Tocqueville: Fransız Devrimi'ne "entelektüel sağdan" ilk

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

 

 

 
Alexis de Tocqueville Fransa'da Raymond Aron tarafından yeniden tanıtılana kadar çok uzun süre gölgede kaldı. Bunun bir nedeni Marksizmin etkisidir. ABD'de 1980'lerde çok revaçta olmaya başlayan Tocqueville Fransa'da asla o kadar popüler olamadı ve 2000'lerin başında yoksullaşma-kolonizasyon ve Cezayir'in sömürgeleştirilmesi üzerine görüşleriyle gündeme geldi. Tocqueville Eski Rejim ve Devrim'de konu başlıkları üzerinden giden bir gazeteci-sosyolog-tarihçi tarzı benimser. İlk tez Fransız Devrimi'nin yarattığı düşünülen merkezileşmenin Eski Rejim'de çoktan var olduğudur. Fransa'da feodalizmin eski biçimiyle uzun süredir var olmadığını da yazar. Fransız Devrimi hangi manada anti-feodal sayılabilir? Tocqueville Ancien Régime döneminin sonuna doğru merkezi iktidarın soyluluğun etkisini kırdığını -fakat ayrıcalıklarını ortadan kaldırmadığını; aslında belki yönetme haklarını ellerinden alıp imtiyazlarını bırakırken halka karşı yükümlülüklerinden de soyluluğu azat etmekte olduğunu- yazar. Bu gelişme nahoştur çünkü soyluluktan nefret edilmesine yol açar. Aynı zamanda sosyolojik açıdan birey fikri de Tocqueville'e göre çoktan doğmuş ve kabul görmeye başlamıştır. Devrim aslında zaten yarı yarıya gerçekleşmiş olanı tam ve radikal, hatta zincirlerinden boşanmış şekilde sonuna erdirmiş ve zaten sosyal açıdan kabul gören özgürlük ve eşitlik fikirlerini politik plana taşımıştır. 
 
Devrim aslında dine karşı olmamıştır: Tocqueville dinden çok Kilise'ye, Kilise'nin ayrıcalıklarına ve politik gücüne karşı nefret duyulduğunu yazar. Öyle olmasaydı, der Tocqueville, devrim sonrası geçen 65 yılda hem Fransa, hem Avrupa dinin canlanmasını yaşamazdı. "Devrim ne yaptı?" diye sorar Tocqueville. Ona göre devrim zaten yavaşça tüm Avrupa'da olmakta ve olacak olanı öne çekmiş ve geçiş dönemi olmadan şiddetle yapmıştır. Bu manada devrimin yeni fikri yoktur. Toprağın yarısı çoktan küçük özel mülkiyet halindeyken ve Fransa bir küçük köylü cennetiyken feodal imtiyazlar neden bu kadar tepki çekti? Tocqueville tam tersine toprak mülkiyeti yaygın olduğu için toprakla ilgili merkezi devletin aldığı önlemlerin bu kadar tepki çektiğini yazar. Doğrudan feodal soylulara yönelik hareket eden bir devlet halkın ve köylülüğün tepkisini çekmez çünkü köylü karşısında senyörü görür. Senyörden uzaklaşmış, ama senyörün ve din adamlarının ayrıcalıklarından rahatsız, kendisiyse doğrudan merkezi devletin karşısında kalan köylülük  Avrupa'nın geri kalanında daha da çekilmez olan feodal haklardan müthiş rahatsızlık duymuştur.
 
Tocqueville Paris'in sadece başkent olmakla kalmayıp 17. yüzyıldan başlayarak -ama esas olarak 18. yüzyılda- tüm kaynakları kendisine çektiğini, ülkenin Paris ve taşra olarak ikiye bölündüğünü, taşrada entelektüel ve siyasi faaliyetin de renklerini kaybedip sadece Paris'ten gelecek yayınlara ve fikirlere bağımlı ve açık hale geldiğini söyler.  Öte yandan, Paris Louis XVI'nın da aldığı özel önlemlerle sanayileşmiş ve proleterleşmiştir. Devrime doğru Paris'in belli bir mesafe dışında olmayan sanayi işletmelerine izin verilmemeye başlanması durumu tersine çevirmeye yetmemiştir.  Devletin gölgesi çoktan toplumun üzerine düşmüş ve Paris'in her şeyi yutmasıyla aslında Fransa halkı tam bir homojenliğe kavuşmuştur. Devrim öncesi Fransa'sında Fransızların birbirine benzediği kadar benzer bir millet dünyada yoktur. Tüm tercihler aynileşmiş, kültürel ve siyasi homojenlik ve ulus olmanın temelini sağlayan her şey artarak gelişmiştir.
 
Tocqueville edebiyatçıların fikir adamı olarak aydınlanmayı çok etkilemiş olmalarından da bahseder. Devrimin dine karşı, veya gerçekte aslında Kilise'ye karşı, olma niteliğinin Fransız Devrimi'ni nasıl ilk defa sanki dini bir devrimmiş gibi tutkuyla ilerlemeye götürdüğünden bahseder. Devrim politik ve anti-din görünümlüdür, ama devrimciler dini fanatizmle yanıp tutuşan havarilere benzerler. Sadece bir bölümde devrimin maddi temellerine yakından bakan Tocqueville köylülüğün  aslında 13. yüzyıldan daha zor durumda olduğunu saptar. Neden? 17. yüzyılın başından itibaren soyluluk Paris'e taşınmaya başlamıştır. 18. yüzyıl ortasında taşrada oturan soylu kalmamış gibidir. Geride kalanlar orta köylüden ibarettir. Bunların yanında geniş bir küçük köylü ve yarıcı vb kitlesi bulunmaktadır. Orta köylü bu köylü yığınının yöneticisi değildir. Onlara karşı ne yükümlülüğü, ne de bir çıkarı vardır. Onlarla eşit de değildir. 
 
Voltaire'in düşündüğünün tersine Tocqueville kırda tek aydınlanmış insanın papaz olduğunu ileri sürer. Ancak din adamları o kadar dar biçimde yerleşik düzene ve onun sağladığı imtiyazlara yapışmışlardır ki bu şanslarını kullanamazlar. 1750 civarında Fransa'da köylülük terk edilmiş bir sınıf durumuna düşer. Senyörlere olan yükümlülükler azalırken, Kral'a ve orduya karşı yükümlülükler artar. Sahipsiz kalan köylülük giderek verimsizleşen bir tarımsal üretim eşliğinde zengin ama yönetmeyen bir sınıf haline gelir. Tocqueville Fransız Devrimi'ni sui generis özelliklere bağlar ve feodalitenin politik bir kurum olmaktan çıkarak sadece sivil bir kurum haline geldiğini ve Ortaçağ'da çekmediği nefreti üzerine bu nedenle çektiğimi yazar. Bu tez feodaliteyi bir kontrat olarak algılayan ilk tezlerdendir. 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019