Washington’dan yeni bir uzlaşı mı?

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Keynes’in daha 1930’larda ortaya attığı piyasa ekonomilerinin kendiliğinden dengelenme konusundaki zafiyetlerinin devletin müdahalesi ile telafi edilmesi görüşü İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaygın olarak benimsenen bir makroekonomik yönetim anlayışına kaynaklık etti. Keynes’in düşünceleri daha sonra, bir ölçüde radikalleşerek, gelişmekte olan ekonomiler için önerilen bir kalkınma modeli de doğurdu. Geleneksel serbest piyasa anlayışının terk edilmesi anlamına gelen bu yönelim geniş çapta benimsendi, yaygın kullanım alanı buldu. 

Piyasa işleyişine müdahale ederek kalkınmayı hızlandırmayı öngören bu model 1970’lerin sonuna doğru tıkanma işaretleri vermeye başladı. Sonraki on yılda serbest piyasa anlayışı ideoloji ve uygulama bağlamında ekonomi dünyasına geri dönme imkanı buldu. 

Sonunda, ilk işareti 1989 yılında verilen, sonrasında da “Washington Uzlaşısı” (Washington Consensus) olarak adlandırılan bir yaklaşım, hatta bir reçete çıktı ortaya. Rahatlıkla bir neo-liberal manifesto olarak nitelenebilecek bir girişimdi bu. Washington uzlaşısı serbest piyasacı ve küreselci anlayışın ekonomi dünyasına egemen olduğunu ilan etti. Liberalleşmenin oldukça sert adımlarla küreye yerleşmesini düzenleyen uzlaşıyı “köktenci liberal” olarak tanımlayanlar da oldu. 
Ortaya konan bu (köktenci) liberal manifestoya Washington uzlaşısı denilmesinin nedeni bunun Washington’da yerleşik ulusal (ABD Hazinesi) ve uluslararası (IMF, Dünya Bankası) kurumlar tarafından benimsenip, standartlaştırılarak gelişmekte olan ülkelere önerilen (dayatılan) bir yaklaşım haline gelmiş olmasıdır. 

Washington uzlaşısının ne kadar yaygın bir uzlaşıyı temsil ettiği meselesi tartışmalıdır. İçerik ve önerilen politikalar da halen değişik tartışmaların konusu olmaya devam ediyor. Bunları irdelemek bu yazının boyutlarını aşıyor. Ancak, bazı noktaların altını çizmekte fayda var. Washington uzlaşısı dünya ekonomisinin daha liberal bir zemine kaydırılmasının, bu bağlamda gelişmekte olan ekonomilerin serbestlik (liberal ekonomi) kuralları çerçevesinde dışa açılmalarının ve dünya ekonomisine entegre edilmelerinin yol haritasını çizen düzenlemenin temel belgesi niteliğindedir. 
Bu haritanın iki ana koordinatı sermaye hareketlerinin serbestliği ve piyasa düzeninin (küresel piyasaların) çözüm üstünlüğüdür. Bana kalırsa Washington uzlaşısının tarihsel ve güncel önemi bu iki boyutu dayatıp, yerleştirmiş olmasıdır. 

İşin bu dayatma boyutunun vurgulanması kimilerini rahatsız edebilir. Ama bu belgelenmiş bir durum. Uzlaşının ruhu ve lafzı o tarihten sonraki bütün IMF anlaşmalarında (stand by) koşullandırma (conditionality) ögesi olarak kullanıldı. Bu kurallara uymayanlara yardım anında kesildi. Uzlaşı zamanla tam doz etkisini yitirdi kuşkusuz. Ama en azından düşünsel (ideolojik) egemenliğini 2008 krizine kadar sürdürdüğü söylenebilir.

Bütün bunlar bilinen şeyler. Hatırlatmamın nedeni bu sıralarda Washington kurumlarının yeni bir uzlaşıya yöneldiklerine dair izlenimim. Malum, küresel likidite daraltılıyor. Bol para- düşük faiz rejimi sonlandırılıyor. Bol ve ucuz kaynağa bağlanmış gelişmekte olan ülkeler bundan rahatsız. ABD Merkez Bankasının (FED), son toplantının ardından, biz küresel likiditeyi daraltmaya devam edeceğiz, başkalarını dikkate almayacağız, gelişmekte olan ülkeler kendi yaptıkları iktisat politikası hataları nedeniyle likidite daralmasından rahatsız oluyorlar, başlarının çaresine baksınlar falan mealinde bir açıklaması oldu. Bunu sizinle paylaştım. 

Geçen hafta ortasında bir başka Washington kurumundan, Dünya Bankası’ndan, buna benzer bir açıklama geldi. “Financial Markets Outlook” başlıklı raporda son sıralarda gelişmekte olan ekonomilerde ortaya çıkan türbülansta FED’in küresel likiditeyi daraltma kararının etkisinin olmadığı, uluslararası sermaye akışının ülke risklerine göre yeniden yönlenmekte olduğu, riski görece yüksek ekonomilerden sermaye çıkışı olmaya başladığı söyleniyor ve bunun söz konusu ülkelerin kendi sorunu olduğu ima ediliyor. 

Benim ki tamamen bir izlenim. Belki de işgüzarlık yapıyorum. Ama sanırım Washington kurumları arasında sorunlu gelişmekte olan ekonomilerden elleri yıkayıp, çıkma konusunda bir görüş birliği oluşmaya başladı. Bir tür uzlaşı yani. Bu yeni bir “Washington Uzlaşısı” nın habercisi mi, bilmiyorum. Eğer öyleyse, ilk uzlaşının tersi yönde bir yeni uzlaşının gündeme gelmek üzere olduğu söylenebilir. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018