Türk sanayiinin servisifikasyon problemi ve AI çözümleri

Güven SAK
Güven SAK DÜNYA İŞLERİ

Siz dünyayı takmazsanız, dünyanın hiç umurunda olmaz. Kendinize edersiniz. Dünya değişirken, geride kalırsınız. Ben bu hızlı teknolojik dönüşüm çağındaki halimizi trajik buluyorum, doğrusu. Zenginleşmek istiyoruz ama etrafa bakmadığımız için ne yapmamız gerektiğini bir türlü bilemiyoruz.

Son 10 yıldır Türkiye’nin küresel rekabet gücü aşınıyor. Yüksek teknolojili ihracatın toplam ihracatımız içindeki payı yüzde 5’lerde sürünüyor. Küresel değer zincirleri Türkiye’den geçmek istemiyor. Gelenler ise gidiyor. Bunlar Türkiye’de işlerin yolunda gitmediğinin semptomları yalnızca. Halbuki bizim artık semptomlardan çözümlere gitmemiz lazım. Nasıl? Bugün aklımda, birbirine bağlı üç temel soru var. Gelin bir size anlatayım. Bakalım nasıl bulacaksınız?

Sorular ve cevaplar

Önce sorularımla başlayayım. Birincisi, Türkiye, küresel rekabette neden geriliyor? İkincisi, siyasetin son on yıldır, önümüze ortak hedef ve heyecan koymaktaki beceriksizliğini veri kabul edersek, nereye odaklanarak sonuç alabiliriz? Üçüncüsü, yeni sanayi devrimi teknolojileri, özellikle AI (sentetik zeka) ve dijitalleşme, bütün bu tartışmada nereye oturuyor? Neden Türkiye için önemli?

Geleyim cevaplara. Birincisi, Türk sanayiinin servisifikasyon (servification) problemi çağa ayak uydurmamızı zorlaştırıyor. İkincisi, Türkiye’nin yeni teknolojik devrime ayak uydurabilmesi için Türk sanayiinin servisifikasyon problemine bir çözüm üretmek gerekiyor. Üçüncüsü, bu dönemde, AI ve dijitalleşme işini ıskalarsak, Türk sanayiinin servisifikasyon problemine kalıcı bir çözüm üretemeyiz. Yine nal toplarız. Küresel rekabet gücümüz gerilemeye devam eder. Türkiye içinden boru hattı geçen ülke olabilir ama içinden değer zinciri geçen ülke olamaz. Arsa değerinden kazandıklarımız zenginleşmeye yetmez. Şimdi gelin anlatayım.

Nedir imalat sanayiinin servisifikasyonu?

Dün ekonomiye bakarken, aralarında Çin duvarları bulunan sektörler olduğunu varsayardık. İmalat sanayii, hizmetler ve tarım. Artık öyle bakmıyoruz. Üretim sürecine, farklı aşamaları farklı sektörlerde olan bir değer zinciri olarak bakmak gerekiyor. 1990’larla birlikte artan bir biçimde, hizmetler artık imalat sanayiinin ayrılmaz bir parçası oldu. İmalat sanayiinin servisifikasyonu dediğim işte tam da bu.

Dünün sanayisi, ürünün imalatı ve fabrikasyonu merkezliydi. Fakat sanayi artık servisifikasyon merkezli oldu. İmalat sanayiinde katma değerin ağırlığı fabrikasyondan servisifikasyona kaydı. Nedir? Ürünü imal etmek için fabrika etrafında daha fazla servisi bir araya getirmek gerekiyor artık. Ürünün bizatihi imalatı değil; ürünün tasarımı, geliştirilmesi, patentlenmesi, dağıtımı, lojistiği, tanıtımı, müşterileri tanımak ve taleplerini bilmek önem kazandı. Küresel değer zincirleri, bildiğimiz fabrikanın işleyiş biçimini kapsamlı bir biçimde değiştirdi. Rekabetin tanımı değişti bir nevi.

Malların sınırları aşmasından fabrikaların sınırları aşmasına iş süreci yönetimi nasıl değişti?

1992’de bu değişimin adını ilk kez Acer’in kurucusu Stan Shih “tebessüm eğrisi”nden bahsederek ortaya koymuştu. İsteyenler yandaki grafiğe bakabilir. Nedir burada söz konusu olan? 1970’lerde ve hatta 1980’lerde küresel ticaret denildiğinde, söz konusu olan malların sınırları aşmasıydı. Üretim fabrikasyon odaklıydı. 1990’larda fabrikalar sınırları aşmaya başladı. Bilgi ve iletişim teknolojileri ile iletişim ucuzlayınca, yüksek teknoloji ile ucuz emek buluşabildi. Üretim servis ağırlıklı oldu. Çin mucizesi işte buradan çıktı. Fabrikasyon çevre ülkelere gitti. Fabrikasyon öncesi ve sonrasında üretime yönelik hizmetler merkez ülkelerde kaldı. Çin, bu dönemi çok iyi kullandı ve teknolojiyi böyle transfer etti.

Bundan sonra, imalat öncesi ve sonrası tüm hizmetlerin AI ile tamamen dijitalleşmesine dayalı bir yeni döneme doğru gidiyoruz. Veri yönetimi ve hedefe yönelik müşteri memnuniyeti odaklı çalışma öne çıkacak. Bugün fabrikasyonun gerektirdiği hizmetleri etkin bir biçimde organize etmeyi beceremeyenler yarın yarıştan iyice kopacak. Yapılan çalışmalara göre Türkiye, Hindistan, Polonya, Rusya gibi ülkelerle birlikte servisifikasyonda geriden gelen ülkeler arasında.

Hizmetler sektöründeki rekabet kısıtı, Türkiye’nin gerilemesine neden oluyor

Türkiye, 1980’den bugüne nasıl orta teknolojili bir sanayi ülkesi oldu ve zenginleşti? Türk sanayiinin dış rekabete açılması bize iyi geldi. Türkiye, Gümrük Birliği ile sanayiini rekabete açarken, benzer bir dönüşümü hizmetler sektöründe gerçekleştiremedi. O, hala 1980 öncesinde kaldı. Aynı tarım gibi. Şimdi ne görüyoruz? Dünya Bankası uzmanlarının Kasım 2017’de yayımladıkları “Servisifikasyon Raporu”nun bulguları son derece ilginç.

Buna göre, servisifikasyon, yani, imalat sanayi katma değerinde hizmetler sektörünün artan önemi, başka ülkelerde imalat sanayi firmalarının performansını artırırken, Türkiye’de azaltıyor. İmalat öncesi ve sonrası hizmetleri kendi bağlı şirketleri ile sağlayan Türk firmaları, bağlı şirketinden bu hizmetleri sağlamayanlara göre daha az verimli oluyorlar. Örnek olarak, firmalarımız ulaştırma ve lojistik hizmetleri ile dağıtım kanalının çalışma biçiminden verim kaybediyorlar. Üretim sürecinde ihtiyaç duyulan hizmetler alanı, kamu düzenlemeleri ile ne kadar sıkı korunuyorsa verimlilik açığı o kadar büyüyor. Hizmetler sektöründe makul fiyatlı ara yüz eksikliği, Türkiye’nin rekabet gücünü olumsuz etkiliyor. Rapor bu çerçevede, hizmetler sektörünü rekabete açmak için yapılması gerekenleri sıralıyor. Uzun bir liste.

Aksi takdirde ne oluyor? Firmalarımız küresel rekabetle baş edemiyor. Büyük bir olasılıkla, yerli ve yabancı şirketler arasındaki verimlilik farkı tam da bu noktadan kaynaklanıyor. Yoksa garip değil mi? Yerli ya da yabancı ortaklı her iki firmada aynı Türk işçisinin emeğini kullanıyor. İşçi yerli firmada yabancı firmaya göre ancak yarı yarıya verimli çalışıyor. Fark nereden geliyor? Yerli ve yabancı firmaların farklı biçimde yönetilmesinden ve büyük bir olasılıkla, üretimin servisifikasyon biçiminden kaynaklı farklarından.

AI firmalarımızın büyümesi için önemlidir

Doğrusu ya bizim öncelikle, firmaların büyümesinin, Türkiye’nin büyümesi olduğunu idrak etmemiz gerekiyor. Yeni teknolojik devrim, üretim sürecinin servisifikasyonunun küresel rekabette giderek daha önemli olacağı bir süreci ifade ediyor. AI ve onunla giderek derinleşecek olan dijitalleşme özellikle fabrikalarda imalat öncesi ve sonrası işlemlerinin verimliliğini hızla artıracak.

Böyle bakıldığında, Türk firmaları için AI kaynaklı yeni teknolojiler Allah tarafından gönderilmiş bir imkan gibi düşünülmeli. Zaten nal topladığımız, yapmayı beceremediğimiz işleri teknolojinin yapabilmesi mümkün olacak pek yakında. Fırsat ortada. Fırsatların kazası olmadığını bilincinde olup, değişeni fark etmemiz lazım. Fakat bizim burada bir telaşsızlık, bir rahatlık var.

“AI bir nevi elektrifikasyon demektir”

Ben geçen yıl Kasım ayında Stanford Universitesi’nden Andrew Ng’ın “AI, elektrifikasyon gibi bir etki yaratacak.” demesini doğrusu bu çerçevede değerlendiriyorum. O kadar kapsamlı bir değişiklik. 1920’lerde Lenin’e bile “Sosyalizm, elektrifikasyon demektir.” dedirten derin bir yaşam biçimi değişikliğiydi. AI ile bir nevi, fabrikaların “Uber”leşmesinin önü açılacak sanki.
Nedir fabrikaların “Uber”leşmesinden anladığım? Ben üretim sürecinin servisifikasyonunda, her bir müşteriyi tek tek dikkate alarak üretim sürecinin yeniden organizasyonunu gözeten yeni bir aşamaya ulaşacağız diye düşünüyorum. Üretim süreci içinde hizmetlerin ağırlığının artacağı, katma değerin daha fazlasının hizmetlere doğru kaydığı ve büyük veri analizi işlerinin kolaylaştığı yeni bir süreç.

Türkiye’nin AI kaynaklı dönüşümden efektif olarak yararlanabilmesi için öncelikle hizmetler sektörünü bir an önce rekabete açması gerekiyor. İmalat sanayiinin küresel teknolojik değişimden kaynaklanan servisifikasyona dayalı yapısal değişimini anlamadan, yeni teknolojilerin bu yapısal değişimi yönetebilmemiz için sunduğu imkanları görmeden Sanayi 4.0 ile ne yapacağımıza elbette karar veremeyiz. Sanayi 4.0’a geçmek yerine işin dedikodusunu yaparız.

Ama Türkiye garip bir biçimde sorunlarının adını koymaktan ısrarla kaçınıyor. Çözüme odaklanmayı reddediyor. Dedikodu ile vakit geçiriyor. Bodrumdaki odunlukta kaybettiğini, öylesi kolayına geldiği için, bahçedeki aydınlıkta boş yere arıyor. Odunlukta kaybettiğinizi ancak odunlukta bulabilirsiniz. Türkiye’nin sorunları ancak Türkiye’de çözülebilir. Suriye’nin sorunları ise Suriye’de çözülebilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar