IMF ne diyor? - 1

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

 

 

 
IMF 4. madde konsültasyon raporu ve özellikle seçme konular eki ekonominin yapısal kırılganlıklarından fazlaca bahseden raporlar olarak dikkat çekici. IMF uzmanlarının gerçek görüşleriyle, kurumun resmi görüşü olarak kaleme aldıkları arasında daima bir açı olmuştur Günün sonunda bardağın yarısı boş, yarısı doluysa hangi yarıyı öne çıkaracağınız bir tercihi yansıtır. IMF ne diyor ve acaba neden diyor? 
IMF ortodoks olmayan veya deneysel de denilen TCMB para politikasını pek onaylamıyor gibi. Değerlendirme yapmak için henüz kısa bir süre geçtiği ve bazen başarılı sonuçlar aldığı söylense dahi bunlar daha çok ana metinde yer alıyor ve eklerde net biçimde eleştirel bir vurgu söz konusu. IMF yeni para politikasını 2010 Ekim-2011 Ekim arası ve 2011 Ekim sonrası olarak iki döneme ayırıyor. 2010 Ekim sonrası TCMB yüksek nominal faizin dış kaynak girişini artırarak kredi genişlemesine neden olduğu, kredi talebinin faiz fazla esnek olmayıp kredi verilebilir fonlaın hacminin artışı nedeniyle iç talebin fazla ısındığını ve cari açığı artırdığını söylemişti. Bu dönem, 2011 yılının ilk birkaç ayı, hangi tip kredilerin cari açığı tetiklediği, ya da cari açığı artıranın kredi artışı mı olduğu tartışmalarına sahne olmuştu. IMF uzmanları bu dönemde gecelik borçlanma faizini düşürerek faiz koridorunu genişletmek, zorunlu karşılıkları artırmak, miktar ihalesiyle verilen likiditeyle oynayarak bankalarası faiz oranlarında volatilite yaratmak, döviz alım ihaleleriyle TL likidite yaratmak gibi pek çok aracın aynı anda kullanıldığını söylüyorlar. Koridorun alt sınır faizi (yabancı?) yatırımcı için garantili getiri oranını oluşturarak dış kaynak girişlerini daha az cazip hale getirmek düşünülüyordu. IMF bu işin net sonucu olarak likidite genişlemesine gidilmiş olunduğunu, böylece ifade edilen amaca ters bir sonuca ulaşıldığını saptıyor. Ağustos 2011'de dışarıda risk iştahı azalınca ve çıkışlar başlayınca koridor yukarı doğru kullanılmaya başlanıp efektif faiz yükseltildi ve döviz satışlarıyla yükselen kur stabilize edilmeye çalışıldı. 2011 Ekim ayına kadar geçen dönem bir ara dönem de olsa, sonunda tam tersi yola gidilerek zorunlu karşılklar azaltıldı, toplamda 15.1 milyar USD satıldı ve cari açık rezerv eriterek finanse edildi. Sonrasında son sıkılaştırma Nisan-Temmuz 2012 dönemindeydi ve o zamandan bu yana likidite tekrar bollaştırıldı. 
Bunları zaten yaşadık, biliyoruz ve TCMB'nin para politikasını aylardan beri gevşetmekte olduğunu fark etmemek herkes için imkansız olmalı. IMF ortodoks -ama makro ihtiyati tedbirlerle genişletilmiş- bir enflasyon hedeflemesinin bütün bunlardan daha etkili olmuş olacağını, üstelik koridor politikasının piyasa oyuncularının TCMB kararlarına hassasiyetlerini azaltarak uzun vadede para politikasının sinyalleme gücünü azaltacağını düşünüyor. Daha da önemli olan TCMB'nin efektif olarak faizi yükselttiği dönemlerin ardışık dönemler olması, aslında faizi düşürmeye çalıştığı fakat bazen yükseltmeye mecbur kaldığı, açık piyasa işlemlerinin sermaye girişlerine bağlı ve dolayısıyla koridordaki dalgalanmaların nominal kurun seviyesiyle ilgili olduğu yorumlarının IMF uzmanlarında bir yankı bulmuş olması. 
Fakat asıl önemli noktalar başka. IMF cari açığın sadece döngüsel olarak daraldığı -yani tekrar artacağı; tasarruf oranının çok fazla düşmüş olduğu; potansiyel büyüme hızının yüzde 4 civarında olduğu -yüzde 4.5-5 aralığında değil; sermaye çıkışlarına karşı kırılganlığın sürmekte olduğu -cari açıktan da fazla özel sektör dış borcundaki artış yüzünden cari açık/GSYH oranı yüzde 7'lerde stabilize edilse bile kırılganlığın süreceği- şeklindeki "yapısal" sorunlara ilişkin saptamalarda bulunuyor. Haftaya. 
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019