musevi  vs.. tüm  etnik gurupların ve bölgesinin  "tek gerçek hayati güvencesi" olarak sağ salim yoluna devam edecektir.  

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
CDS’in önemi ve Türkiye 21 Ağustos 2019