Şimdi yönsüzlük egemen

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Bu hafta hem içeride hem de dışarıda bir yönsüzleşme havası egemen oldu. Malum, piyasalar uzunca bir süredir ABD Merkez Bankasının (FED) para politikası eğilimlerine göre yönleniyordu. FED’in Ekim ayı toplantısının ardından ABD para politikası, kaba hatlarıyla da olsa, belli bir baza oturdu. Ne olacağı daha açık biçimde görülmeye başlandı. Piyasaları yönlendiren ana unsur sakinleşince bir duraklama oldu, yön kaybedildi. 

ABD’de hala FED’in bölge başkanlarının açıklamaları gündemi işgal ediyor. Bu bağlamda daha önce gözlenen kafa karışıklığı ve yönlenme eksikliği azalarak da olsa devam ediyor. Bunun dışında ekonominin biraz hızlanarak büyümeyi sürdürdüğü gözleniyor. Bu eğilimin sürdürülebilir olup olmadığı noktasında hala farklı fikirler var.

Avrupa, malum, yönlenebilecek enerjiyi bir türlü bulamıyor. Büyüme beklentileri yine aşağı yönlü revize edildi. Para politikasını gevşeterek büyümeye destek verme girişimi de henüz tam gücüyle devreye sokulamadı. Beklentileri bozarak zaten zayıf olan büyüme ivmesini iyice düşürüyor bu. Banka sisteminde yapılan değerlendirmeler bazıları tarafından yetersiz olarak nitelense de genelde olumlu karşılandı. En son FED Başkanı Yellen de banka sistemine dönük risk algısını azaltacağını söyleyerek operasyona destek verdi. Son hafta içinde Rusya-Ukrayna hattındaki gerilimler Avrupa’yı yine gerdi, bölgeye dönük risk algısını bozdu. Bu kargaşada Avrupa’nın yönlenmesi biraz güç görünüyor. 

Avrupa’da parasal genişlemenin yavaşlığından şikayet edilirken Japonya ani bir hamle ile bu yönde önemli bir adım attı. Büyümeye destek veren Başbakan Abe’nin şimdi erken seçimi zorlayarak bu politikayı daha sağlam bir siyasi zemine oturtmak istediği görülüyor. Bu mesele açıklığa kavuşana kadar Japonya’da yönsüzlüğün devam edeceği anlaşılıyor. Geçem yıllarda yönü en net olan Çin’de de belirsizliği besleyen gelişmeler oluyor. Yeni veriler üretimin yavaşladığı, Çin’in büyüme ivmesini kaybettiği görüşüne destek veriyor. İşin ilginç yanı Çin ekonomisini yönetenlerin de bu gelişmeden memnun olduklarını veriyor olmaları. Özellikle ekonominin ısınmasından, enflasyonun hızlanmasından çekinen yöneticilerin önceki dönemin büyüme performansından uzaklaşılmasını olumlu buldukları anlaşılıyor. Ancak, yeni bir büyüme rayına oturtulmak istenen Çin’in bir süre yönsüz kalması kaçınılmaz olacak gibi görünüyor. 

Bu sıralarda esas yönsüzleşmenin Rusya’da yaşandığı söylenebilir. Bu yönde katkı yapan birkaç gelişme var. Birinci sıraya Rusya’nın uluslararası ilişkilerde şahinleşmesi olgusunu koymak gerekiyor. Şahinleşmeyle birlikte gelen Ukrayna çatışmaları ve Avrupa ile yaşanan gerilimin uyardığı ekonomik ve siyasi tepkilerin Rusya’yı yalnızlaştırdığı, güçsüzleştirdiği ve yönsüzlüğe sürüklediği gözleniyor. Komplo teoricileri petrol fiyatında hacimli bir düşüş sağlanarak bu gidişin uyarıldığını ve daha da hızlandırıldığını ileri sürüyorlar. Sonuçta, Rusya’da büyük gelir kayıpları oldu, dış denge hızla bozuldu, kamu gelirlerinde ciddi bir zafiyet gözleniyor ve Ruble de adeta serbest düşmeye terk edilmiş gibi görünüyor. Bu süreçte yönsüzleşen Rusya’nın yeniden ne yönde ve ne zaman yönleneceği bilinmiyor. 

Son sıralarda küreye egemen olan yönsüzleşme eğiliminden biz de kaçabilmiş değiliz. FED’in uzun süre devam ettirdiği bol para-düşük faiz politikasının yönlendirici etkilerine en açık ekonomilerden birisi bizdik. Şimdi bu politikanın sonlanıyor olması bizi de yönsüzleşmeye sürükleyecek. Önceki dönemde bol kaynak girişi ile sürdürülen bazı sorunların yeni dönemde sürdürülmesi pek mümkün olmayacak gibi. 

Yeni süreçte ortaya çıkan ve sürdürülmesinde zorluklar olan bazı gelişmeler var. Örneğin, büyüme ivmesini önemli ölçüde kaybettiğimiz görülüyor. Küresel kaynak akışı yavaşladıkça bu etki daha da belirgin ve sürekli hale gelecek. Türkiye ekonomisi için sürdürülebilir bir dinamik değil bu. Öte yandan, aynı sürç içinde dış dengesizliğimizde olumlu yönde bir düzelme oldu. Ancak bu da sürdürülebilir bir olgu sayılmaz. Enflasyon hızımız dünyada ön sıralarda geliyor. Hem büyümesi yavaş hem de enflasyon baskısı yaşayan ender ülkelerden birisiyiz. Bu tablo bizi ekonomi politikaları açısından sıkıştırıyor. Büyümeyi uyaracak gevşek bir politika izlesek, örneğin likiditeyi bollaştırıp faizi düşürsek enflasyon daha da harlanacak, düzelen dış denge yeniden bozulacak. Enflasyonu yavaşlatmak için politikayı daha da sıkılaştırsak bu defa büyüme iyice yavaşlayacak, işsizlik tavana vuracak. Bu iki seçenek arasındaki tercih zorluğu bizi de yönsüzleştiriyor. Çaresini bulana kadar da yönsüz kalacağız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018