Yeni yılda tarımın önemli gündemi: Sözleşmeli üretim – 2

Prof. Dr. Aykut GÜL
Prof. Dr. Aykut GÜL STRATEJİK DÜŞÜNCE aykut.gul@dunya.com

Bir önceki yazımızda tarım ürünleri piyasalarının özelliklerine, üretici ve tüketici gelirlerindeki dalgalanmaların nedenlerine yer verilmişti. Bu bölümde ise sözleşmeli üretimin gerekliliği, uygulamalar ve yeni kanun taslağı değerlendirmeleri yer alıyor.

Sözleşmeli üretim sektörde kilit öneme sahip

Bir sektörün stratejik olması o sektörde planlama yapılması mecburiyeti demek. Küçük ve dağınık işletmelerde ihtiyaç duyulan bilgi, ekipman, sermaye, uygun fiyatlı üretim girdisi unsurlarının sözleşmeli tarımla kapatılabilmesi mümkün.

Başarılı bir planlamanın en önemli aracı ise sözleşmeli tarımdır. Gıda fiyatlarında istikrarın, üretici ve tüketici lehine sağlanabilmesi için de sözleşmeli üretim iyi bir araçtır.

Tarımsal üretimde rekabetin önemli bir ayağı olan verimliliğin artırılabilmesinde ve ekonomiye maksimum düzeyde katma değerin sağlanmasında sözleşmeli üretim kilit rol oynayabilir.

Dünyada daha çok şeker üretimi başta olmak üzere, et ve kanatlı üretiminde, sınırlı da olsa meyve ve sebze üretiminde sözleşmeli tarımın değişik uygulamaları mevcut. Günümüzde gelişmiş Batı ülkelerinde sözleşmeli üretim, sektörde kilit öneme sahip. Avrupa Birliği’nde endüstriyel domatesin tamamı sözleşmeli olarak üretiliyor.

Ülkemizde sözleşmeli tarım sınırlı da olsa hep oldu. Şekerpancarında sözleşmeli üretim en yaygın bilinen şeklidir. Pankobirlik bu sektörde öne çıkan bir kooperatif birliğidir. Ayrıca broiler ve süt üretimi ile tohumculukta ve tütün üretiminde de uygulamaları bulunuyor. Salçalık domates başta olmak üzere sebzecilik ile tarımsal sanayi arasında sözleşmeli üretim yapılıyor ve kullanılmayan önemli bir potansiyel de bulunuyor.

Sözleşmeli tarım uygulamalarına eleştiriler

Ülkemizde uygulanan sözleşmeli tarım sıkça eleştiriliyor. Sözleşmelerin hukuki altyapısının yetersizliği, sözleşme şartlarına uyulmaması ve bunun karşılığında herhangi bir yaptırımın bulunmaması gibi sorunlar yaygın olarak dile getiriliyor.

Örgütsüz olan üreticinin güçlü alıcılara mahkûm edilmesi şeklinde yaygın bir kanaat mevcut… Alıcı konumundaki büyük şirketlerin, gıda güvencesini değil sadece kârı hedeflemeleri, sektörü ciddi anlamda tehdit ediyor. Ayrıca yetersiz sözleşmeler polikültür üretimi de azaltıyor. Sözleşmeyle üreticiye girdilerin sağlanmaması, fiyat garantisi sigortasının yapılmaması, sözleşmeli üretimle ilgili belirtilen diğer sorunlardır.

Sözleşmeli üretimde yeni kanun düzenlemesi ne getiriyor?

Tarım ve Orman Bakanlığı’nda taslak haline getirilen ve halen üzerinde çalışmaların sürdüğü Tarım Kanunu’nun 7’nci maddesinde yapılması düşünülen değişiklik, sözleşmeli üretimin asıl amacını da net bir şekilde ortaya koyuyor.

Şöyle ki: “Tarımsal üretimin planlanması, gıda güvencesi ve güvenliğinin temin edilmesi, verimliliğin artırılması, çevrenin korunması ve sürdürülebilirliğin tesis edilmesi için Bakanlıkça belirlenen ürün veya ürün gruplarının üretimine başlanmadan önce Bakanlıktan izin alınır. Bakanlık, arz ve talep miktarı ile yeterlilik derecesini dikkate alarak hangi ürün veya ürün gruplarının üretileceği ile tarım havzası veya işletme bazında asgari ve azami üretim miktarlarını belirler.”

Bu maddeye aykırı davrananlar hakkında önce uyarı, sonra desteklemelerden yararlandırmama ve nihayetinde brüt hasıla üzerinden para cezası tedbirleri, aynı maddenin devamında yer alıyor.

Bu tedbirler çok isabetli olmakla birlikte kanun taslağında yer alan alt ve üst limitlerin, brüt kâr üzerinden idari para cezalarının hesaplanması detayları, zamanla ihtiyaçların değişebileceği düşüncesiyle, yönetmeliklerle belirlenmesi daha isabetli olabilir.

Bu madde üzerinde, kamuoyunda yanlış değerlendirmelerin yapıldığı da görülüyor. Burada esas olanın maddede yer alan amaçları gerçekleştirmek olduğu, herhangi bir dayatmadan ziyade, tarımsal desteklerin bu yönde araç olarak kullanacağı çok iyi anlatılmalı.

(Devam edecek…)

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar