Bir sanat efsanesi: Zeki Müren

Yapı Kredi Private Banking ve Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık işbirliği ile açılan “İşte Benim Zeki Müren” sergisi, sanatçının arşivini hayranlarına açıyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

nermin_sayin-029.jpg

Zeki Müren... Benzeri duyulmamış bir ses, sanat müziğimize onlarca değerli eser kazandırmış bir besteci ve güftekâr, giysilerinden orkestraya getirdiği yeniliklere dönemi için çığır açıcı bir sahne sanatkârı. Aynı zamanda bir ressam, bir aktör, bir şair ve daha pek çok şey... Kültür hayatımızın bu çok yönlü, değerli kültür adamı, ölümünden 18 yıl sonra Yapı Kredi Private Banking ve Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık işbirliği ile açılan “İşte Benim Zeki Müren” başlıklı kapsamlı sergiyle bir kez daha anılıyor. “Sanat Güneşi”mizin çocukluğundan son günlerine kadar gündelik hayatından ayrıntılara ışık tutan serginin en cazip tarafı, daima hayran olduğumuz ve hep merak ettiğimiz Zeki Müren’in hayatına sanatseveri biraz daha yaklaştırması... Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde 20 Aralık’a kadar devam edecek olan sergi, Müren’in ölümünden beri Türk Eğitim Vakfı ile Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı arşivinde bulunan fotoğrafl arından ve özel eşyalarından oluşturulan bir seçki. Sergi organizasyonunu gerçekleştiren Veysel Uğurlu’nun verdiği bilgiye göre, burada göreceğiniz fotoğrafl ar 10 bine yakın kareden seçebildikleri. Sergide sanatçının desenleri, kostümleri, plakları, şiirleri, notları ve arşiv görüntüleri, kısacası dolu dolu geçmiş bir yaşamdan arda kalan belgeler, sanatla dolu bir hayatın izdüşümleri yer alıyor. Bu arada YKY sergiyi gezemeyecekleri de unutmamış ve büyük boy “İşte Benim Zeki Müren” kitabını okurlara sunuyor. Bir Zeki Müren hayranıysanız, iki eliniz kanda olsa ya bu sergiye gidin, ya da kitabı okuyun!

Anne öğüdü: “Fındık kadar terayağı yut” 

İlk makyajını Cahide Sonku yapmış Zeki Müren’in “Fahriye Abla şiirindeki tipin tıpkısının aynısıydı” dediği annesi Hayriye Hanım, oğluna çok düşkünmüş. Sergi koordinatörü Veysel Uğurlu’nun söylediğine göre, arşivinde annesinin yazdığı 500’e yakın mektup bulunmuş. Hayriye Müren’in yazmayı sevdiği arşivdeki bilgilerde çıkan notlardan da anlaşılıyor. Örneğin sünnet fotoğrafının arkasına “Mini mini Zekicim, şimdi babamız oldun, Allah uzun ömürler versin, Amin” diye not düşmüş. Hayriye Müren’in bir gazete için el yazısıyla hazırladığı bir mülâkat da yer alıyor sergide. Gazeteci “Zeki Müren’e niçin kardeş doğurmadınız” diye sormuş ünlü anneye, onun yanıtıysa (imlasıyla) “1 tane olması için.” 4 Mart 1966 tarihli bir mektubunda da sesinin yorulduğundan şikayet eden Zeki Müren’e tam bir anne tavsiyesi var: “... Sen üzülme bizim soyumuzun sesinin güzelliği 80 sene devam eder, rahmetli babacığımın sesinin güzelliği çok uzun seneler devam etti (…) Sen beni ne olur biraz dinle. Geceleri süt iç, sabah aç karına fındık kadar terayağı yut, günlük taze yumurta sarısı yutuver, bak bir haftada sesin nasıl yerine gelir...”

İlk makyajını Cahide Sonku yapmış

Müren’in sanat camiasındaki ilk destekçisi dönemin yıldızlarından Suzan Güven. “Yağmurlu bir günde beni radyo imtihanına o götürdü, ilk bestemi Radyo’da o okudu” diyor. 
Zeki Müren, ilk filminde Cahide Sonku ile oynadı. Filmin ortak yönetmenlerinden biri de olan Sonku, Müren’in makyajını kendi elleriyle yaptı. Müren, Sonku’nun isteğiyle gözlüklerini çıkarırken, kendi kendini konuşmak konusunda ısrarcı oldu. Ve Müren her filminde kendi sesiyle konuşan tek jönümüzdü. 

Sanatçı, her zaman sahne kıyafetleriyle de konuşuldu. 1968’de diyordu ki: “Ses sanatkârları sahneye penguen gibi, karga gibi siyahbeyazlara bürünerek çıkarlar. Oysa filmlerde gördüğümüz Batılı sanatçıların kıyafetleri ne güzeldir. Hem bizde de efeler, zeybekler allı pullu elbiseler giymezler mi?” O allı pullu giysilerin bir bölümünü de sergide görebilirsiniz.

“Hayatında maydanoz tatmamıştır”

Kitapta, “Zeki Müren’in hususiyetleri” başlıklı bir bölüm var. İşte Müren’in 1956 tarihli yanıtları: 
Yaz-kış duş almadan kat’iyyen yatağa girmez. 
Daima sakal traşını evde kendisi olur. 
Takside olsun, hususide olsun, arabanın daima önünde oturur. 
Sevdikleri ile konuşurken “Hayatın, şekerim, tatlım” tabirlerini çok kullanır. Sevmedikleri ile zaten konuşmaz. 
Bedia Muvahhit, Mualla Gökçay, Cahide Sonku, Melahat İçli, Malatyalı Fahri, Nevzat Akay gibi sanatkârların taklitlerini çok güzel yapar. 
Ayak numarası 38’dir. Gözlük camı astigmat 1.50’dir. XSoğuk yiyemez, yedi senedir dondurma yememiştir. 
Hayatında maydonoz tatmamıştır. 
Gök gürlemesi ile çakan şimşekten vahşi bir zevk alır.

Jet pilotu olmak istermiş

►Bursa Tophane Mahallesi’nde bir ahşap evde doğan Müren, "Hamurum Bursa'dandır" derdi. 
Baba tarafından Mora Yarımadası, anne tarafından Bulgaristan göçmeni bir ailenin çocuğu olan sanatçı, alfabeyi 5 yaşında söktü. Sesinin kendisine bazen ezan da okuyan hacı dedesinden miras kaldığını söylerdi. 
Ona “Perde ve sahne sanatkârı olmasaydınız ne olurdunuz?” diye sormuşlar, işte yanıtı: “Jet pilotu. Heyecanı seviyorum. Ses perdesini geçmenin vereceği zevk ne büyüktür, kimbilir.” 
Müren, 1966’da bir mülakatta “İnşallah evleneceğim” diyor ve şöyle devam ediyor: “Kızım da olsa, oğlum da ismini Vefa koymak istiyorum. Dünyada vefadan daha değerli ne olabilir ki.”