Kırılganlık

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Küresel kriz süresince devam eden bol para-düşük faiz rejiminin aşamalı olarak sonlandırılacağının ila edilmesinden bu yana bir deyim iktisat tartışmalarında daha sık yer almaya başladı. FED’in likiditeyi kısacağı söylemi geçen yılın son ayı itibariyle fiilen uygulanmaya başlayınca söz konusu deyim neredeyse günlük dilimize girdi. Ekonomilerin şoklara karşı direncini ifade etmek üzere “kırılganlık” deyimi kullanılmaya başlandı. Hatta zamanla şokun gücü artınca, ülkeler kırılganlıklarına göre sıralanır oldu. Parasal daralmadan kimin daha çok etkileneceği de bu kırılganlık sıralaması çerçevesinde değerlendirilir oldu. 

Aslında dediğim gibi bu kırılganlık tanımının iktisat diline girişi yeni değil. Daha önceleri de şoka karşı direncin tanımlanması amacıyla kullanılan bir deyim bu. Yaygın kullanımın hafızalara yerleştiği son örnek olarak 1990’ların sonundaki “Asya Krizi” gösterilebilir. 

Asya ülkelerinde başlayan kriz dünya ekonomisini biraz hazırlıksız yakalamıştı. Asya bölgesinin görece yüksek hızda büyüyen ve önemli bir sorun taşımadığı düşünülen ekonomileri aralarından birisinin (Tayland) dış borçlarını çevirmekte zorlanmasıyla birlikte yaygın bir krizin içine sürüklendi. Bu süreçte bir birini izleyen iki yaklaşım gelişti. İlk refleks krizin neden öngörülemediği meselesiyle ilgiliydi. Kriz hızla bulaşıp ülke ekonomilerini kırmaya başlayınca hemen “öncü göstergeler” olarak tanımlanan bir dizi ölçü geliştirildi. Öncü gösterge oluşturmaktan murat olası krizleri (şokları) önceden kestirerek önlem alınmasını sağlamaktı. 

Bu doğrultuda epey çalışma yapıldı, çok sayıda öncü gösterge oluşturuldu. Bunların fiili durumlara uygulanmasıyla ulusal ekonomilerin olası şoklardan etkilenme dozuna göre bir tür sıralanması da çıktı ortaya. Bu günün çok revaçta olan kırılganlık söylemini bu gelişmelerin ürünü olarak düşünmek doğru olur. Olası bir şok karşısında kimin direncinin ne olacağını, yani ülke ekonomilerinin şok karşısında kırılma olasılığının ne olduğunu belirlemek üzere, bu defa öncü göstergeler yerine, kırılganlık göstergeleri oluşturulmaya başlandı. 

Meselesinin geldiği en son noktada FED’in aktif olarak kırılganlık ölçümüne yaptığı katkı çıktı ortaya. FED’in, kendi başlattığı parasal daraltmadan kimin ne kadar etkileneceğini kestirmek amacıyla, bir kırılganlık indeksi geliştirdiği anlaşıldı. 11 Şubat 2014 tarihli Para Politikası Raporunda (Monetary Policy Report) altı göstergeye göre hesaplanan bir “kırılganlık indeksi” yer alıyor. Göstergeler tanımlandıktan sonra Nisan 2013 den buyana 15 ülkede söz konusu göstergelerin somut değerlerinden hareketle indeks oluşturuluyor. Örnekte yer alan 15 ülkenin kırılganlık sıralaması da buna göre yapılıyor. 

Kırılganlık indeksinin oluşturulması yer alan altı adet gösterge şöyle; (1) cari açığın GSYİH’ya oranı, (2) Kamu borcunun GSYİH’ya oranı, (3) son üç yılın enflasyon ortalaması, (4) GSYİH’nın oranı olarak son beş yılda özel sektör kredilerindeki genişleme, (5) toplam dış borcun yıllık ihracata oranı, (6) döviz rezervlerinin GSYİH’ya oranı olarak tanımlanıyor. 

Bu göstergelerin somut değerleri belirlendikten sonra bunlar bir indeks formunda birleştiriliyor. Göstergelerin hareket deseni göz önüne alınınca yüksek indeks değerlerinin daha büyük bir duyarlılığa (kırılganlığı) yansıttığı anlaşılıyor. Yüksek kırılganlık da daha büyük bir risk işareti olarak tanımlanıyor. Örneğin, somut sayılar geçen Nisan ayından bu yana kırılganlığı yüksek olarak hesaplanan ekonomilerde ulusal paranın değer kaybının da daha büyük olduğunu gösteriyor. Benzer bir şekilde, kırılganlığı yüksek olarak nitelenen ekonomilerde devlet tahvili faizindeki artış da daha yüksek. Kırılganlık indeksine göre yapılan sıralamanın ilk sıralarında kırılgan beşli olarak tanımlanan ülkeler var. Türkiye de bunların başında geliyor. 

Bu egzersiz boşuna yapılmıyor tabii. FED’in parasal daraltmasının ulusal ekonomileri etkileme dozunun o ülkelerin kırılganlığına, kırılganlığın da bunların kendi ekonomilerini nasıl yönettiklerine bağlı olduğu, FED’in bundan dolayı eleştirilmesinin anlamsız olacağı şeklindeki resmi açıklamaya destek veren bulgular bunlar. Başınıza gelenlerden siz sorumlusunuz, ekonominizi düzgün yönetseydiniz demeye getiriliyor. 

FED’in kırılganlık indeksi anlamlı ve önemli bir çalışma kuşkusuz. Kimin ne işine yarayacağı ise bu kırılganlık meselesini kimin nasıl algılayacağına bağlı olacak herhalde. 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018