'Mavi Çileğin Sırrı'nın yazarı Doret Habib: Gerçek değer içimizdeki özü keşfedebilmekte gizli

Doret Habib, ses getiren Mavi Çileğin Sırrı kitabında bir metafor yaratarak tüm kırmızı çileklerin arasında mavi çilek olmanın gizemli yollarını bizlere aktarıyor. Hem kişisel hem de kurumsal farkındalığı ortaya koymanın, marka değeri oluşturmanın yollarını bazen bildiğimiz çoğunlukla da hiç fark etmediğimiz noktaları ortaya koyarak anlatıyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Günay DEMİRBAĞ

Marka İletişimi ve Strateji Danışmanı, Bütünleşik Pazarlama ve Kriz İletişim Yönetimi Uzmanı, Eğitmen, Konuşmacı Doret Habib, Mavi Çileğin Sırrı kitabında, farklılıkları, güçlü yönleri ortaya çıkarmanın ve iletişim ile ikna tekniğinin yollarını ortaya koyuyor. Bireyin veya markanın farkındalığını yükseltmenin altını çizen Habib ile kitabı hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Mavi Çileğin Sırrı kitabını yazma sebebinizi anlatır mısınız?

Otuz yıllık iş deneyimi sonucunda başarılı şirketlerin veya bireylerin, verdikleri emeğin karşılığını alamadıklarını gözlemledim. İyi bir iş yapmak yetmez, çünkü bu, insanların sizi tanımasını veya tercih etmesini sağlamaz. İnsanların sizi tercih etmeleri için kendinizi etkili bir şekilde ifade etmeniz gerekir. Kitapta, başarı hikâyelerini paylaşarak ve yol haritalarını çıkartarak, okuyuculara yeni bir düşünme sistemi sunmayı hedefledim. Adım adım ve detaylı bir içerikle metotları sunarak, okuyucuların bu sistemi kolayca anlamalarını ve uygulamalarını sağlamaya çalıştım. Ayrıca 5-6 Haziran’da konuşmacı olarak HR Global Summit & Exhibition’da kitabımı ayrıntılarıyla anlatacağım.

İnteraktif bir kitap

Gerçekten çok güzel değerler var ve fark edilemiyor. Hangi yoldan nereye gideceğini bilmedikleri için yol haritası çıkartamıyorlar. Kitabı da o yüzden yazmak istedim. Ama yoğun tempo içerisinde fırsat bulamıyordum. Sağlıkla ilgili sıkıntılı bir sürece girince yaşadığım zorluk bana hediye oldu ve Mavi Çileğin Sırrı’nı yazmaya başladım. Herkese hitap eden, karmaşık terminolojilerden, komplike yazılardan uzak olmasını istedim. O yüzden özetler, QR kodlar koydum videolar hazırladım. Kendilerinin dolduracakları bölümlerle interaktif kılavuz gibi yaptım.

Herkesin içinde keşfedilmeyi bekleyen bir özgünlük var

Verdiğim eğitimlerde edindiğim izlenimim, gençlerde, girişimcilerde ya da şirketlerin CEO'larında da benzer sıkıntıların olduğudur. Yani işlerini çok iyi yapıyorlar ama iletişim sorunu yaşıyorlar. İş dünyasında başarı elde etmek, sadece doğru stratejilerle değil, aynı zamanda hak edilen değeri görmekle mümkün. Birçok işletme ve girişimci, harika işler yapıyor olabilir ancak adeta bir mavi çilek gibi görünerek fark edilmeyebilirler. Ben, bu durumu değiştirmek ve herkesin hak ettiği değeri elde etmesine yardımcı olmak için kaleme aldığım kitabımda, "Mavi Çilek" metaforunu kullanıyorum. Bu metafor, işletmelerin veya bireylerin bilinmeyen, dolayısıyla tercih edilmeyen konumlarını, doğru iletişim dilini ve etkili ikna tekniklerini kullanarak nasıl değiştirebileceklerini anlatıyor. "Mavi Çilek", aslında var olan ama bilinmeyen bir meyve olarak insanlara yeni bir bakış açısı sunuyor. Benim kitabımda anlattığım gibi, bu metaforun gücü, var olan bir örneğe dayanması ve herkesin içindeki özgünlüğü keşfetmesini teşvik etmesi. Kitabımda vurguladığım bir başka nokta ise, başarıya ulaşmanın sırrının her zaman içimizde olduğudur. "Mavi Çileğin Sırrı" adlı bölümde, başarılı olmalarına rağmen henüz fark edilmemiş olan kişilerin, şirketlerin ve kurumların özgünlüklerini keşfetmeleri gerektiğini vurguluyorum. Gerçek değer, içimizdeki özü keşfedebilmekte gizlidir. Özgünlüğü yaratmaya çalışmayı simgelediği için kitabın da adını Mavi Çileğin Sırrı koymak istedim. Başarı, her zaman kırmızı çileklerle dolu bir dünyada değil, farklı ve özgün bir iz bırakarak gelir. İşte bu benzersiz izi keşfetmek ve sürdürülebilir bir başarıya ulaşmak için "Mavi Çilek Teorisi" önemli bir rehber olabilir. Bu teori, başarılı bir ürün, şirket veya kişinin nasıl benzersiz ve unutulmaz hale gelebileceğini ele alıyor. Kırmızı çilekler arasında kaybolmadan, mavi çileğin sırrını çözerek, farklılığı bulmak ve onu güçlendirmek üzerine odaklanıyor. Anlattığım tekniklerle, bu teori her okuyucunun içerisindeki potansiyeli keşfetmesine olanak tanıyor. İnteraktif bir kılavuz olarak tasarlanan kitap, okuyuculara teorik bilgiler sunarken aynı zamanda videoları izleyerek ve boşlukları doldurarak kendi içlerindeki sırrı keşfetme fırsatı veriyor.

