Yine maden, yine kaza, yine ölüm

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI tberksoy@pirireis.edu.tr

Sabahtan beri ne yazayım diye düşünüyorum. Var olmasına konu var da, gün o gün değil. Bir yanda Soma şoku duruyor içimde olduğu gibi, bir yanda tarifsiz bir iç ezikliği, başka konuya bakacak halim yok. 

1992’de Kozlu’daki grizu patlamasını hatırlıyorum. Sayı aklımda yok ama gazetelerin yazdığına göre o kazada 263 kişi ölmüş. Yine, büyük bir şok olmuştu. Yine, canlar gitmişti. Yine her kafadan bir ses çıkmıştı. Yine, isyan ve çaresizliğe tutsak olmuştuk. 

Hangi nedenle bir araya gelmiştik bilmiyorum ama o günlerde yabancı bilim insanlarıyla beraberdim. Onlar da can kaybının bu kadar yüksek sayılarda olmasına şaşırmış, etkilenmiş, üzülmüşlerdi. Onlar da olayın arkasından yaşanan isyan ve çaresizliğin farkındaydı. Yapacakları bir şey yoktu. Beni teselli ettiler. 

Bir taraftan da, kendi aralarında, durumu tartıştıklarını hatırlıyorum. Gerilimin olmadığı, sesin yükselmediği, durum gereği daha çok hüzün yüklü, edepli adaplı bir tartışma, bir görüş alış verişi kalmış aklımda. Az gelişmiş ülkelerde bu tür faciaların sıkça olduğuna, bunun bilgi ve bilime güvenmekten çok kadere inanmaktan kaynakladığına, kaderi beklerken hareketsiz kalındığına, bunun üretim organizasyonu ve önlem geliştirmekte zafiyet yarattığına ve bu zafiyetin yaşanan türde facialara adeta davetiye çıkarttığına vurgu yapıldı. Kadere inanmanın arkasına çoğu kez iştahlı bir kar hırsının ve gözü körelmiş, kaba bir sömürünün yerleştirildiğine işaret edildi. Geri kalmışlıkla bu ikisi bir araya geldiğinde bu tür faciaların kaçınılmaz olduğu sonucuna varıldı. 

Yaşayan bilir, böylesi durumlarda insanın içi çelişik duygularla dolar. Kazanın ezici kahrı altında kıvranırken, yabancıların ülkenin geriliğini bu kadar soğuk kanlılıkla, bu kadar ayan beyan, üstelik ayrıntıya da hakim biçimde, eleştirmesi can sıkar, isyan duygularını besler. “Yeter, bir de sizi çekemem” feryadı dilinizin ucuna yerleşir. Öte yandan, söylenenlerin aklın, araştırmanın ve bilginin ürünü olduğunu biliyor olmak gönüldeki isyan fırtınasını aklın sakin sularına doğru çeker. Söylenenlerin çoğuna katıldığınız fark edersiniz. Benliğinizin derinliklerinde, söylenenlerin haklı, geçerli ve gerçek olduğunu hissedersiniz. Söyleyenin yabancı olmasının bunu değiştirmeyeceğini kabullenirsiniz. Akla uygundur ama yine de can sıkar. 

Şimdi, döndük dolaştık, yine aynı noktaya geldik. Bana kalırsa dünyanın en acımasız işi olan kömür madeninde yine facia oldu. Yine insanlar öldü. Üstelik bu defa can kaybı daha da büyük. Bu memlekette iş kazaları, işçi ölümleri durmaksızın tekrarlanıyor gibi. Daha kötüsü tekrarlanma düz bir hat üzerinde değil yükselen bir eğri üzerinde oluyor gibi. 

İstatistikler maden kazası sıklığında, büyüklüğünde ve insan kaybı oranlarında dünyada en ön sıralarda yer aldığımızı söylüyor. Üstelik yanımızdan gelip geçen var ama, bizim adımıza, bu sıra fazla değişmiyor. Kaza ve kayıp meselesinde gelişmiş ülkelerle aramızda zaten fark vardı, şimdilerde dünyalar kadar fark olmuş durumda. Benzerimiz olan az gelişmişlerde de ciddi gelişmeler var. Maden kazaları istatistiklerinde arkamızdan gelip, fersah fersah önümüze geçmiş çok sayıda ülke saymak mümkün. Demek ki bir şeyler yapmışlar. Demek ki, yapılabilecek işler, alınabilecek önlemler var. Bunlar yapılınca işi kadere terk etmeden adam gibi üretip, adam gibi yaşamak mümkün. 

Bu defa yanımda yabancılar yok. Ama sözleri hala kulağımda. Söylediklerinin haklı, geçerli ve gerçek olduğunun bir kez daha ispatlandığını görüyorum. Seçilmişlerin, atanmışların, sokakta dolaşanların hala bunu kabule yanaşmadığını da görüyorum. Tarifsiz şekilde üzülüyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018