Tanzim satışlar, gıda fiyatları ve Türk tarımı

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü


Prof. Dr. Havva TUNÇ

Türk tarımında taze sebze ve meyvede uygulamasına geçilen “Tanzim Satışlar” gıda fiyatlarını düşürmede başarılı olacak mı? Serbest piyasa ekonomisinin geçerli olduğu bir piyasa rejiminde gıda fiyatlarında oluşan tekelci yapıyı kırmak ve rekabeti sağlamak için yerinde bir uygulamadır.
Tanzim satışlar gıda fiyatlarında düşüşü kalıcı kılabilmesi, ürün gamının çeşitlendirilmesinden ziyada piyasa ekonomisi koşullarında oluşan bu tekelci yapıyı, özellikle aracı sınıf, haller ve hal komisyonculuğu, taşıma ve ulaştırma ve depolama bağlamında, kıracak bir yapılanmanın olması gerekmektedir. Diğer bir deyişle tanzim satışlarla birlikte piyasanın denetleme, kontrol ve yasal düzenlemelerin acilen yapılması gerekir. Aksi takdirde tanzim satış uygulaması gerek maliyet gerekse piyasadaki rolü itibarıyla sürdürülebilir bir durum değildir. Bunun yanı sıra tanzim satışlar üreticinin tarımdan kaçışını hızlandırır, gıda arzını garanti edilmesini sekteye uğratır daha da önemlisi serbest piyasada müdahaleci bir uygulama olarak değerlendirileceğinden Türk piyasaların serbestliği, küresel piyasalarda sorgulanır. Diğer taraftan piyasanın kurum ve kuruluşları ve de yasaları oluşturulmazsa gıda fiyatlarındaki bu artış trendinin makroekonomik göstergeler üzerinde, özellikle enflasyon, büyük bir baskı oluşturur ve tüm ekonomiye sirayet eder. Geçici olarak elde edilen bu düşüşü kalıcı ve sürdürebilir kılmak politika yapıcılarına kalmaktadır.

Türk tarımının unutulmaması gereken sahip olduğu ve zamanla yitirecek gibi gözüken avantajı, Türkiye’nin tarımsal üretimde kendi kendine yeterli dünyanın yedi ülkesinden biri olduğudur. Buna karşılık kendi kendine yeterli bir tarım ülkesi nasıl oluyor da tarımsal ürünlerinde ithalatçı ve gıda fiyatları dünya fiyatlarında ayrışarak artış trendinde oluyor?

Türkiye’de üretim sorunundan ziyade üretilen ürünün nitelik itibarıyla bir sorunu var. Buğday üretiliyor ama üretilen makarnalık buğdayda ithal durum buğdayı kullanılıyor. Buğday üretiliyor ama depolamada uygun nem ve ısı koşullarını sağlanamadığı için buğday küfleniyor ve gerekli buğday ithalatla karşılanıyor. Buğdayın üretildiği mevsim kurak gidiyor rekolte beklenenin altında belki de hiç ürün alınamıyor gene ithalata başvuruluyor. Üretim yapılıyor verimlilik, rekolte artışı sonucunda arz fazlalıkları gerçekleşiyor ama depolama ve saklama yetersiz olduğundan ürün ziyan olmasın diye ucuz fiyattan ihraç ediliyor. Örnek seçilen ürün buğday olmazda başka bir ürün olabilir, durum aynı olup değişen tek şey ürünün ismidir.

Girdi fiyatlarının yüksekliği Türkiye’nin bir yapısal sorunudur. Bunun teknoloji kullanımı ile bir ilgisi yoktur. Burada önemli olan girdi fiyatlarında ortaya çıkan maliyet artışının satış fiyatlarıyla uyumlu gitmemesi. Tohumdan gübreye girdilerin tümü, monopol piyasasından temin edilirken üretici ürünü serbest piyasa koşulunda satışa sunmaktadır. Kısacası üretici haksız rekabetle karşı karşıya kalmaktadır. Bir de buna arz yetersizliğini fiyat artışını gidermek için ithalata başvurulması, üreticiye vurulmuş çifte darbe olmaktadır.

Türk tarımında yeterince üretim olmasına rağmen üretilen ürünün depolama saklama ulaştırma gibi hizmetlerin yetersiz olması bunlara gereken önemin verilmemesi hatta önemsiz arz edilmesiyle ürünün piyasada yokluğunun yaşanması kaçınılmaz olmaktadır. Diğer taraftan küresel iklim değişikliği konvansiyonel tarım yapan tarımsal üretim bölgelerini daha şiddetli etkiliyor ve en temel olan tarım sigortası uygulamasının olmaması çiftçinin kayıplarını kat be kat artırmaktadır.

Madalyonun bir yüzü yukarıda belirtilen sorunlar olup diğer yüzü ise, tarımın yeniden yapılanması ve bu yapılanmada teknolojinin kullanılmamasının yanı sıra tarımsal bölgelerin hem sosyolojik hem de ekonomik imkânlarının genişletilememesi ve nihayetinde tarımın ekonominin öncü sektör olamamaktadır. Aslında tarımda yaratılan katma değer hem sektörel büyümede hem de makro anlamda ekonominin motoru olacak bir değişim içermesi ancak sosyo-ekonomik koşullar yanı sıra izlenen politikaların uzun vadeli olmasıyla olasıdır. Bunun için köylerin kentleşmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, köylerin kentleşmesi yapılaşma bağlamında değil sosyal anlamda gelişmişliği yakalamalarıdır. Daha açıkça ifade edersek eğitimden kültüre, sağlık hizmetlerinin ve ulaşım imkânların köylünün ayağına gitmelidir. Ve bu iyileştirilmiş koşullarla köyler yapılanırsa, köylünün gerek kendisi gerek ailesinin büyük kentlere gitmesine gerek kalmaz.

Tam tersi köyler yaşam ve üretim alanları olarak üretim ve verimlilik artışı gerçekleşebilir.
Türk tarımı için önemli olan tarımın yeniden yapılanmasıdır. Ve bu yapılanmada teknolojinin kullanılması ve tarımsal bölgelerin hem sosyolojik hem de ekonomik olarak imkânlarının genişletilmesiyle beraber tarım, ekonominin öncü sektörü olmalıdır. Keza tarımın yaratacağı katma değer hem sektörel büyümede hem de makro anlamda ekonominin motoru olacak böyle bir değişim içermesi oldukça önemlidir.

Gerek Türk tarımında gerekse diğer ülkelerde görülen miras yoluyla tarımsal arazilerin parçalanması ölçek ekonomisi uygulanabilirliğini zorlamaktadır. Küresel anlamda, yapılaşmanın verimli tarımsal üretim alanlarında olması ve ormanlık arazilerin giderek yok edilmesi sonucu, ekilebilir, dikilebilir alanlar azalmaktadır. Keza, küresel iklim değişikliği, yanlış sulama ve gübreleme yöntemleri verimli arazilerin çoraklaşmasını üretim alanların daralmasını yol açmaktadır. Diğer taraftan artan bir dünya nüfusu gerçeğine karşılık sınırlı hatta azalmakta olan ekilebilir tarım alanları ve su kaynakları gerçeği, bu dengesizlikten nasıl bir denge hali yaratılabilir sorusu insanlığı korkutmaktadır.

Çok yakın bir gelecekte Türkiye başta olmak üzere tarımda yapılması gerekenler yapılmazsa fakir ve yoksul ülkelerde açlık çanları çalar mı? Hiç kuşkunuz olmasın. Stratejik bir sektördür tarım. Ve tarımsal politikaların içeriği her ne olursa olsun sektörle uyumlu ve dengeli olmalı, olmak zorundadır. Türk tarımı için durumu tek cümleyle özetlersek, piyasayı düzenlemek için tarımda uygulan günlük çözümler uzun dönemde tarımın yok olmasına yola açacağı gibi savaş, kıtlık, salgın ve doğal afet gibi durumda ülke için hayati bir sorun oluşturur.

Türk tarımında fiyatlar serbest piyasa koşullarında oluşmakta ama girdiler oligopol ya da monopolcü yapıdan temin edilmektedir. Serbest piyasa ekonomisinin işleyişi ve kuralları ve de denetlemeler piyasa biçimine uygun yapılanmadığından, piyasa içinde tekelci yapıların oluşması ve fiyatları, üretim olsa dahi, yukarı çekmektedir. Tanzim satışlar bunu kısa dönemde önler ancak kalıcı olarak çözüm getiremez. Gerek maliyetler gerekse üreticiler üzerinde etkisi itibarıyla sürdürülebilir değildir. Diğer bir deyişle tarım serbest piyasaya terk edilmeyecek kadar kırılgan, ithalatta terbiye edilmeyecek kadar hassas, raptı zapta alınmayacak kadar vahşi, daha da önemlisi tarımsal politikalar ve tarım sektörü amatörlere terk edilmeyecek kadar stratejik önemi olan bir sektördür.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ufuk çizgisi 03 Nisan 2024