Risk algısındaki bozulmanın sonuçları

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Siyasette ortaya çıkan istikrarsızlık görüntüsü giderilemediği sürece beklenti bozulması derinleşiyor. Beklenti ufkunun kararması risk algısını da etkiliyor. Risklerin arttığı şeklinde bir algı oluşuyor. Artan risk algısı hem içeride yaşayanların davranışlarını etkiliyor hem de dışarıdan Türkiye’ye yatırım yapanların kararlarını değiştiriyor. Artan siyasi istikrarsızlık sonucunda risk algısındaki bozulmanın sonuçlarını irdelerken iki grup karar biriminin, yerli ve yabancı aktörlerin davranışlarını izlemek ve anlamlandırmak durumundayız.

Aslında yerli ve yabancı aktörlerin kararlarına egemen olan temel motif benzeşiyor. Her ikisi de ortaya çıkan yeni risklerden mümkün olduğu kadar az etkilenmelerini sağlayacak yeni konumlara kaymak istiyorlar. Bunu riskten kaçarak yapmaya çalışıyorlar. Her iki grubun ana hareket deseni bu. İki tarafın yaptığı girişimlerin yarattığı nihai etki de benzeşiyor. Yerli ve yabancı aktörlerin artan riskten kaçınmak isterken edindikleri yeni konumlar er ya da geç ekonomide talep daralması, durgunluk, üretim ve istihdam kayıpları gibi zincirleme bir sonuç üretiyor.

Yerli aktörlerdeki risk algısının ekonomiyi yavaşlatıcı etkisinin yabancılara kıyasla daha gecikerek ortaya çıkabileceğini düşünüyorum. Yabancılar algıyı harekete taşımakta daha hızlı yani. Bu farklılaşma finansal alandaki kararlardan çok reel kesim kararlarındaki gecikmeden kaynaklanıyor. Yerli ve yabancı aktörlerin reel ve finansal kesimdeki dağılım ağırlıkları farklı. Yabancı aktörlerin geldikleri ulusal ekonomideki karar yoğunluğu daha çok finansal alanda toplanıyor. Finansta algının karara dönüşmesi daha hızlı. Bu nedenle yabancıların karar değiştirmesi daha hızlı oluyor.  Üretim ve harcama kararlarının yer aldığı reel alanda risk algındaki değişmenin kararlara yansıtılması ise belli bir gecikmeyle oluyor. Toplam etkideki esas gecikme reel alandaki tepkinin yavaşlığından kaynaklanıyor. Yabancıların reel alanda tüketici ve yatırımcı olarak ağırlığı görece düşük. Önemli bir reel tepkileri yok yani. Yabancıların beklenti ve risk algısındaki değişmelere daha hızlı tepki veriyor gibi görünmelerinin nedeni bu.

Buna karşılık, yerli aktörler reel sektörde hem hacim (sayı) olarak daha fazlalar hem de ağırlıkları finansal kesimdeki ağırlıklarından çok daha fazla. Çünkü bu aktörler ekonomin temel kaynak kullanım kararlarını alıyorlar, ana harcama kalemleri olan tüketim ve yatırım harcamalarının büyüklüklerini belirliyorlar. Reel sektörde harcamaları değiştirmek finansal kesimde pozisyon değiştirmekten daha yavaş yapılıyor. Yerli aktörlerin görece daha yavaş gibi görünmelerinin nedeni de bu.

Hem reel sektör kararları hem de finansal kararlar sonuçta ekonominin büyüme performansını birlikte belirliyorlar. Sonuçta benzer bir etkide buluşsalar da büyümeye doğrudan etki bakımından reel sektör kararları (harcamalar) daha büyük rol oynuyor.

Bu değerlendirmeden şöyle bir tablo üretmek mümkün. Reel sektörde kararların gecikmeli olması beklenti bozulması ve risk algısı artışının ekonominin performansı (büyüme) üzerindeki nihai etkisini geciktiriyor. Gecikmeli etki başlangıçta daha ağırlıklı olan finansal kararların etkisine belli bir gecikme ile yerli aktörlerin reel kesim kararlarının etkisinin de katılması ile oluşuyor. Başlangıçtaki artan risk karşısında pozisyon değiştirme kaygısı ile alınan yeni finansal kararlar çoğu kez panik görüntüsü veriyor. Bu süreç daha büyük gürültü ve kaygı yaratıyorlar. Ancak, bu aşamanın ekonominin performansı (büyüme) üzerindeki etkisi görece sınırlı. Etki görece yavaş olan ve sonradan devreye giren reel kesim kararları ile pekişiyor ve nihai hacmini alıyor. Bu çözümleme yabancı ağırlıklı finansal karar etkisi ile yerli ağırlıklı reel karar etkisi arasında bir zaman dilimi olacağına işaret ediyor. Bozulan siyasi istikrarın ürettiği tepki zincirindeki bu farklılaşmanın doğurduğu ek zaman dilimi sürecin yönetilmesi açısından ek bir imkan olduğuna işaret ediyor. Başlangıçta gözlenen finansal çalkantı ve gürültü karşısında paniklemeden siyasi tansiyon düşürülür, beklentiler düzeltilir, risk algısı geriletilirse siyasetin başlattığı yokuş aşağı gidişin duvara toslamadan durdurulabileceği anlamına geliyor bu.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018