Küresel kırılganlık unsurları

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN dunyaweb@dunya.com

Bu hafta sonu Arjantin’in başkentinde yapılacak G-20 Zirvesi, geleceğe yönelik belirsizlik algıları açısından özel bir önem taşıyor. Büyük ölçüde finansal piyasaların ihtiyaçlarını gözeten iyimser senaryolar, kısa vadeli beklenti oluşturmak ve sene sonuna kadar ciddi bir sıkıntı yaşamamak amacı ile kullanılıyor. Bu süreçte, üç ana belirsizlik odağının etkisini sınırlamak yönündeki çabalar ön plana çıkıyor.

Ticaret savaşı konusunda Çin’in geri adım atarak gerginliği tırmandırmaktan kaçınması, petrol arzının kısılmaması ve varil fiyatının olumsuz algıları besleyecek şekilde yeniden yükselmemesi, dolar faizlerine ilişkin beklentilerin riskten kaçınma eğilimini yeniden tetiklemeyecek şekilde farklılaşması yönündeki umutlar finansal kesim talepleri olarak sipariş ediliyor. Bu konuların, jeopolitik fay hatlarındaki basıncı artıracak ve sistemik sıkıntılar yaratabilecek temel kırılganlık unsurları olduğu algısının genel kabul gördüğü anlaşılıyor.

Daha açık ifade etmek gerekir ise, sonuç bildirgesinde hangi konulara ne şekilde yer verileceğini kimse umursamıyor. Çin ve ABD Liderlerinin yapacağı görüşmenin sonuçları birincil önemde görülüyor ve merakla bekleniyor. Petrol arzı ve fiyatına ilişkin endişeler konusunda, Suudi Arabistan ile ABD ve Rusya arasındaki temaslar ve sonuçları yine ilgi ile izleniyor; fakat ilkinin gölgesinde kalmaya aday görünüyor ve olası bir gerginliği dengeleyecek şekilde algı oluşması için lobi yapılıyor. Net olumsuz bir durum ortaya çıkması durumunda, ABD para otoritesine ilişkin sakinleştirici beklenti umutları yedekte tutuluyor!  

Son bir ay genelinde yaşanan gelişmeler, ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı gerilimini kısa vadeli küresel kırılganlık unsurları arasında en önemlisi haline getirdi. İran yaptırımlarının altı aylık süre ve muafiyet kapsamı ile ötelenmesi, ticaret savaşı gerginliğinin ABD seçimleri için kurgulanmış taktik bir hamle olmadığının anlaşılması bu sonuçta etkili oldu. ABD’nin geri adım atmayacağını şimdilik kabullenen piyasalar, bir süre rahat nefes alabilmek ve umudu yaşatabilmek için tavizi Çin’den beklemek zorunda kaldı. Söz konusu ülkenin büyümesinde gözlenen ivme kaybını gerekçe olarak kullanarak baskı oluşturmaya çalışıyorlar; ABD Yönetimi de, yeterli sayılabilecek oranda ödün gelmez ise kapsam dışındaki ithalatına da ek gümrük vergisi uygulayacağını yeniden açıklayarak bu baskıyı pekiştiriyor.

Şahsen piyasaların yeterince gerçekçi olmadığını düşünüyorum; kısa vadeli bir bakış açısı ile ve kendi çıkarları açısından konuya yaklaşmaları, tutarlı sayılabilecek farklı olasılıkları dikkate almamalarına neden oluyor. Çin ve Rusya ile ABD arasındaki çıkar çatışması, geçici bir durum gibi görünmüyor. Çin yönetimi, ABD Yönetimini kısa vadede memnun edecek taviz verse bile aynı baskının daha fazlasını koparmak için sıkça kullanılabileceğini biliyor; tehdide boyun eğmemenin ve gerekirse sonuçlarına katlanmanın, çıkarları korumak açısından en etkili yol olduğunu görüyor. Gerek G-20 bünyesinde ve gerek ise küresel ölçekte, benimsediği yaklaşımlar nedeniyle ABD’nin yalnızlaşma eğilimine girdiğini biliyor ve uluslararası hukuk açısından meşruiyet sınırlarını zorlamadan direniyor. Taviz vermemesi durumunda yaşanacaklara hazır olduğu ve baskılara boyun eğmeyeceği mesajlarını vermekte, bugüne kadar ısrarlı olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Ayrıca Çin Yönetiminin, İran yaptırımları ile ilgili gelişmeleri farklı yorumluyor olabileceğini hesaba katmak gerekiyor. Kendilerini öncelikli hedef haline konduklarını muhtemelen görüyorlar; İran yaptırımlarından muaf tutulmalarını kendilerine sunulmuş bir taviz olarak algılamıyorlar. Belki de ABD Yönetimi ile finans kesimi ile çok uluslu şirketleri kapıştırarak, avantajlar sağlamak açısından orta vadede direnmenin getirisinin daha büyük olabileceğini düşünüyorlar; çok konuşan ve tehditler savuranlardan çok, orta-uzun vade açısından sağlam hesap yapanların gelişmeleri yönlendirebileceğini varsayıyorlar! 

Ne diyelim! İyimserlik bağımlısı olmuş finansal kesimin, artan korkuları nedeniyle gerçekçi olamadığının yeni bir örneği yaşanabilir!   

 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar