Kuver ve servis ücreti sarmalı

Ömer EKİNCİ
Ömer EKİNCİ Dönüşüm Rotası omer.ekinci@desnet.com.tr

Ekonomik kriz ve enflasyon derinleşiyor. Bakan Memet Şimşek enflasyonda zirveyi gördüğümüzü, bundan sonraki aylarda düşüşe geçeceğini söylüyor.

Dolar uzunca bir süredir yerinde durmasına rağmen, seçim öncesi söylenen “Seçimden sonra uçuşa geçecek, 40’ı göreceğiz” söylentileri ile o günlerden beri listelerini söylenti kurlarına göre güncelleyenler da enflasyon ateşine bir kova benzin dökmüş oldular.

Tüketiciler restoranlardan uzaklaşır

 Bugünlerde çokça karşılaşılan bir konu var. Restoranlarda yemekten sonra gelen adisyona eklenen kuver ve servis ücretleri. Kuver, lokanta ve restoranlarda yemek servisinden önce masaya serilen örtü anlamına gelse de kullanımda masaya gelen şamdan, bıçak, çatal, kaşık vb. şeylerin işletmeye maliyeti olarak yansıtılıyor.

Restoran personeline adisyonla birlikte verilen bahşiş miktarı azalınca işletmeler de personellerinin yüzünü güldürmenin yolunu kuvere ek olarak servis ücreti eklemekte buldular. Bu da yaklaşık yüzde on civarında bir oranda ekleniyor.

Hatta bir de şu mesele var. Menüde 40 lira olarak beyan edilen bir küçük şişenin servis edildiğinde 80 liraya adisyona yansıtılması şeklinde bir uygulama ile de karşılaşıyoruz. Sorduğunuzda “Garson bardağınıza doldurduğu için 80 lira, kendiniz doldursaydınız 40 lira olacaktı.” Bir iş dönüp dolaşıp tüketicinin restoranlardan uzaklaşmasına kadar gider.

Üstelik servis ücreti tümüyle personele de gitmiyor. Vergi kesintileriyle birlikte %40 kadarı işletme tarafından kesiliyor. Bu da muhtemelen personelle işletme arasında ayrı bir anlaşmazlık sebebi. Çünkü personel işletmenin ne kadar vergi ödediğini bilmez. Haklı bile olsa haksız bir kesinti gibi algılar. Bir iş insanı dostumun şöyle bir önerisi oldu bu konuda. “Ben servis ücretini adisyondan sildiriyorum çünkü kanuni olarak böyle bir rakam ekleme hakları yok. Daha sonra vereceğim bahşişi bizzat personele veriyorum. Böylece emekçinin hakkı kesintiye uğramadan, doğrudan cebine gidiyor.

İşletmelere önerim, bu işi metazori yoluyla tüketiciye dayatmak doğru sonuç vermeyecek. Hem işletmelerin, hem tüketicinin hem de personelin mutlu olacağı bir yol bulup müşterilerin işletmenizden mutlu ayrılmasını sağlayın. Gerekirse hesap ile birlikte gidecek küçük bir not, bir bilgilendirme bile müşterinin sizi daha iyi anlayıp “çorbada tuzum bulunsun” demesini sağlayacaktır.

Tek kişilik şirket: Küçük işletmelerin pazardaki devrimi

Paul Jarvis’in yazdığı ve Nova Kitap’tan çıkan Tek Kişilik Şirket isimli kitaba fena halde sarmış durumdayım son haftalarda. Kitap sanılanın aksine sadece mikro ölçekteki işletmelerden bahsetmiyor. Şöyle bir açılımı var: “Özünde tüm şirketler tek kişilik şirkettir.

O şirketin varlığını, devamlılığını, geleceğini temelde bir ya da birkaç kişi önemser. Geri kalanı için profesyonel bir iştir.” Genel olarak şirketlerin yakın tarihe kadar sorunları çözmek için tek yol olarak “Daha fazla” seçeneğini seçerler. Örneğin stoklar depolara sığmadığında stok devir hızımızı nasıl arttırırız diye düşünmek yerine “Daha büyük bir depo tutalım” demek daha yaygın bir alışkanlıktır.

Ya da satışlar istenildiği düzeyde değilse “Satış stratejimizi gözden geçirelim” demek yerine “Satışa daha fazla personel alalım” dendiğini duyarsınız. Aslında daha az personele daha iyi ücretler ödeyip çok daha etkin sonuçlar alma kültürü Türkiye için çok da yeni sayılmaz. Koç Topluluğu kurucusu Rahmetli Vehbi Koç’un sürekli vurguladığı bu kültür Türk iş dünyasına bir türlü sirayet etmedi. Bu yüzden de %60’a yakın oranda asgari ücret ya da ona çok yakın seviyede ücretle geçinen insanımız var.

Bu kadar asgari ücretli istihdamı da bir anlamda “Daha fazla” kültürünün bir yansıması. Makro ölçekte Türkiye’de belli periyotlarda (7-8 yılda bir) ekonomik daralmalar yaşanması ya da mikro ölçekte işletmelerin belli periyotlarda krizlere girip çıkması da bir anlamda “Daha fazla” kültüründen. Türkiye’de bir işletme ne zaman birkaç ay üst üste kâr etse hemen gözü ya alt katı da alıp işletmeyi büyütmeye, ya yeni bir sektöre daha açılmaya kayıyor. Yine “Daha fazla” kültüründen. Sorunları “daha fazla” formülüyle değil, daha etkili, daha verimli formülleriyle çözmeyi seven girişimciler için iyi bir kitap.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar