Siyasetin gölgesi

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Washington kurumlarının küresel likiditenin azaltılması sürecinde gelişmekte olan ülkeleri kendi başlarına bırakmakta uzlaşmış gibi görünüyorlar. Önümüzdeki dönemde dünya ekonomisinden yansıyacak etkilerin gelişmekte olan ülkelere pek dost olmayacağı anlamına geliyor bu. 

Gelişmekte olan ülkelerin kendi başlarına bırakılması bunları iki boyutta etkileyecek diye düşünüyorum. Birincisi daralan dış kaynak etkisidir. Küresel likiditenin daraltılıyor olması on seneyi aşkın süredir bol para-düşük faiz rejiminde, yüklüce dış kaynak kullanarak, hızlı büyüme imkanı bulmuş olan gelişmekte olan ülkelerin şimdi daha kıt ve daha pahalı kaynak kısıtı altında yol alacakları anlamına geliyor. Sorunun ikinci boyutu dış kaynak temininde rekabetin artacak olmasıdır. Paranın bol, fiyatının düşük olduğu dönemde gelişmiş ülkelerin finans kurumları bu kaynakları gelişmekte olan müşterileri arasında paylaştırmakta oldukça gevşek davrandılar. Yeni dönemde bu kurumlar daha ince eleyip sık dokuyacaklar, temel dağıtım kriteri olan risk değerlendirmesinde hem daha titiz hem de daha eli sıkı davranacaklardır. 

Daralan dış kaynak hacmi ve artan rekabetin kendi başlarının çaresine bakmak durumunda kalan gelişmekte olan ülkelerin işini daha da zorlaştıracağı anlaşılıyor. Bu koşulların etkisini minimuma indirmenin ön koşulu gelişmekte olan ülkelerin kendi risklerini minimuma indirmeleridir. Bunun için iç ve dış ekonomik dengeleri düzgün hale getirmek, azalan dış kaynak hacmini telafi edecek iç kaynak artışı sağlamak, finansal fiyatları mümkün olduğu kadar istikrarlı bir zeminde tutmak vb gibi önlemlerin alınması gerekir. Bütün bunların gerçekleştirilmesi riskten uzak bir karar ortamında mümkün olabilir. Yani risk üretmekten kaçınmak bu günün temel meselesidir. 

Olağan koşullarda kaynak akışındaki daralmaya karşı siyasi iktidarların ilk tepkisi içeride parasal genişleme yaratarak kaynak açığını telafi etmek ve böylece büyümeyi aynı düzeyde tutmaktır. Parasal genişleme sonuçta enflasyon, yani istikrarsızlık üretir. İstikrarsızlık ülkeye dönük risk algısını da bozar. Zaten daralmakta olan dış kaynak girişi iyice kurur. 

Bu günün dünyasında siyasi iktidarlar popülist iktisat politikalarının risk üretip, dış kaynak girişini kısıtlayacağını bunun da büyüme kaybı olarak önemli bir toplumsal maliyet yaratacağını biliyorlar. Bu nedenle popülizmden mümkün olduğu kadar uzak durmaya çalışıyorlar. Ancak, iktisadi risk yaratmaktan kaçınan siyasi iktidarların siyasi karar ve uygulamalarında aynı derecede titiz olmadıkları, kimi zaman ağır siyasi riskler doğuran işler yaptıkları görülüyor. 

Sözü kendimize getireceğim. Bizim hızla bu tür bir siyaset şablonuna sürüklendiğimiz kanısındayım. Geçtiğimiz on yıl içinde bol para- düşük faiz rejiminden en çok yararlanan ülkelerden birisiyiz. Bunun bize kendi kaynaklarımızın ötesinde bir hızla büyüme imkanı verdiğini ama aynı zamanda dış dengemizi de önemli ölçüde bozduğunu biliyoruz. Bu nedenle dış kaynak girişi bizim için çok önemli. Geçtiğimiz dönemde ekonomi ve siyasette riskleri görece düşük düzeyde tutmaya özen gösterdik, kaynak akışında bir kısılma olmadan dış açığın finansmanını sorunsuz bir şekilde yapabildik. 

Son aylarda bu tablo değişti. Üstelik küresel kaynak akışının bizim dışımızdaki nedenlerle yavaşlayıp, ters döneceği bir ortamda değişiyor bu tablo. Yeni bir iktisadi risk yarattığımızı söylemek güç. En önemli iktisadi riskimiz olarak anılan dış açığımıza benzer boyutta açık verdiğimiz yıllar oldu. Eskiye kıyasla iç dengemiz de daha sağlam üstelik. Bu koşullarda riskten kaçınan bir ekonomi tablosundan riske koşan bir tabloya kaymamızda artan iktisadi risklerin etkili olduğunu söylemek doğru olmaz. İktisadi risklerde pek bir değişme yok ama Türkiye’ye dönük risk algısının hızla bozulduğunu biliyoruz. Bu risk artışının bizi dış kaynak alanında artan rekabette çaresiz hale getirdiğini, zaten daralan kaynak akışından bize yönelecek parçayı daha da daraltacağını ve sonuçta aynı ölçekteki dış açığımızın finansmanını da riskli hale getireceğini de biliyoruz. Bu bilgilere rağmen siyaset kurumu hiç durmamacasına siyasi risk üretiyor. 

Risk algısını bozan ve bizi daha da kırılgan hale getiren siyasetin gölgesidir. Kendi başımızın çaresine bakmak zorunda kalacağımız bir ortamda devrilmeden düze çıkabilmemiz için öncelikle siyasetin gölgesini ekonominin üzerinden kovalamamız gerekir. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018