Bilinmezliğin ortaya çıkarılmasının da bir sembolü

"Mavi Çilek", sadece başarıyı simgelemiyor; aynı zamanda ön görülmeyen ve bilinmezliğin ortaya çıkarılmasının bir sembolü olarak da görülüyor. Hepimizin içinde bulunan değerli ve özgün bir "mavi çilek" var ve bu teori, bu potansiyeli açığa çıkarmak için bir rehber niteliğinde. Demek istediğim “Varsın ama yoksun. Dikkatli ol ve tercih edilebilir hale sok kendini.” Manipülasyonlar ve ikna tekniklerini iletişimde doğru kullandığın takdirde seni inanılmaz yere getirebiliyor. Başarıya giden yolda, kırmızı çileklerin arasında kaybolmadan fark edilir olmak için "Mavi Çilek Teorisi" ile yolculuğa çıkabilirsiniz. Kitapta, nasıl ezber bozabilirsin, karşındakini nasıl ikna edebilirsin, nasıl anlatabilirsin? yol haritasıyla bunların sırlarını veriyorum. Çünkü gerçekten başarılı insanların ortaya çıkmasını çok önemsiyorum. Ben Anadolu'da birçok şirketle çalıştım ve onları zirveye taşıdım ve bu konudaki çalışmalarım ödüle layık görüldü.

Marka değerini oluşturmanın anahtarı

Uzmanlık çağında kişisel marka olmak artık bir lüks değil, tamamen zorunluluk haline geldiğini öne sürmek oldukça doğru. Bu, CEO'lar, üst düzey yöneticiler ve girişimciler için kaçınılmaz bir gerçeklik. Ancak kişisel markanızı inşa etmek için iş dünyasından ayrılmanız veya girişimci olmanız gerekmiyor. Kendi benzersizliğinizi bulmak ve fark edilmek, marka değerinizi oluşturmanın anahtarıdır. Kişisel marka, profesyonel dünyada sizi öne çıkarır ve fırsatların kapısını açar. Bu hedefe ulaşmak, hayatımızı kontrol altına almamıza yardımcı olduğu için son derece kritik bir adımdır.

"Çağa yön vermeyi bilmeliyiz"

Özellikle de hızla dijitalleşen bir çağı deneyimlerken kariyerimizi doğru planlamak, doğru bilgilerden beslenmek ve çağa ayak uydurmayı ve hatta çağa yön vermeyi bilmeliyiz. Ancak aslında insan ürünü olan dijital platformların ve yapay zekanın bizden daha fazla bilgi sahibi olduğu da hepimizin malumu… Evrensel kayıtlarla dolu bu bilgi hazinesini iyi yönetebilmek ana hedeflerimizden biri olmalı. Yapay zekânın hızlı bir tırmanışa geçtiği içinde bulunduğumuz dijital çağda, marka değerimizi yaratmak ve datalara doğru izler bırakmak önemli.

Kitabın içerisinde yer verdiğiniz başlıklar nelerdir?

Kitapta birkaç önemli konu ele alınıyor. Dünya genelindeki gelişmeler, Türkiye'nin ekonomik durumu ve çağın değişen dinamikleri bunlardan sadece birkaçı. Kitabın ilk bölümü olan Kişisel Markanı Tanımla, Anla ve Analiz Et bölümünde kişisel gelişim kısmına yer verdim. Hiç kimseye benzememek için diğerlerinden farklılık nedir onu çok iyi anlamak gerekiyor. Onun için de, taklit etmek yerine kendi içindeki gücü görmen gerekiyor böylece kendini nasıl analiz edebileceğine ulaşabiliyorsun. En çok da korkular ve cesaretle ilgili sıkıntılarımız var. Bunlarla nasıl yüzleşebilirsiniz? Kariyer hayatınız boyunca kendinizi mobbinglerden ya da çevre baskılarından kurtarabilirsiniz? Bunları anlatıyorum. Aslında eski köye yeni adet getirirseniz yenilik olur ve ileri gidebilirsiniz diyorum. Hepimizin içinde bir biricik var. Ama biz hep birbirlerine benzemeye odaklandığımız için içimizdeki özü o yüzden bulamayabiliyoruz.

İş insanları ve şirketler için önemli unsurlar nelerdir, nasıl bir enerji yaymalılar?

Şirketlerin iletişimi azaltması, kendilerini ifade etme konusunda bir zorluk yaratabilir. İçe kapanmak, anlaşılmanızı zorlaştırabilir. Ancak, söyleyecek bir şeyiniz olmadığı zaman bile, kurum içindeki iletişim dışarıya yansır. Kurum içinde güçlenmek, dışarıdaki iletişimi güçlendirmekle paraleldir. İçeride sağlam bir iletişim altyapısı kurarak, dış dünyaya daha etkili ve tutarlı bir şekilde açılabilirler. Şirketler, hedef kitlelerine ulaşmak ve onların ilgisini çekmek için sosyal medya platformlarını kullanıyorlar. Ancak, sadece güzel görseller paylaşmak veya ürünlerini tanıtmak yeterli değil. Şirketlerin, kendi içeriklerini düzenli olarak geliştirmesi ve kendi kültürlerine uygun içerikler sunması önemlidir. Aynı zamanda, potansiyel müşterilerin ihtiyaçlarını anlayarak onlara nasıl fayda sağlayabileceklerini de düşünmeleri gerekmektedir. Bu şekilde, daha etkili bir iletişim sağlanabilir ve müşteri memnuniyeti artırılabilir.

Kitabınızda anlattıklarınıza örnekler verebilir misiniz?

Kitabımda da yazdım, benim Bursa'da danışan bir şirketim vardı. Salça bezelye satıyorlar. Salça ve bezelye satarak senin bir yere gelme şansın çok masraflı. Balkan göçmeni olan bir firma ve Balkan mutfaklarının özgü ürünleri var üç tane. Firmayı, trendleri inceledim, araştırma verilerine baktım. İnsanların artık zamanı yok ve çabuk hızlı yemek yapmak istiyorlar. O zaman dedim ki bu üç ürün ile hızlı ne yapılabilir?

Üç – beş dakikada, Balkan mutfaklarından hızlı yemekler yapabilme trendi yarattık. Ardından közlenmiş soğan, közlenmiş ıspanak, kavrulmuş soğan geldi. Böylece firmanın içindeki mevcut potansiyeli, kendimize farklı ve yenilikçi bir pazar alanı açarak önemli bir değere dönüştürmüş olduk. Size yakın zamanda kaybettiğimiz değerli Psikolog Doğan Cüceloğlu örneğini de verebilirim. İlerlemiş yaşına rağmen çağın gerisinde kalmadı. Dijitalleşmedeki gelişime ayak uydurdu. Vefat edene kadar yani son günlerine kadar düzenli olarak dijital yayınlarla okuyucularıyla buluştu. Sosyal medyada aktif olarak ve doğru bir kişisel marka yönetimi gerçekleştirerek yer aldı. Hem potansiyelini açığa çıkardı hem de çok yönlü bir değer yarattı. Onun mavi çilek yanı hikayeleştirme ve anlatım gücü kadar, çağa ayak uyduran yenilikçi kişiliğiydi...

Bu yanıyla kendi alanında da gençler için müthiş bir rol model oldu. Geçtiğimiz aylarda hayatı film haline getirilen Cem Karaca da kişisel markalaşma için muazzam bir örnek. Annesi ve babası ünlü birer tiyatro sanatçısı olan, Bakırköy’de gayet iyi şartlarda yetişen Cem Karaca, Robert Kolej’de okuduğu yıllarda müziğe ilgisini keşfediyor. Ama o da “hemen hemen her sanatçını yaptığı gibi” işe iyi sanatçıları taklit etmekle başlıyor. Popüler İngilizce rock şarkıları okuduğu gruplar kuruyor. “Ben Türkiye’nin sesi olacağım” diye hayal kurarken, babası onun İngilizce şarkılar söylemesini sert bir şekilde eleştiriyor. Cem Karaca, en başta babasının bu yönlendirmesi, sonra da askerde koğuş arkadaşlarından dinlediği Anadolu türkülerinin de etkisiyle sanat anlayışının temeli olan “yerlilik” kavramını keşfediyor. Türküleri ve halk ozanlarının şiirlerini rock formunda seslendiriyor, toplumsal duyarlılığı ön plana çıkıyor ve zamanla halkın sesi haline geliyor. Bu dönüşüm onun özgün, yani “mavi çilek” yanını keşfetmesiyle oluyor ve Anadolu Rock müziğinin kurucusu haline gelerek adını tarihe altın harflerle yazdırıyor.