TCMB risk yönetimini yaptı mı?

Atılım MURAT
Atılım MURAT AYKIRI FİNANS amurat@etu.edu.tr

Merkez Bankası faiz artırımının sinyalini verdi. Döviz rezervlerinden yaklaşık 6.5 milyar dolar satılmasına rağmen döviz kurlarının ateşi düşmeyince, Başkan Başçı ‘‘Faizleri artırabiliriz’’ dedi. Piyasa, 23 Temmuz’daki PPK toplantısından 100 baz puanlık bir faiz artırımı bekliyor. Hatta önümüzdeki aylarda da faiz artırımlarının devam edeceği düşünülüyor. Faizlerin mevcut seviyelerinden kademeli olarak 250 baz puan artması gerektiğini söyleyen yabancı finans kurumları da var. Yabancı bankalardan, ‘‘100 baz puanın altında kalacak bir artış hayal kırıklığı olur. Olağanüstü durumlarda şok artırımlara ihtiyaç vardır.’’ gibi açıklamalar geliyor. Bu ifadeler, yabancıların bakış açısını net biçimde gösteriyor. Faizi artırmazsanız piyasalarınıza girmeyiz mesajı veriliyor. İç tasarruflarımız yetersiz. Dış tasarruflara ihtiyacımız var. Hesap ortada. Merkezin eli kolu bağlı gözüküyor.

Merkez bankası 2010’un son çeyreğinde ‘‘faiz koridoru’’ politikasına başladı. Politikayı ‘‘kafa karıştırıcı’’ bulanlar, ilk zamanlarda eleştiriler yönelttiler. Son 2.5 seneye bakıldığında, piyasalardaki oynaklığı azaltma açısından bu politikanın işe yaradığı görülüyor. Gelen not artırımlarının da etkisiyle, bu dönemde tahvil ve hisse senedi piyasalarına yoğun girişler oldu. Türk Lirası bu dönemde dengeliydi. TCMB her şeye hakim bir görüntü verdi. Bu yılın mayıs-haziran dönemindeki iç ve dış gelişmeler yatırımcıları tedirgin etti. Türkiye piyasalarından sermaye çıkışları başladı. Gösterge faiz yüzde 9.60’a kadar yükseldi. USD/TL 1.974 ile rekor kırdı. Faiz ve kur seviyelerinde yaşanan bu artışlardan yola çıkarak, hem faizi hem de kuru kontrol etmeye çalışan merkez bankası yerden yere vurulabilir. Açıkçası, TCMB’nin büyük bir kredibilite kaybına uğradığını düşünmüyoruz. Büyümeyi destekleyici adımlar bankanın 2013 politikasında yer alıyordu. Ancak yılın ilk dört ayında yapılan faiz indirimlerinin tamamını kendi iradesi ile gerçekleştirmedi. Hükümet kanadından gelen ‘‘Faizleri daha da düşür’’ baskısı da etkili oldu. Tabii bu noktada, ‘‘Politikacıların merkez bankasına müdahale etmedikleri bir ülke var mıdır?’’ sorusunun da tartışılması gerekir.

Merkez bankasının eleştirilecek yönleri de vardır. Örneğin, Fed Başkanı ve Fed üyelerinin tahvil alım programı ile ilgili verdikleri mesajların önemsenmediği görülüyor. Fed, çıkış stratejisini toplantılarında değerlendiriyordu. Bu toplantıların görüntülerinden derlenen ‘‘Fed tutanakları’’ verisini takip eden yatırımcılar, çıkış planının aylardır konuşulduğunun farkındaydı. Türkiye’deki küçük yatırımcılar, artık bırakın Bernanke’nin yaptığı açıklamaları, Fed üyelerinin konuşmalarını bile izliyor.

Fed’in son dört yıldır uyguladığı para politikası, gelişen ülke piyasalarında coşkunluk yaşattı. Fed’in çıkış politikasını somut biçimde konuşmaya başlaması ister istemez moralleri bozdu. Fed’in çıkış stratejisi temel alınarak, TCMB risk yönetimini önceden yapmış mıydı? Yoğun sermaye çıkışlarının yaşanma riski üzerine, ‘‘senaryo analizi’’ ve ‘‘stres testi’’ yapıldı mı? Belki de, merkez bankası kazandığı öz güvenle ‘‘Piyasaların gözünde kredimiz yüksek. Her krizi yönetebiliriz.’’ düşüncesine kapılmış olabilir. Görünen o ki, riskler yeterince analiz edilmemiş.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dolar yükselir düşer 28 Ağustos 2019