Şimdi ne olacak

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

 

Dünya gündeminde hem para rejimin dönüşmesi hem de sıcak çatışma olasılığı var. Biz de dahi çok sayıda ülkeyi olumsuz etkiliyor bu gelişmeler. Özellikle mali piyasalarda volatilite artıyor, fiyatlar yükseliyor.   .

Son birkaç yazımda bu defa piyasaları yatıştırmanın zaten zor olacağını yazdım. Zira sıcak çatışma vb gibi görece daha kısa süreli olacağı düşünülebilecek gelişmelerin geri planında daha genel ve köklü bir değişim ivmesi var. Para rejiminin değişecek olmasından kaynaklanan bu genel etken daha uzun süre devam edecek gibi görünüyor .  Bütün bunlar risk algısını besliyor, risk iştahını baskılıyor. 

Hem sıcak çatışma olasılığı  hem de para rejimindeki köklü  dönüşüm  herkesi etkiliyor kuşkusuz. Ama bu gelişmeler bizi daha fazla etkileyecek gibi görünüyor. Zira küresel likidite sıkılaştırılırken en büyük olumsuzluğu kaynak açığı büyük dolayısıyla küresel likiditeye ihtiyacı daha fazla olan ülkeler  yaşayacak. Kaynak açığı dış ödemelerin cari açık büyüklüğü ile ölçülüyor. Biz hem kaynak açığı yüksek olan ülkeler arasında ön sıralarda yer alıyoruz hem de, kaçınılmaz olarak, sermaye girişlerine ihtiyacı en fazla olan ülkeler arasında ilk sıralarda geliyoruz. Bunlara ek olarak bizim bulunduğumuz bölgede baş gösteren sıcak çatışma olasılığı  ve bizim de buna dahil olma iştahımız durumu biraz daha da kritik hale getiriyor.

Bu koşullarda “şimdi ne olacağız” sorusu ön plana çıkıyor.

                                                     *                *                 *

Koşullardaki gerilime rağmen sert ve derin bir krizin olmayacağını baştan söylemek mümkün. Ne uluslar arası konjonktür bir kriz oluşumunu  destekler  nitelikte ne de Türkiye ekonomisinin  kırılganlıkları  kriz üretecek ve besleyecek boyutta.

Belki bir krizin içine yuvarlanmayacağız ama zor zamanlar geçireceğimizi söylemek mümkün.  Üstelik bu zorluk biraz uzun sürecek gibi görünüyor.

Biz de öteki ülkeler gibi biz de küresel para rejiminin değişecek olma ihtimalinden dahi olumsuz  etkileniyoruz. Buna bağlı olarak  üç gelişme aynı anda oluyor. Ekonomimize gelen sermaye geriliyor. Bu bir. İçeride bulunan sermaye dışarıya kaçıyor. Bu iki. Bu gelişmeler finansal fiyatları  (döviz kuru ve faiz oranları) oynaklaştırıyor ve yükseltiyor. 

Gelişmekte olan ülkelerin çoğunda buna benzer gelişmeler oluyor. Kendimize özgü iki etken bizde bu hareketlerin daha sert ve daha hacimli olması sonucunu doğuruyor.  Etkenlerin birisi sıcak çatışma riski taşıyan bölgenin  içinde  yer alıyor olmamız. Gerilim ve çatışmanın bize bulaşma olasılığını arttırıyor bu. İkinci etken de  bizim çatışmaya istekli olma imajını yayıyor olmamız. Genellikle siyasi söylem düzeyinde kalsa da yaratılan bu imaj bize dönük risk algılamasını ciddi ölçüde besliyor.

Kısacası, bize benzer ülkelerin çoğunda kaynak sıkışıklığı artıp,  döviz kurları ve faiz oranları yükselirken bizde bunların hepsi daha büyük boyutlu oluyor. Kaynak girişi daha hızlı daralıyor. Kaynak çıkışı daha güçlü oluyor. Kaynak sıkışması daha hacimli oluyor. Dolayısıyla bizde döviz kuru ve faiz oranı daha güçlü bir yükselme baskısı altında kalıyor.

                                                        *               *               *

“Şimdi ne olacak” sorusunun cevabı bu gelişmelerde yatıyor. Kaynak hacminin daralıp  finansal fiyatların yükselecek olması  ekonomide ciddi bir depresif baskı yaratacaktır. Dolayısıyla bir süredir “büyüyememe” sıkıntısı yaşayan Türkiye ekonomisinde bu sorun büyüyüp derinleşecektir.

Bu durumda önümüzdeki dönemde kur ve faizlerin yüksek, büyümenin yavaş, işsizliğin daha ısrarlı, dış açığın ise görece daha küçük olacağını öngörmek yanlış olmaz. 

Bu süreçte yaşanacak sıkıntıların süresi ve boyutu  iki faktöre bağlı olarak değişecektir. Faktörlerden birisi FED’in likiditeyi ne biçimde, ne ölçüde ve ne hızda azaltacağıdır. Makul taksitlerle ve görece yavaş bir tempoda yapılacak olan sıkılaştırma finansal fiyatlar ve büyüme üzerindeki baskıları  azaltır ama süresini uzatır. İkinci faktör bizim kendi başımıza ürettiğimiz risk algısının ne ölçüde ve ne hızda tersine çevrileceğidir.  Risk algısı büyük ölçekte ve hızla düzeltilirse  depresif baskının dozu düşürülür, süresi kısaltılır.  Risk üretmeye devam edilirse ekonominin  uzun süreli bir  durgunluğa kayma olasılığı yükselecektir. Bu durumda makroekonomik göstergelerin daha da  bozulmasını beklemek gerekir.   

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018