İstikrar adası

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Bu ara çevremizde istikrardan söz etmek zor. Bizim coğrafyada çatlamayan yer kalmadı. Güney komşularımızda uzun süredir yaygın ve ısrarlı bir istikrarsızlık hüküm sürüyor. İstikrarsızlık güneyle sınırlı kalıyor derken şimdi kuzeyimize de sıçradı. Ukrayna’da başlayan çatışmalar Kırım’ı da içine aldı. 

Bu gerilimin daha da yaygın etkiler yaratması olası. Rusya’nın arka bahçesinde patlayan olaylar büyük güçlerin bu işe bulaşma olasılığını da beraberinde getiriyor. Şimdiden yeni bir soğuk savaş mı sorusu dolaşıyor ortalıkta. Bölgede bir uzlaşma zemini bulunamazsa daha da beter bir istikrarsızlığın kapıda olduğu anlamına geliyor bu. 

İstikrarsızlık deyince tabii bizim son aylarda içine sürüklendiğimiz siyasi gerilim ortamını da işin içine katmak gerekiyor. Bizim bu ölçüde bir istikrarsızlık görüntüsüne kaymış olmamızı anlamak gerçekten zor. Çevre hızla istikrarsızlaşırken salt yumuşak gücüyle bile ayrışabilecek olan Türkiye’nin potansiyel bir istikrarsızlığa savrulması demokratik siyaset becerisinin henüz gerekli kıvama gelmediğini gösteriyor diye düşünüyorum. 

Biz de dahil yaşadığımız coğrafya şu veya bu şekilde istikrarsızlaşırken tersine talip olan bölgeler de var. Geçtiğimiz günlerde en beklenmedik yerden bir istikrar müjdesi geldi. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi, euro bölgesinin bir “istikrar adası” olduğunu ilan etti. Daha bu yılın başına kadar dünyanın en istikrarı bozuk bölgelerinden birisi olarak anılan, olmadık badirelerin içinden geçip gelen Avrupa’nın şimdi istikrar konusunda rol modelliğine soyunması insana şaka gibi geliyor. 

Ama Draghi’nin söyleminin içine bakılınca ne yapmak istediği anlaşılıyor. Bir istikrar adası olma söylemi bir kaç noktaya dikkat çekmek niyeti taşıyor diye düşünüyorum. Avrupa’nın kendi çevresinde gelişen, adeta sınırlarına dayanan istikrarsızlaşma dinamiğine dikkat çekmek bunlardan birisidir. Draghi bunu Ukrayna ve Kırım’da gelişen olaylara işaret ederek yapıyor. İkinci bir nokta, AB’nin artık düzlüğe çıktığının vurgulanmasıdır. Draghi bunu değişik verileri ve ileriye dönük öngörüleri tartışarak yapıyor. Uyguladığı politikalar özellikle Avrupa zemininde tartışma konusu olan Draghi’nin kendi politikalarını savunma güdüsü de istikrar adası olma iddiasının bir başka nedeni gibi görülüyor. Draghi’nin Avrupa Birliği’ni bir istikrar adası haline getirdim derken “bakın doğru işler yapıyorum” demek istediğini sanıyorum. 

Avrupa Merkez Bankası Birliğin yumuşak karnı haline gelmiş olan büyüme konusunda oldukça iyimser tahminler yapıyor. Önce 2014 büyüme öngörüsü, çok ufak oranda da olsa, yükseltilerek yüzde 1.2 olarak ilan ediliyor. Sonraki iki yılda büyümenin hızlanacağı, büyümenin 2015 de yüzde 1.5, 2016 yılında ise yüzde 1.8 düzeyine çıkacağı tahmin ediliyor. Bizim ölçülerimize göre bu oranların kriz işareti olduğunu dahi düşünmek mümkün. Ama Draghi daha fazlasını istemiyor, Avrupa’nın dikkatli olması gerektiğini, daha hızlı büyüme hevesine kapılıp istikrarı feda etmemesi gerektiğini söylüyor. 

Avrupa’da istikrar hızlanan bir enflasyonun tehdidi altında değil kuşkusuz. Tersine, bir süredir deflasyon tehlikesi öne çıkartılıyor. Zaten son dönemeçte Draghi’nin kendi politikalarını savunma ihtiyacının altında da bu yatıyor. Eleştiriler büyümenin hala zayıf enflasyonun da deflasyona kayma riski taşıyacak kadar düşük olması üzerinde yoğunlaşıyor. Para politikasının daha da gevşetilmesine yönelik talepler var. Örneğin, politika faizinin yüzde 0.25 düzeyinin de altına çekilmesi isteniyor. 175 milyar dolarlık bir sterilizasyondan vazgeçerek likiditenin genişletilmesinin hem büyüme hem de enflasyon risklerini azaltacağı öne sürülüyor. 

Draghi bunlara yanaşmıyor. Uygulanan politikaların enflasyon ve büyüme bağlamında beklenen düzeltmeyi yapacağını savunuyor. Çekirdek enflasyon ve para piyasasındaki hareketlenmeleri de buna işaret olarak gösteriyor. Bu çerçevede, olumlu olarak nitelediği, büyüme öngörülerine enflasyon tahminlerini de ekliyor. Enflasyonun daha iki yıl hedeflenen yüzde 2 düzeyinin altında kalacağı kabul ediliyor. Ama bu süreçte deflasyona kayılmayacağı, enflasyon hızının çok sınırlı da olsa yükseleceği, 2016 yılı sonu itibariyle de yüzde 1.7 düzeyine ulaşacağı tahmin ediliyor. 

Gördüğünüz gibi Avrupa Merkez Bankasının özellikle euro alanındaki muhtemel gelişmelere dönük okuması çok iyimser. Gereksiz genişlemelere karşı çıkılması da bu iyimserlikten kaynaklanıyor. İyimserlik Avrupa’yı istikrar adası yapar mı bilmem. Bekleyip, görmemiz lazım. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018