Not güzel, yol uzun

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

 

Geçen hafta gündeme Başbakan'ın önceden kararlaştırılmış ABD ziyareti ve muhtemelen yine önceden kararlaştırılmakla birlikte açıklaması ziyaret ile eşanlı yapılan Moody's in kredi derecelendirme notu artışı damgasını vurdu. Böylece özel kesimin neredeyse bütün kalburüstü şirketlerinin katılımıyla oluşan gövde gösterisi niteliği daha da pekişmiş oldu. Not artışını, bir bakıma kriz sonrasında olumlu yönde değişen ve bölgesel istikrar boyutu da son aylarda güçlenen "ülke riski algısı"ndaki iyileşmenin tescil edilmesi olarak görmek de mümkün. Ancak Türkiye ile ilgili değerlendirmelerinde aşırı muhafazakar ve göreceli olarak adaletsiz olduklarını daha önce de vurguladığımız rating kuruluşlarının gecikmeli de olsa bu tutumlarını değiştirmelerini coşku ile değil, gerçekçi bir itidal ile yorumlamakta yarar var.

Dış kaynağa erişimde büyük fırsat

Öncelikle bir kez daha hatırlatalım. Nasıl bugüne kadar derecelendirme notumuzun yatırım yapılabilir düzeyde olmaması dünyanın sonu olmadıysa ve Türkiye makro dengelerini düzeltip yapısal reformlara yöneldiğinde yatırım çekmeyi başardıysa, notun artmasıyla da bütün sorunlarımız halledilmiş olmayacak. Doğrudur, finansman imkanları ve portföy yatırımları açısından koşulların hızla iyileşeceği kesin. Hem daha ucuz, hem de belki daha uzun vadeli fonlara erişim büyük ölçüde artacak. Tabii hem özel kesimin, hem de devletin borç servisinin kolaylaşması da cabası.

Bu süreci hızlandıracak bir etken de küresel konjonktürde devam eden ve Türkiye için fırsat dönemini uzatan sıkıntılar. Kriz sonrasında cesaretle girişilen büyük operasyonlara rağmen bir türlü toparlanamayan gelişmiş ülke piyasaları, parasal genişlemeyi sürdürüyor. Ortaya çıkan likidite bolluğu, yatırım yeri arayan küresel fonları ciddi ölçülerde büyütüyor. Bu fonların çok büyük bölümü, istikrarlı ve yüksek getiri arayışı içinde olan emeklilik, sigorta ve yatırım fonları. Bunların ağırlıklı çoğunluğu da ABD kaynaklı. Özel girişim fonlarına ve fırsat odaklı hedge fonlarına oranla doğaları gereği daha temkinli ve risk iştahları daha sınırlı olan söz konusu kuruluşların yatırım perspektifini alabilecekleri ülkelerin derecelendirme kuruluşlarından en az ikisinin olumlu notunu ön koşul saydıkları da biliniyor. Dolayısıyla Moody's kararıyla Türkiye'nin de bu önkoşulları karşılayan ülkelerin arasına katılması, ülkenin ihtiyaç duyduğu dış kaynaklara erişim açısından çok önemli bir kapının açılması anlamına geliyor.

Etkinin sınırları ve riskler

Aslında biz aylar önce 6 Kasım ve 20 Kasım 2012 tarihli Dünya'daki yazılarımızda, Fitch'den gelen ilk not artışının ertesinde, bu konuyu farklı yönleriyle irdelemiştik. Bu bağlamda portföy yatırımları ve finansman kaynakları yönünden kısa vadede ortaya çıkacak olumlu etkinin, doğrudan yatırımlar için geçerli olmadığına, birleşme ve devralmalarda canlanma olsa bile sıfırdan yatırımların neredeyse bu konudan tümüyle bağımsız başka faktörlerin değerlendirilmesiyle karara bağlandığına işaret etmiştik. Başka bir deyişle yatırım ortamının bir bütün olarak çekiciliği, hukuk güvenliği, sağlıklı kamu finansmanı ve vergi sistemi, fiyat yapısı ve işgücü piyasasındaki katılıklar, saydamlık ve başta kayıtdışılık olmak üzere kurumsal ve idari istikrar gibi yapısal özellikler asıl karar faktörleri olarak öne çıkıyor. Bu açıdan Türkiye'nin pazar büyüklüğü, eğitim ve verimlilik yönünden zaaflarına rağmen genç nüfusu ve uzunca bir süredir başarıyla sürdürdüğü makroekonomik ve siyasi istikrarıyla doğrudan yatırımlar açısından da bir sıçrama yapacak konumda olduğu açık. Ancak bunu gerçekleştirmek, not artışları ile rehavete kapılmamaya, aksine bunları zaten belli olan yapısal reform haritasına böylece ivme kazandıracak bir motivasyon nedeni saymaya bağlı.

Ayrıca bizim yatırım ihtiyacı içindeki diğer yükselen pazarların çoğundan farklı olarak yapısal nitelikli bir tasarruf düşüklüğü ve cari açık sorunumuz var. Not artışının tahvil, hisse senedi ve borçlanma piyasaları kanalıyla artmasına yol açacağı sıcak para girişleri ne tasarruf düzeyine, ne de cari açığın finansman kalitesine katkı yapmayacak, aksine bu bakımdan uzun vadeli kırılganlıkları arttırabilecek. Başlangıçta son derece olumlu algılayacağımız borsa derinliği ve özelleştirme üzerindeki etkiler de giderek bir balon oluşumuna yol açabilecek. En azından kamu otoritesinin, bu yan etkileri telafi edecek daha karmaşık politikalar üretme yükü artacak. Özellikle TL'nin daha fazla değerlenmesi ve ihracatta rekabet gücünün azalması ile başetmek yeni başağrıları yaratmaya aday.

Yeni sorumluluklar ve algı yönetimi

En önemlisi de artan not düzeyini korumak, hatta daha yukarı çıkarıp pekiştirmek gibi yeni bir sorumluluğumuz olacak. Bu da hem konjonktürel, hem de yapısal politikalarda çok daha özenli davranmayı gerektiriyor. Sözün kısası, uzun zamandır özlediğimiz yatırım notuna geç te olsa kavuşmamız, dış kaynak girişi ve maliyeti yönünden şartları lehimize değiştirmesi itibariyle son derece olumlu. Ancak bunun sağladığı rahatlık, iç dinamikleri güçlendirip yapısal direncimizi ve esnekliğimizi arttırmak şeklindeki temel gündemimizi unutturursa, çok geçmez yeni sıkıntılarla karşılaşırız.

Nasılsa mevcut durumumuzla bu notu almış, üstelik çoktan haketmiş olmamız, her bakımdan iyi durumda olduğumuz şeklinde algılanmamalı. Üstelik sadece kamu yönetiminin değil, reel kesimin yani şirketlerimizin de bu genişleyen kaynak fırsatını gereğince değerlendirecek beceri düzeyine yükselmesi şart. Finansman yönetiminden insan kaynaklarına, teknolojiden pazarlamaya pek çok alanda kurumsal yeteneklerini artırmadıkları, optimal ölçeği ve verimliliği hedeflemedikleri sürece ekonomik büyüme sadece küresel konjontüre bağımlı ve sürdürülebilirliği tartışmalı olacak.

Son olarak yatırımcı algısının, sadece not artışı ile değişmeyeceğini de unutmamalı. Nitekim siyasal yönetimler düzeyinde oldukça başarılı görünen son ABD ziyaretinin ABD kamuoyu ve medyasında önemli bir ilgi ve etki yaratmaması, ülkemizi dünyanın gündemine ve yatırım ufkuna sokmak için başta iş dünyası olmak üzere toplumun bütün kesimlerine epeyce iş düştüğünü gösteriyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019