İran ve ABD savaşın eşiğinde

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Sonunda olacağı belliydi: Amerika ile İran arasında aylardır süregelen gerilimleri yükseltici eylemlere bir de Suudi Arabistan’ın petrol üretim tesislerine yapılan saldırı eklenince, zıtlaşma tehlikeli boyutlara tırmandı. Birleşik Devletler saldırıdan İran’ı sorumlu tutuyor. Başkan Trump 18 Eylül günü attığı bir twitte İran’ı zaten felç eden yaptırımlara yenilerini ekleyeceğini ilan etti. Cevaben, İranlılar olayla herhangi bir ilişkileri olmadığını beyan ederken, Ayetullah Hamaney Amerika ile müzakerelerin masadan kalktığını açıkladı. Bu saldırı neden Amerika-İran ilişkilerinde bir dönüm noktası oluşturuyor, ve olanlar Orta Doğu’nun geleceğine ilişkin neler ifade ediyor?

Bu saldırı bir tarafında Amerika ve Suudi Arabistan’ın, diğer tarafında Iran’ın yer aldığı ilişkilerin dinamiğini nasıl etkiler?

İlk açıklamalara göre bu saldırı Yemen’deki Husi isyancıların İHA kullanarak, Suudi petrol işleme tesislerine karşı gerçekleştirdikleri bir eylem. Olayın ilk etkisi, Suudi Arabistan’ın petrol üretim kapasitesini düşürmek ve böylece petrol fiyatlarıan yükselmeye sebep olmaktır ki, tabii bu bütün dünyayı etkiliyor. Yemen’de Husiler ve Suudiler arasındaki mücadele şimdi geçmişte sahip olmadığı kadar büyük bir önem kazanmış bulunuyor. Önceleri insanlar bu savaşa, uzaklarında cereyan eden ancak nedenini anlamadıkları bir çatışma olarak bakıyorlardı. Şimdi, bu uzaklarda süregelen savaşın kendi günlük hayatlarını da doğrudan etkileyebileceğini keşfediyorlar.

Suudi Arabistan artık kendi evinde bile kendini güvende hissetmiyor. Suudi Arabistan silahlı kuvvetlerinin Yemen’de başarısızlıklarına şimdi yeni bir boyut eklenmiş bulunuyor. İran’ı esas düşmanı olarak gören Suudi Arabistan için bu çapta bir başarısızlık çok korkutucu olmalıdır. Suudiler tüm yumurtalarını Amerikan sepetine koymuş bulunuyorlar. Iran’a karşı durumlarını güçlendirmeye çalışırken bu olayla zaaflarının açığa çıkması daha fazla Amerikan desteği aramalarına yol açıyor. Ancak, Amerikalıların ne türden ve ne oranda destek verecekleri o kadar açık değil. Görülebildiği kadarıyla, Amerikan kamuoyu Amerikan askerinin ülke dışına gönderilmesini kapsayan dış maceralara karşı bir hayli isteksiz.

Hatırlanması gereken diğer husus Amerikan yönetiminin İran aleyhtarı tutumunun büyük ölçüde kendisinin de Iran tarafından tehdit edildiğini düşünen İsrail tarafından tahrik edildiğidir. Ancak, son İsrail seçimleri, İran’a karşı sert politika izlenmesinin baş savunucusu Netanyahu’yu zora sokmuştur. Belki yeniden başbakan olamayacak, hatta hapse bile girmesi söz konusu olacaktır.

İran güçlü bir konuma gelmiş gözüküyor. Böyle bir saldırıyı yapmışsa, nasıl bir mesaj vermek istiyor olabilir?

İlkin, İran hükümetinin saldırı ile bir ilgisi olmadığını açıklamasına dikkat etmek lazım. Bu açıklama, silahların İran yapımı olabileceği veya İran’dan tedarik edilmiş olabileceği olasılılığını ortadan kaldırmıyor. Dünya silah piyasası oldukça geniş, ve doğru aracıları kullanarak ve doğru fiyat vererek birçok aktörün bu tür silahları edinmesi mümkündür. İran’ın suçlanmasının doğru olduğunu hemen kabul etmemek lazım.

Yine de, İran’ın şu veya bu şekilde işin içinde yer aldığını varsayacak olursak, İran’ın kendisine tehditler yöneltenlerin bu tehditlerin arkasında durmamalarından cesaret almış; böylece kendi gündemini uygulamakta serbest olduğunu düşünerek hasımlarına büyük zarar verecek konumda olduğunu göstermek istemiş olabilir. Dedikleri şu: “Bakın biz buradayız ve bizi ciddiye almazsanız size büyük zarar verebiliriz.” Esas hedefi Amerika olsa da, petrol fiyatlarına etkisi nedeniyle mesaj tüm dünyaya ulaşıyor. Sıcak bir savaşın petrol fiyatlarını fırlatmasını engellemek herkesin çıkarınadır. Eylemin İran tarafından gerçekleştirildiği varsayılırsa, mesaj açıktır: “Dikkatli olun, mütevazi silahlarla dünyaya büyük bedeller ödetebiliriz.”

Burada İran iç politikasını ilgilendiren bir boyut da var. Iran’da temasım olan bazı çevreler kamuoyunda İran’ın eyleminin yüksek destek bulduğunu, halkın kutlamalar yaptığını söylüyorlar. Amerika’nın anlaşmadan çekilerek yeniden yaptırım uygulamaya başlamasından itibaren milliyetçiliği zirve yapmış. Eylemi gerçekten de İran gerçekleştirmişse, bunun İran’ın iç siyasetinin etkisi nedir?

İran’ın tutumunun iki farklı boyutu var. İlkin, Amerika tek taraflı olarak nükleer anlaşmayı iptal ettiğini ve yaptırımların yeniden devreye gireceğini ilan ettiği zaman, ortada İran’ın anlaşma şartlarını ihlal ettiğini gösteren herhangi bir delil bulunmuyordu. Bu bakımdan, tüm İranlıların Amerika’ya karşı tavır alarak hükümetlerinin arkasında durmasında şaşılacak bir yön yoktur. İkincileyin, İran’daki sertlik yanlıları, gelişmelerin çok liberal ve uzlaşmacı buldukları anlaşmayı eleştirmekte haklı olduklarını doğruladığını söyleyerek, kendi konumlarını güçlendirmeye çalışmışlardır. Özetleyecek olursak, yaptırımlara geri dönülmesi bir yandan İran halkına yeni sıkıntılar getirirken ve milliyetçi duygularla halkın hükümetlerinin arkasında kenetlenmesini sağlarken, diğer yandan da sertlik yanlılarına siyasi durumlarını güçlendirme fırsatı vermiştir.

Bütün bu olanlar karşısında, en zayıf durumda olan ülke Suudi Arabistan'mış gibi görünüyor. İtibarı yerlerde sürünüyor. Dünya petrol üretimindeki payı düşüyor. Belki de şunu sormak gerek: Suudi Arabistan artık bir değer ifade ediyor mu?

Eğer gücünüz tek unsura bağlıysa, o unsuru yitirdiğiniz zaman gücünüzü de yitirirsiniz. Suudi Arabistan’ın uluslararası sistemde eriştiği yer sadece petrolden ve onun yarattığı gelirden kaynaklanıyor. Uluslararası alanda önemli bir aktör olarak varlığını büyük devletlerden pahalı silahlar alarak, muhtaç ülkelere kredi ve bağışlar yaprak ve ona buna hediyeler vererek sürdürebilmiş, sistemde hak ettiği tartışılabilecek abartılı bir konuma gelmiştir. Şimdi konumu olması gereken yere doğru kaymaktadır. Uğradığı saldırı Suudilerin zaaflarını sergilemiş, ve bu zaafların giderilmesinin esas yolunun komşularıyla iyi ilişkiler içinde olmak olduğunu göstermiştir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019
Mütehavvil dostluklar! 08 Ağustos 2019