Limon, yerel yönetimler ve planlı üretim

Prof. Dr. Aykut GÜL
Prof. Dr. Aykut GÜL STRATEJİK DÜŞÜNCE aykut.gul@dunya.com

Ülke olarak en büyük zaafımız, meseleleri bütüncül olarak ve sağlıklı bir zeminde değerlendiremiyor oluşumuz.

Bunun son örneğini planlı tarımsal üretim düzenlemesinde gördük. Yıllardır planlamanın gerekliliğini savunanların bir kısmı, planlamanın serbest piyasa anlayışına ters olduğunu, özgürlüklerin kısıtlandığını dillendirmeye başladılar.

Paydaş görüşlerinin alındığı, uzun beyin fırtınalarının yapıldığı toplantıların ardından, planlama için gereken birincil ve ikincil mevzuatlar hazırlandı ve yayımlandı. Ama asıl önemli olan bunun sahaya aktarılmasıydı. Geçtiğimiz Eylül ayında uygulamanın başlaması beklenirken ilk erteleme geldi. 2024 üretim sezonunda, gerekli altyapı çalışmaları tamamlandıktan sonra uygulamanın başlanacağı bizzat Bakan Yumaklı tarafından açıklanmıştı.

Şimdi bakanlığın, uygulama esaslarını teşkilatlara göndermesi bekleniyor. İllerde teknik komiteler oluşturulmuş durumda. Önümüzdeki günlerde çalışmalarına başlayacaklar ve Şubat 2024’e kadar teknik komiteler yerel planları hazırlayıp bakanlığa sunacaklar. Sonrasında bakanlık bünyesindeki üst kurul, illerden gelen bu planları inceleyip karara bağlayacak. Nihayetinde 1 Eylül 2024 itibariyle sahada uygulama başlayacak.

Limonun dalında kalması

Tam da bu dönemde, limonun para etmediği, dalında kaldığı, fiyatın pazarlama giderlerini bile karşılayamadığı sesleri yükseldi. Ardından, son yıllarda özellikle Çukurova’da geniş alanlarda tesis edilen limon bahçelerinin söküldüğüne dair haberler duyuldu. Üreticilerle ve teknik elemanlarla yaptığım görüşmeler neticesinde edindiğim izlenimler şunlar: Sahada, fiyattan kaynaklanan bahçe sökümü çok sınırlı. Ürün çeşidini değiştirmek isteyenler bahçelerini söktüler.

Bu sökümler, manipüle edilerek ana akım medyada ve sosyal medyada geniş yer buldu. Oda başkanları ve üreticilerin birçoğu planlamanın olmamasından dolayı aşırı miktarda limon bahçesi tesis edildiğini (özellikle de Mayer çeşidi) ifade ediyorlar. Yönetmelikte yer alan %6 eğimin altında yeni bahçe tesis edilmesinin teknik komitenin iznine tabi olması hükmü bu nedenle getirildi.

Önemli üretici ülkelerden olan Arjantin’de limon üretiminin artması da dış pazar açısından sıkıntılı bir durum oluşturdu. Limon ihracatımızın yarıdan fazlasını gerçekleştirdiğimiz Rusya ile Ukrayna’nın taleplerinin azalması da ihracatımızı olumsuz etkiledi. Genel beklenti, devletin ihracat teşviki ile üreticiye destek olması ve ürünün dalında heba olmasının engellemesi yönünde.

Yerel yönetimlerin tarıma desteği

 Bunun yanı sıra, tam da yeri gelmişken, yerel yönetimlerin bu konudaki sorumluluklarına dikkat çekmek istiyorum. Yerel yönetimlerin, kanunlarla kendilerine verilen çok geniş yetki ve sorumlulukları var. Halk sağlığı ve üreticinin desteklenmesi de bunlar arasında.

Ülkemizde 6360 sayılı kanunla büyükşehir belediyesi sınırları il mülki sınırları olarak değiştirildi ve binlerce köy ile belde belediyelerinin tüzel kişilikleri kaldırıldı. Bu sınırlarda yer alan köyler mahalle oldu. Büyükşehir belediyeleri her türlü tarımsal faaliyete destek verme yetkisi elde ettiler. Bunun getirdiği bazı sakıncalara önceki yazılarımızda zaman zaman değinmiştik.

Üretim planlamasını konuştuğumuz bugünlerde, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın il müdürlükleri ile büyükşehir belediyeleri arasında yetki tartışmalarının yeniden alevlenmesi söz konusu. Aynı alanda iki ayrı kuruluşun benzer amaçlar için veya birbirleri ile çatışan hedefler için faaliyette bulunmaları kaynak israfına ve desteklerin etkin olamamasına yol açabiliyor. Oysaki limon örneğinde olduğu gibi büyükşehir belediyeleri hem üreticiyi hem de tüketiciyi korumak adına birçok şey yapabilir.

Örneğin; Belediyeler, limonu üreticiden satın alarak ekmek satış yerlerinde kâr amacı gütmeden halka arz edebilir. Limonun yanı sıra desteklenebilecek diğer tarım ürünlerini de üreticiden doğrudan alarak ve şehrin belirli yerlerinde satış noktaları oluşturarak taze meyve-sebze suları veya kokteylleri şeklinde halkın ucuza tüketebilmesini sağlayabilirler.

Böylelikle aracısız, tarladan sofraya doğrudan, daha taze ve daha ucuza, özellikle yaş meyve ve sebzeyi ulaştırmış ve hem üreticiyi hem de tüketiciyi korumuş olur. Ancak büyükşehir belediyeleri bunlar yerine toprak analizinden tohum ve gübre dağıtımına, biyolojik mücadeleden organik tarıma kadar çok da uzman olmadıkları sahalara yöneliyorlar.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar