Program sağlam olsun yeter

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

Türkiye'de gündem ve öncelikler o kadar hızlı değişiyor ki doğrular ve yanlışlar hakkında çetele tutmak hem zorlaşıyor, hem de anlamsızlaşıyor. Yaz başında zaten oldukça kalabalık ve çetrefilli olan sıkıntılar listesi, üçüncü çeyrek sona ererken dört ay boyunca karşılaştığımız yeni badireler ve tepki/tedbir bağlamında kendi eklediğimiz sorunlarla daha da katmerlendi. Neyse ki karmaşa ve belirsizliğe şerbetli olduğumuz için sıkıntıların ve sorunların artması toplumda bir moral çöküntüsü yaratmıyor. Nüfusun çok büyük bölümü zaten oldum olası bıçak sırtı bir varoluş çabası içinde olduğundan büyük resimle uğraşacak durumda değil. Biliyorsunuz TÜİK verilerine göre halkın yarıdan fazlasının aylık geliri 1.000 TL'nin altında. Yoksulluk sınırının altında yani aylık geliri en fazla 600 lira olanların sayısı ise 17 milyona yakın. Yani 2001 sonrasında temel politika hedeflerinden biri olarak açıklanan gelir eşitsizliğinin azaltılması konusunda pek mesafe alınabilmiş değil, en düşük kesimler lehine gözlenen cüzi artış ta son iki yılda tersine dönmeye başlamış. Bu nedenle toplumsal dinamiklerin sorunların çözümünde yönlendirici olması ihtimali oldukça düşük. Ekonomi aktörlerinin ve onlar dahil herkesin asıl umut bağladığı kamu yönetiminin eylem ve politikaları da etkisini ve inandırıcılığını yitirmeye başladı. Son sekiz yılda o kadar fazla program, proje ve strateji açıklandı ve bunların çoğu o kadar kağıt üzerinde kaldı ki, kuşkusuz içinde bulunulan durumu düzeltme niyetiyle açıklanan yenileri, örgütlü ve bilinçli toplum kesimlerinin bile yeterince ilgisini ve tartışma arzusunu hareketlendirmiyor. Hele son zamanlarda olduğu gibi ekonomi dışındaki gelişme ve gerilimler, sınırlı toplumsal enerjiyi de tüketince işlerin yoluna koyulması biraz şansa(yani konjonktüre),büyük ölçüde de kamu yönetiminin ve kilit oyuncuların ferasetine kalıyor.

Yeni OVP ve soru işaretleri

Mamafih belki de en iyi özelliğimiz olan esnekliğimiz, koşullar ne kadar kötü olursa olsun, uygulamadaki başarısızlıklara ve hayal kırıklıklarına takılmayarak kaldığımız yerden yola devam etmemizi, ayakta durmayı becermemizi sağlıyor. Şimdi de darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hal uygulamaları ve büyümedeki yavaşlamayı durdurmak için tüketimi kamçılama amacıyla alınan tedbirler olmak üzere başka meşguliyetlerimiz nedeniyle gecikmiş de olsak, kısa zamanda orta vadeli programı ve yeni yıl bütçesini kotarıyoruz. Ancak bu defa işimiz eski yıllara oranla daha zor, çünkü veri alacağımız olumlu değişken sayısı çok az. Buna karşılık ana hedeflerin açıklandığı programda büyüme, işsizlik, ihracat, cari açık ve döviz kuru gibi temel parametrelerde yapılan revizyonun yine oldukça iyimser kaldığı, dolayısıyla gerçekleşmelerde sapmaların kaçınılmaz olacağı anlaşılıyor. Yıllar öncesinde üçer yıllık programlarla hedef tespitine geçilmesi, ezeli derdimiz olan kısa vade tutsaklığı ve öngörülebilirlik sorunlarının aşılması açısından umut yaratmıştı; ancak program uygulamalarında büyük sapmaların artık kanıksanması, bu özelliğin giderek ortadan kalkması demek.

