Krizler ve parasal genişlemenin rolü: Yeniden para politikası

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

 

Ne kadar yumuşatılırsa yumuşatılsın Fed dönüşü başladı. Olay yıllarca sürecek çünkü en azından bilançoya alınmış varlıklar içeride itfa ettirilecek. . 2003 sonunda Ken Rogoff’un “bu iş böyle gitmez” uyarılarında bulunduğu dönemden bakarsak, ABD ekonomisinde, 26 Kasım 2001’de ilan edilen ve tarihi Mart 2001 olarak verilen cari resesyon hariç, son 21 yılda sadece bir resesyon yaşanmıştı. Mart 1991’de başlayan genişleme aralıksız 10 yıl sürdü. Reagan genişlemesi 7.5 yıl, 1960’ların büyük genişlemesi 9 yıl sürmüştü. Makroekonomik zaman serilerinin incelenmesi sonucunda ortaya atılan önemli bir iddia 1984 yılının birinci üç aylık döneminin bir kırılma, yapısal kopuş noktası olduğu şeklindeydi. Bu gelişme tabii ki ileride büyümenin hiç yavaşlamayacağı anlamına gelmiyordu: sadece negatif büyüme hızına geçiş ihtimalinin zaman serilerinin son 21 yıldaki –2007’den bakarsak 25 yıl- eğilimi çerçevesinde artık daha düşük bir olasılığa sahip olduğunu söylüyordu. 2000 sonuna kadar var olan verilere göre 2001 yılında resesyon ihtimali yüzde 5 civarındaydı. Aynı şekilde, yeni bir resesyonu 1’e yakın olasılıkla –yani neredeyse kesinlikle- ancak 19.5 yıl sonra bekleyebilirdik. 1929 öncesi söylenenlere, hatta o zamanlar Sovyetler Birliği’nde de yankı bulan iddialara benzer şekilde, 2000’ler başlarken olası resesyon tarihi istatistiksel olarak 2020 gibi görülüyordu.

1929 Bunalımı sonrası Sovyetler’de konuyu gecikmeli biçimde de olsa teorize ederek kavrayan ekonomist Macar asıllı meşhur Evgeny Varga olmuştu: Varga’nın 1930 aralık tarihli müdahalesinde kendi ideolojik ve ekonomik anlayışı içinde dengeye gelmeye başladığı söylenebilir. 2007 öncesinde de olacakları en çabuk öngören isim Nouriel Roubini –yine bir göçmen- oldu. Roubini bir süredir olumlu işaretlerin hızlı bir toparlanma manasına gelmeyeceğini söylüyor. İki yıl kadar önce Pekin’de konuşan Paul Volcker da benzer noktalara temas etti. Volcker normal resesyonlardan sonra görülen hızlı toparlanmaya pek güvenmemek gerektiğini, ancak krizin hızla dibe doğru gittiği dönemin sona erdiğini söylüyordu. Ayrıca doların kamu malı olma niteliğine dikkat çekerek, uluslararası rezerv para olarak devamıyla ilgili kaygılara da kısmen hak veriyordu. Soros’un CDS (credit default swap) satan açısından riskli, alan açısından avantajlıdır demesi basit bir noktaysa da, CDSleri vadelerinin opsiyonlara göre uzunluğu ve her an alınıp satılabilirlikleri (piyasasının olması) açılarından “warrant” isimli enstrümana benzetmesi de anlaşılabilirdi. Aslında finansal enstrümanların ve türevlerin az gelişmişliği/yokluğuna rağmen 1929 sonrasında da tam buna benzer tartışmalar yapılıyordu. Temel ekonomi politik dilinden yoksun hale gelmiş olmamız –ki bu dil klasik olduğu kadar neoklasik bir ekonomi politik dili de olabilir- gerçekte ve uzun dönem açısından neyi tartıştığımızın iyiden iyiye gözden kaçmasına neden oluyor.

Genel kanı Keynesian politikaların depresyondan çıkışı sağladığı yönünde ve akla hemen kamu harcamaları geliyor. Oysa pek çok çalışma kamu harcamalarının depresyondan çıkışı sağladığı görüşünü reddetmektedir. Örneğin Brown (1956) bir Keynesian çarpan modeliyle bakarak mali politikaların önemli olmadığını –hatta ciddi biçimde bu politikalara başvurulmamış olduğunu- iddia etmişti. Keza krizin yayılmasında Fed’in hatalı para politikasının etkisini vurgulayan Friedman & Schwartz (1963) 1930’ların parasal genişlemesinin “içsel” olduğunu, Fed’in para politikasının çıkışta etkin olmadığını da yazdılar. Böylece Fed hem krizin yayılmasından sorumlu, hem de çıkışta fazla rol oynamamış olmakla suçlanabilir hale geliyor. Bernanke & Parkinson (1989) 1933-37 canlanmasının şiddetini saptarken, Delong & Summers (1988) savaş harcamalarının etkisinin 1942 öncesini açıklamadığını belirtiyor. Gordon (2011) kamu harcamalarının rolünün çok yüksek olduğunu göstermeyi amaçlıyor; ama çarpan etkisi 1939Q1-1941Q4 arasında önem kazanmış. Hem Friedman ve Schwartz, hem Romer, hem Temin parasal faktöre dikkat çekiyorlarsa biz de para politikasında değişenlerin fark yaratıp yaratmadığına bakabiliriz.

Fed ve ECB’nin tüm adımları sıralanabilir ve 2007 Temmuz ayı sonrasındaki tüm para politikası profili çıkarılabilir. Fakat ana mesaj açıktır. 1929 krizinde 1931’de faiz artırarak hata yaptığını ve uzun süre Fed kredilerini sterilize ederek parasal genişlemeyi önlemeye çalışmasının da yanlış olduğunu düşünen bir Fed ile karşı karşıyayız. İlk dönem krizin derinliğini anlayamayarak bir süre sterilizasyonu sürdürmeye çalışan Fed sonrasında hafıza tazeledi ve “asla aynı hata yapılmaz” diyerek aktifleşti. ECB ilk dönem hemen genişleyici politikalarla cevap verdi, fakat faiz politikasında katı davrandı. Özellikle Lehman sonrası pasif kalmasının nedeni başlangıçta –yani 2007 yazı-2008 sonbaharı arasında aldığı genişleyici önlemleri yeterli bulmasıyla ve/veya genişlemeyi Fed’in öncü olarak yürüteceğini beklemesiyle açıklanabilir. Kriz doğrudan doğruya Euro alanı krizi haline gelince, yine gecikmeli biçimde, başkan değişti ve yeni dönem açıldı; ECB Fed’leşmeye başladı.

Peki sadece “parayla” kurtuluş olur mu? 1930’ların alternatif hikayelerinin hemen hepsinde kısmi haklılık payı olabilir. Kanımca net olan şu: likidite yoksa, yarın da yok. Zorunlu adımlar atılıyor, yeterli adımlara atılamıyor. Ama bu adımları atacak kurumlar merkez bankaları değil ve krize yol açan kurumların müflis olmaktan öncelikle kurtarılmalar, adil olmasa da, bir siyasal iktisat gerçeği. Ya kapitalizm ciddi biçimde değişir ya da bu iş böyle yapılmaya çalışılır. Çok uzun bir yolun başında olabiliriz. İkinci globalleşme dalgasının yarattığı ilk büyük mali ve ekonomik krizin içindeyiz. Resesyondan çıkınca teknik olarak ya yüksek bütçe açıkları, ya para basmaya dayalı hızla artan enflasyon veya her ikisiyle karşılaşacak olan ve uzun dönemli mali geleceğini/kuşaklararası adaleti Bush döneminde riske atmış olan ABD’nin 2020’de nasıl görüleceği bilinmiyor. Dünyadaki ağırlığı hızla gerileyen Avrupa’nın 2020’lerde sadece “sönmüş bir devrim ocağı” değil, sönmüş bir düşünce üretimi merkezi ve ikinci planda kalan bir ekonomik güç olması ihtimaliyse her geçen gün daha da güçleniyor. Dedik ya, ne yapılırsa yapılsın bu kriz bugün 10 yıl sürmeyi garantilemiştir. 2017 yılından önce bu işin tam rengi belli olmayacak.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019