Ne çektik be….

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

 

FED’in  çok uzun zamandır  yürüttüğü bol para-düşük faize dayalı para rejimi sürdürülebilir bir rejim değil. Zaten ABD de ekonomisinde canlanma sinyalleri ortaya çıkınca bu rejimi değiştireceği işaretini verdi.  Küresel finansal sistemde köklü değişikliler olacağı anlamına geliyordu bu. Piyasalar hemen tepki verdi. Döviz kurları, faiz oranları hızla yükseldi. Ortalık bir birine girdi.

FED’in Eylül toplantısından  bol para-düşük faiz rejiminin bir süre daha devam edeceği işareti geldi. İlk adımda bir rahatlama oldu. Oysa uygulamanın  ertelenmesi  aktörlerin önlerini görme sıkıntılarının ileri  bir tarihe ertelendiği, belirsizliğin devam edeceği anlamına geliyordu. Finansal fiyatlar yeniden yükselmeye başladı.

Bu arada ABD kaynaklı yeni bir risk unsuru daha girdi devreye. Daha önce “mali uçurum” başlığı ile özetlenen ABD maliyesindeki tıkanma olasılığı bu kez  “borç tavanı” bağlamında ortaya çıktı. Muhalefet, bir kez daha,  ABD yönetiminin fon kullanma (borç ödeme)  imkanlarını kısıtlamak için kolları sıvadı. Gerginlik oldu. Ya muhalefet ısrarından vazgeçecek ve  parlamento hükümete yani kaynak sağlayacaktı ya da hükümet  vadesi gelen borcunu ödeyemeyecek, harcama yapamayacak ve kapıyı kapatıp gidecekti.  Anlayacağınız ABD’deki siyaset süreci bir kez daha ciddi bir risk yarattı.

FED’in Eylül toplantısının  ardından gelen rahatlama biraz da bu siyasal tıkanma nedeniyle tekrar tedirginliğe döndü. Belirsizlik yine arttı, risk iştahı yine azaldı, kurlar ve faizler yeniden yükselme kulvarına girdi.

                                                        *               *                *

ABD’nin ürettiği bu riskler sadece kendisini  etkilemekle kalmıyor. Tüm dünyada çalkantılara  neden oluyor,  durgunlaştırıcı etkiler yaratıyor. En fazla da kaynak ihtiyacı içinde olan yeni gelişen ülkeler etkileniyor bundan. Paranın bol, maliyetinin düşük  risk iştahının  yüksek olduğu dönemlerde bu ülkeler kendi kaynaklarının elverdiği ölçünün çok üstünde büyüme oranlarına çıkabiliyorlar.  

Sistemin merkezinde olan ABD  ya da öteki gelişmişler kendi ekonomilerine  nizam vermek için parayla, faizle, kamu harcamalarıyla falan oynayıp risk üretmeye başlayınca koşullar tersine dönüyor. Bundan en çok canı yanan da yeni gelişen ekonomiler oluyor.  Hızlı büyüme maceraları tersine dönüyor. Büyüme süreçleri kesiliyor. Ciddi istihdam ve refah kayıpları çıkıyor ortaya. Fakirleşiyorlar.

                                                          *                *                *

Son dönemdeki para rejimini değiştirme niyeti, burada ortaya çıkan tereddüt, uygulamanın belirsizliği, bütün bunların ardından gelen ABD’deki  “borç tavanı” meselesi ve mali tıkanma olasılığı gibi risk üreten gelişmelerin yeni gelişen ekonomiler üzerinde bir kez daha etkili olduğu gözleniyor. Bir kez daha diyorum çünkü bunlar ilk örnekler değil. ABD’nin ya da öteki gelişmişlerin kendi sorunlarını aşmak için uyguladıkları , savaş da dahil, politikalar  nedeniyle gelişmekte olan ülkeleri dibe vurdurdukları  pek çok olumsuzluk örneği var.   

Çok uzağa gitmeyin. Son on yıla bakın. Asında FED’in parayı bol, faizi düşük tutma politikası son birkaç yılın uygulaması değil. 2000’li yılların başından beri bu tür görece  gevşek para politikaları  uygulanıyor. Bu süreçte artan likiditenin uluslararası piyasalarda  başı boş dolaşan sıcak parayı beslediği, yüksek getiriler nedeniyle bunun önemli bir kısmının gelişmekte olan ülkelere gittiği ve hem gelirken hem de giderken kriz ölçeğinde sorunlar ürettiği biliniyor.  Bu sürecin  2008 de küresel bir krizle sonuçlandığı ve bunun daha da büyük sorunlar  doğurduğu da malum.

Dahası, küresel ekonomisini krizden çıkartmak için ABD  parayı daha da bollaştırıp faizi neredeyse sıfıra indirdi. Bizim gibi ülkelere yine kıyamet gibi sıcak para geldi. İyice terbiyemiz bozuldu. Döviz bollaştı, kurlar geriledi dış açık büyüdü, borçlanma arttı.  Son aylarda olanlar bu sürecin üçüncü adımı. Şimdi para  kısılacak, faiz ve kur yükselecek, herkes kendi dar elbisesinin içine girmeye çalışacak.  Kriz olmasa da sıkıntı olacak. Acı çekilecek. iz.

Tabii bu arada AB’de yaşanan olumsuzluklar da var. Bunlar da gelişmişlerde pişen bize de düşen sorunlar üretiyor. Çekilen acılar artıyor.

Gelişmekte olan ülkelerin kendi ekonomilerinde üreyen sorunları var. Ekonomi yönetimleri de şahane sayılmaz. Ama dikkatli bakarsanız bunlardan daha çok gelişmişlerin ihraç ettikleri sorunlarla boğuşuyorlar.

Gelişmekte olan ülkelerin “ne çektik bunlardan  be” diye şikayet edecekleri bir durum bu. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018