Gerçekten de daha Ocak 2016’da revize edilmiş ve yüzde 4.5'a düşürülmüş bulunan 2016 yılı büyümesi, bu defa yüzde 3.2'ye çekiliyor. Üstelik bu kadarı bile yılın ikinci yarısında, ikinci çeyrekteki yüzde 3.1'lik orana yakın performans göstermemize bağlı. Oysa ikinci çeyrekten sonra neredeyse tüm gelişmeler ekonomide yavaşlamayı hızlandıracak cinsten: Darbe kalkışması, Ohal tasfiyeleri, kredi notları, terör ve güney sınırlarımızdaki vekalet savaşları. Yıl biterken yeni bir sapma ile karşılaşmamak için likiditeyi genişletme ve tüketimi arttırma çabalarının ne kadar etkili olacağı da tartışmalı. Kaldı ki özel yatırımlardaki uzun süreli durgunluk nedeniyle sadece bu yılı değil, 2017'yi de kurtarmak için de umudun maliye politikalarında, yani kamu tüketim ve yatırım harcamalarında olduğu, OVP’de 2017 öngörüsünün hala yüzde 4.4 gibi oldukça yüksek tutulmasından belli. Tahminlerinde çoğu zaman iyimser tarafta kalmayı tercih eden ve bu nedenle 2016'da bizim için yüzde 3.3 öngören İMF bile 2017'nin daha kötü olacağını düşünerek büyümeyi yüzde 3, 2016'da yüzde 4.4 öngördüğü cari açığı ise yüzde 5.6 düzeyinde tahmin ediyor. Bu arada OVP, dolar kurunda da bundan sonrası için ılımlı bir artış (2017 sonunda 3.16, 2018 sonunda 3.27 ve 2019 sonunda 3.35) varsayarak 2018 sonunda yeniden 10.000 dolar kişi başı gelir eşiğini aşacağımızı kurgulamış. Buna karşılık cari açık'taki büyüme 2017'de yüzde 4.2, 2018'de yüzde 3.9 gibi sınırlı tutulmuş. Oysa ihracat gelirleri 2016'da 12 milyar,2017'de 22 milyar,2018'de 29 milyar dolar kadar indirilirken turizm gelirlerinin de 2016'da 8.4 milyar,2017'de 6 milyar dolar düşeceği kabul edilmiş.

Reform yerine teşvik

Büyüme ve döviz kuruna ilişkin bu iyimserliğin arkasında çok kısa vadede tüketim ve kamu harcaması dışında fazlaca bir neden görünmüyor. Oysa bunların tetikleyeceği borçlanma artışı ve bütçe açığının döviz kuru ve cari açık üzerinde yaratacağı baskı ihmal edilemez. Orta vadede yani 2017 ve sonrası için ise büyümenin ilk yıl sadece yüzde 4.4'e düşürülüp sonraki yıllarda yüzde 5 olarak bırakılması, yine özel yatırımlarda yüzde 8 düzeyinde bir patlama beklentisine dayandırılıyor. Belli ki artarda açıklanan teşvik paketlerinin bunu sağlayacağı düşünülmüş. Yani her zaman olduğu gibi yatırım iklimini düzeltme ve reform külfeti yerine parasal ödüllerle özendirme umudu. Şimdiye kadar ne ölçüde başarılı olduysa etkisinin bu defa bunu aşması için ne neden olacağı tartışmalı, umalım ki yanılırız. Ayrıca 2017 yılı için 50.7 dolar varsayılan petrol fiyatının şimdiden 52 doları aştığını unutmayalım.
Kısaca, üretim kapasitesinde ve verimlilik düzeyinde bir artış, en önemlisi de yatırım ikliminde bir düzelme olmadan sadece tüketim ve kamu harcamasıyla gidilecek yerin pek uzak olmadığı, aslında OVP'nin satır aralarından da anlaşılıyor. Zaten yetkili Bakan'ların çeşitli demeçleri de devleti ve bütçeyi büyüterek büyümenin sağlanamayacağını, umudun özel yatırımlarda olduğunu vurguluyor. Doğrusu ben artık vadelerden ve sapmalardan da vazgeçtim,
bir programımız olsun ve kararlılıkla uygulayalım yeter diyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019