'İthal edilen altın vatandaş için de, ülke için de bir güvencedir'

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ ala.aktas@gmail.com

Türkiye eylül ayında dış ticarette çok yüksek bir açık verdi. Eylül ayı ticaret açığı 8.1 milyar dolara ulaşarak geçen yıla göre yüzde 85 arttı.

İlk dokuz aydaki açık ise 54 milyar dolara dayandı. Dokuz aylık açıkta geçen yıla göre yüzde 28'lik bir artış kaydedildi.

Dış ticaret verilerini irdelerken neredeyse her ay vurguladığımız bir gerçek var; altın ithalatı. Türkiye altın ithalatında bu yıl tüm yılların rekorunu kırıyor. Bu yıla gelinceye kadar dokuz ayda en fazla altın ithalatı 12 milyar dolarla 2013 yılında yapılmıştı. Bu yılın dokuz ayındaki ithalat ise 13 milyar doları aştı. Bu gidişle yıllık ithalat 15 milyar doları rahatlıkla bulacak gibi görünüyor.

Altın ticaretinde fazladan açığa...

Türkiye geçen yılın ilk dokuz ayında 6.6 milyar dolarlık altın ihracatına karşılık 3.5 milyar dolarlık ithalat yapmıştı. Bunun sonucunda da altın ticaretinde 3.1 milyar dolarlık fazla elde edilmişti.

Bu yıla geldik; ihracat 5.8 milyar dolarda kaldı, ithalat 13.2 milyar dolara fırladı ve 7.4 milyar dolarlık bir açık oluştu.

Bir başka ifadeyle geçen yılki 3.1 milyar dolarlık fazlanın sıfırlanıp 7.4 milyar dolarlık açığa geçilmesiyle birlikte altın ticaretinde 10.5 milyar dolarlık bir bozulma oldu.

Peki bu durum çok olumsuz bir tabloya mı işaret ediyor? "Altın ithalatımız çok arttı, dövizimizi altına yatırıyoruz" diye kaygılanmalı mıyız?

Konuya, "Bu bir varlık artışıdır" diye yaklaşan, "İthal edilen altın vatandaş için de, ülke için de güvencedir" diye bakan da var.

"Talebin yüzde 80'i vatandaştan"

Altın ithalatındaki hızlanmayı, bunun nedenlerinin ne olabileceğini ve ortaya çıkabilecek sonuçları Mücevher İhracatçıları Birliği Başkanı Ayhan Güner'e sorduk.

Güner öncelikle altın ithalatındaki artıştan kaygı duyulmaması, tam tersine bunun bir güvence olarak görülmesi gerektiğini söyledi. Son iki aya gelinceye kadar vatandaşın altın talebinin çok canlı olduğunu belirten Ayhan Güner, talebin kabaca yüzde 80'inin vatandaştan geldiğinin altını çizdi. Güner şunları söyledi:

"Vatandaş eline geçen paradan biriktirebildiğini altına yatırmayı tercih ediyor. Çünkü altını anında nakde çevirebileceğini tabii ki biliyor. Başı sıkıştığı zaman hemen nakde dönebiliyor. Bakın Körfez depreminde Sakarya'daki bir kuyumcu arkadaşımızın dükkanına bakmaya gittik. Kepengi biraz aralar aralamaz halk adeta hücum etti altınını satmak için. Çok kısa sürede elimizdeki nakit tükendi, İstanbul'dan zırhlı araçla nakit getirttik ve akşam geç saatlere kadar altın almaya devam ettik."

Mücevher İhracatçıları Birliği Başkanı Ayhan Güner, ithal edilen altının vatandaş için de, ülke için de bir "emniyet supabı" olduğuna vurgu yapıyor. Her yıl milyarlarca dolarlık cep telefonu ithal edildiği örneğini veren, ancak bu telefonların nihai tüketim malı olduğu için ekonomiye bir katkı sağlamadığını belirten Güner, altında durumun çok farklı olduğunun altını çiziyor. "Altın ülkeye giren bir zenginliktir" diyen Güner, "Altının kilosu 2000 yılın 8 bin 500 dolardı, şimdi ise 42 bin dolar, vatandaş bu değer artışını çok iyi biliyor ve altın tasarruf etmekten hiç vazgeçmiyor" şeklinde konuşuyor.

Bugünün ithalatı, yarının ihracatı...

Ekonomik koşulların değişmesi ve nakit ihtiyacının doğması halinde vatandaşın elindeki altını hızla satmaya yöneldiği bilinen bir gerçek. Böyle bir durumda bugün döviz ödediğimiz için canımızı sıkan ithalat sonucu gelen altın, bu kez bir varlık olarak kurtarıcı kimliğine bürünebiliyor.

Elindeki altını satan vatandaş da nefes alabiliyor, Türkiye de bir ihraç ürününe kavuşup döviz kazanabiliyor.

Dolayısıyla ithalatla ülkeye giren altını biraz da bu gözle değerlendirmek gerekiyor. Cep telefonu ithal ediyoruz, otomobil ithal ediyoruz ve artık onları tekrar değerlendirmek, hele hele ihraç etmek gibi bir şansımız yok. Oysa altın öyle değil. Gün geliyor, bu kez ithal altın ihraç ürününe dönüşebiliyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar