Murat Evgin, müziğinin izini takip ederek dünya turnesine çıkmak istiyor

Murat Evgin, Türkiye’de Arka sokaklar başta olmak üzere severek izlediğimiz birçok dizinin müziklerini besteledi. Myths and Monsters’da Netflix Amerika’da müzikleri yayınlanan ilk Türk besteci oldu, BBC Studios ile The Stuarts’da çalıştı. Malaga, Barselona ve Madrid’de verdiği konserlerde İspanyollar şarkılarını ezbere söylediler. Evgin, müziğinin duyguyla el ele, senkronize gitmesi gerektiğine in

Haber Merkezi
YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Günay DEMİRBAĞ

Müzik kariyerine aile içinde başlayan, ardından bu tutkusunu bir yaşam tarzına dönüştüren Murat Evgin, Türk televizyon dizilerinden Hollywood yapımlarına kadar geniş bir yelpazede müzik üretiyor. “Görüntü üzerine müzik yapabilmek başka bir konu” diyen Evgin ile gerçekleştirdiğimiz özel röportajda, müziğe olan tutkusunun nasıl başladığını, dizi müziği besteleme serüvenini, farklı kültürlerin müziğine uyum sağlama süreçlerini ve gelecekteki hedeflerini konuştuk. Müziğin dokunduğu her kalbe ulaşmak isteyen Evgin, müziğin sihirli dünyasında nasıl bir yol izlediğini DÜNYA okurlarıyla paylaştı.

Müziğe olan ilginiz ve kariyeriniz nasıl başladı?

Ailede başladı diyebilirim. Rahmetli Melih Kibar, Çiğdem Talu gibi şarkı yazarları ve Sezen Aksu, Nükhet Duru gibi sanatçıları hem evimizde hem prova ve konserlerde görür, izlerdim. Şan Tiyatrosu’ndaki renkli müzikaller, konserler çocukluğumdan beri aklımda kalan renkli anılar oldu. İşin mutfağında olmak beni etkiledi sanırım.

Atatürk ile ilgili bir besteniz var. Oluşum öyküsünü anlatır mısınız?

Bir kolejde müzik direktörlüğü yaparken yaklaşan 10 Kasım için öğrencilerimle birlikte bir şarkı yazmak istedim. Tahtaya; “Atatürk denince aklımıza gelen kelimeler” i yazdık. Aydınlık, özgürlük, masmavi gözler, asil sözler vb. Sonra eve gidince tüm bu sözleri kullanarak şarkı sözlerini yazdım ve müziği besteledim.

Dizi müzikleri bestelemeye ne zaman başladınız?

Hem ülkemizde hem de dünyada izlenen tanınmış birçok dizinin müziklerini bestelediniz. Bu çalışmalar size neler kattı? 2003 - 2004 gibi bizim neslin en genç bestecisi olarak dizi müzikleri yapmaya başladım. O yıllarda pek kimsenin ilgilendiği bir şey değildi dizi müziği. Herkes sahnede olmayı tercih ediyordu. Benim hayalimse sadece Türkiye’de değil, dünya çapında bir şeyler yapabilmekti.

İlk dizi bestesi “Ben Evleniyorum”

Dizilerden önce en çok izlenen yarışma programlarının müziklerini yaptım, dizi yapımcılarının dikkatini onlar sayesinde çektim. Müziklerini ve şarkısını bestelediğim “Ben Evleniyorum” bir anda hit olunca dizi müzikleri teklifleri gelmeye başladı. Sit - com’lar, Dramalar “Çocuğun Var Derdin Var”, “Sahra” (Arzum Onan), “Acemi Cadı”, “Arka Sokaklar” ilk yaptığım işlerdendir. Daha sonra Myths and Monsters’da Netflix Amerika’da müzikleri yayınlanan ilk Türk Besteci olma ve sonra da BBC Studios ile The Stuarts’da çalışma şansım oldu.

Son olarak Metin Akpınar’ın hayatını anlatan “İyi ki Yapmışım” ve Yıldız Kenter’in hayatını anlatan “Caniko” belgesellerinin müziklerini yaptım (Netflix Türkiye)

Dizi müziklerini besteleme aşamasını okuyucularımız için anlatabilir misiniz?

Biz müzikleri bestelerken henüz dizi çekilmemiş oluyor. Senaryoyu okuyup müzikleri düşünmeye başlıyorum. Genelde Türkiye’de çok yapılan bir şey değil; ama ben her önemli karakterin bir müziği olmalı diye düşünüyorum ve karakterlere özel müzikler yapıyorum. Bu aslında Wagner’le operadan gelen bir gelenek. Kişilerin, mekanların kendilerine özel temalarının olması. Bana göre başarının bir nedeni de o karakteri bir müzikle özetlemek ve onunla özdeşleşecek bir müzik bestelemek.

Dizi müziği bestelemenin diğer bestelerden farklılıkları nelerdir?

Normal bir beste ile kastedilen “Sözlü şarkı” ise form olarak zaten çok farklılar. Dizi veya film müziği senaryoya veya görüntü üstüne bestelenen bir müzik. Özellikle filmlerde montaj bitmiş oluyor ve siz sahnedeki aksiyona göre saniye saniye besteliyorsunuz. Müziği sahnedeki aksiyonla, duyguyla el ele, senkronize gitmesi gerekiyor.

Siz hem söz yazarı hem de bestecisiniz, bu özelliğinizin avantajları oluyor mu?

Eğer dizinin bir şarkıya da ihtiyacı varsa evet bu bir avantaj oluyor. Yani enstrümantal eserlerin yanı sıra bir de dizi için şarkılar yazıp seslendirebiliyorsanız bu şarkılar bazen dizinin jenerik müziğinden bile daha kalıcı ve kitlelere ulaşıcı olabiliyor. Yurtdışında tanıştığım yapımcılar ve besteciler en çok hem şarkıcı hem besteci olmamıza şaşırıp övgüler sunuyorlar. Nedense onların kafasında film müziği yapan birinin hem enstrümantal beste yapıp hem de sesini kullanması daha zor bir ihtimal.

Bu arada tabi şarkılar da yıllar içinde giriş (intro) bölümleri iyice kısaldı, sololar nerdeyse artık yok, “Hemen söz girsin bize bir şey anlatsın ve bitsin” gibi bir mantığa geldi iş. Bir radyo istasyonunda şöyle bir yazı görmüştüm “İntrolar boyunca konuşun, anons yapın!” Yani şarkının intro kısmında dinleyicinin kaçacağını düşünüyorlar. Halbuki Rolling Stones’un Satisfaction şarkısının ilk 15 saniyesi (intro’su) yani o meşhur elektro gitar melodisinin çaldığı yer şarkının alameti farikasıdır, en önemli yeridir. O şarkının hangi şarkı olduğunu o melodiden anlarsınız.

Dizi müziği yaparken öyküyü, karakterlerin psikolojisini anlamak için nasıl bir araştırma süreci izliyorsunuz?

Senaryoyu okumak haricinde karakter tahlillerini rica ediyorum, yönetmen ve yapımcıyla uzun uzun konuşuyorum. Karakteri doğru anladığımı düşünürsem o karaktere özel bir de enstrüman seçiyorum. Örneğin dizideki tutucu veya geleneklerine bağlı bir karaktere ona uygun bir enstrüman seçip onun temalarında bu müziği kullanırım.

“Bir Geyşanın Anıları” adlı filmde bir karakteri çello bir diğer karakteri keman sembolize ediyordu.

Netflix Amerika’da yayınlanan "Myths & Monsters" ve İngiltere’de yayınlanan "The Stuarts" gibi tarihsel temalı diziler için müzik üretme, tarihi dokuyu müziğe yansıtma sürecini anlatır mısınız?

Son 10-15 yıldır Türk dizileri dünyada en çok izlenen dizilerin başında geliyor. Dolayısıyla Türkçe dizi şarkılarımız ve dizi müziklerimiz Bulgaristan’dan Porto Riko’ya, Endonezya’dan Meksika’ya dünyanın en büyük tv kanallarında ünlendi. Myths & Monsters’ın yapımcılarıyla 2017’de Fransa’da tanıştım. Bana Epik Müzik yapıp yapamayacağımı sordular ben de yapabilirim dedim ve sonra yaptığım bir örneği çok beğendiler ve çalışmaya başladık. Ben projeye başladığımızda henüz Netflix Amerika’da yayına gireceğinden habersizdim. Kariyerimin dönüm noktası oldu diyebilirim. Myths & Monsters Netflix’de La La Land ile birlikte trending oldu ve bu yapımın etkisiyle diğer işler gelmeye başladı.

Yurt dışındaki konserlerinizden bahseder misiniz?

Dizilerin Latin Amerika ve İspanya’da yayınlanmasından sonra yazılı basında ve haberlerde yer alma fırsatım oldu. Baktık ki Türkiye’deki kadar bu ülkelerden de hayran mesajları ve youtube yorumları geliyor İspanya’da bir turne yapmanın tam zamanı dedik ve bu Haziran ayında Malaga, Barselona ve Madrid’de beş konserlik mini bir turneye çıktık. Hem İspanyol hem de Türk dinleyicilerimiz konserlere geldi, hepsine hitap eden bir repertuar oluşturmak için bayağı çalıştım. Hem İspanyolca dizi şarkılarımı hem de idollerimin şarkılarını seslendirdim.

Bir tek ülkemizdeki yapımlara değil yurt dışına da çalışmalar yapıyorsunuz. Bu müzikleri yaparken farklı kültürlerin ve dönemlerin atmosferini yakalamak için nasıl bir yol izliyorsunuz?

Orada yapımcıdan çok iyi bir brief almak gerekiyor, projeyi ve benden istenileni anlatan çok net bir yazı. Bu konuda çok başarılılar, İstediklerini müzik terimleri ile değil (ve en önemlisi müziğe karışmadan) günlük dilde anlatıyorlar. Örneğin; Tehlikeli bir atmosfer, gittikçe artan bir gerilim ve sonunda bir patlama gibi cümleler aramızdaki iletişime çok yardımcı oluyor.

Bir de tabi bestecinin yapması gereken bir çalışma var örneğin Myths & Monsters’da oturup bütün mitolojik hikâyeleri okudum. Çünkü hikâyeyi bilmezsem o konunun müziğini yapamam.

Farklı dillerde şarkı yazmak ve bestelemek sizin için nasıl bir deneyim oldu? Bu deneyim ne tür bir yaratıcılık gerektiriyor?

Ben hep İngilizce şarkılar yaparak dünyaya açılacağımı düşünürken bir baktık ki Latin Amerika’lı çocuklar dizilerdeki Türkçe şarkılarımızı ezberlemişler bile. Sonra anlamlarını sormaya başladılar; çünkü o ülkelerde dizinin içinde şarkılar Türkçe çalıyor. Biz de önce İspanyolca çevirisini yaptık sonra da İspanyolca seslendirdim hatta kliplerini çektik. O noktada hem İspanyol basınından hem de hayranlarımızdan çok güzel tepkiler geldi. “Şimdi sözleri anlıyoruz; ama aslında diziyi izlerken Türkçe dinlediğimizde de doğru duyguları hissetmişiz” diyenler “İlk kez İspanyolca söyleyen bir Türk sanatçı dinliyorum” diyenler. Bazıları ise sözlerin derinliğini çok sevdiklerini kendi ülkelerinde dinledikleri Raggaton şarkılarından sonra sözleri çok anlamlı bulduklarını yazıyorlar.

Yurt dışında ve Türkiye'de izleyici kitlesi için müzik yapmanın nasıl bir farklılığı var?

Türkiye’de maalesef pop müzik alanında bir tekelleşme var, müzik piyasası 20-25 şarkıyla dönüyor ve radyolar & tv’ler seni çalmıyorsa, sesini ve şarkılarını duyuramıyorsun. “Yaralı Kuşlar”, “Aşk Her Şeye Rağmen” gibi bazı şarkılarım dünyanın 40-45 ülkesinde en büyük kanallarda ünlenirken kendi ülkemde o tekelin içinde olmadığım için duyulmuyor.

Yurtdışında kesinlikle müzik ve dinleyici kalitesi daha yüksek, yapılan youtube yorumlarında sesime, enstrümanlara, sözlerin derinliğine, orkestrasyona övgüler geliyor ve mutlu oluyorum.

Müziğinizde duygusal bir bağ kurmak sizin için neden önemli?

İzleyicilere nasıl bir his bırakmayı amaçlıyorsunuz? Samimiyet ve yaşadığım hisleri melodilerle ifade edebilmek en önem verdiğim konu. Tabi şu da bir gerçek ki diziler ve dizilerdeki aşk hikayeleri olmasaydı bugün hala bu kadar çok şarkı yazabilir miydim? Bilemiyorum. Çünkü insanın yaşadıkları bir süre sonra azalıyor veya bitiyor. Şimdi geriye bakınca en çok ürettiğim dönemin lise ve üniversite yılları olduğunu görüyorum, platonik aşklar, ilk heyecanlar vb. Size şarkıları yazdırıyor.

"Doğada zaman geçirmeye çalışıyorum"

Gelecekte hangi tür projelerde yer almayı hayal ediyorsunuz, farklı bir hedefiniz var mı?

Artık Türk dizilerinden çok yurtdışı dizi projelerine ağırlık vermek istiyorum. Netflix, BBC Studios gibi şirketlerle çalıştıktan sonra yine o çizgide işlere imza atmak ve dinlendiğim her ülkeyi kapsayan bir dünya turnesine çıkmak istiyorum.

Sanatsal yaratıcılığınızı beslemek için neler yapıyorsunuz?

Beni en çok yeni ülkeler görmek besliyor, Hindistan’ın 4 şehrini kapsayan bir gezi ve klip çekimi yapmıştık, Çok etkilenmiştim. (Hayatı Yavaşlat şarkısı ve klibi) Doğada zaman geçirmeye çalışıyorum, en büyük ilham doğanın o sessizliği ve huzurunda.

İlham aldığınız müzisyenler ve besteciler hangileri?

Cahit Berkay’dan İlhan irem’e Sezen’den Beatles’a kendi şarkılarını yazan birçok isimden etkilendim. Arı balını her çiçekten yapar. Dünyaca ünlü gitarist Ben Harper, Orhan Hakalmaz’ın bağlama çalışını dinlemiş ve ağlamış. Müziğin kategorilere ayrılması belki dinleyici için iyi bir şey; ama müzik adına iyi değil bence. Müzik belki sadece iyi müzik / kötü müzik diye ayrılmalı. Yani demek istediğim siz ilham almak istedikten sonra ilham gerçekten her yerde.

Dizi, belgesel, film müziği bestelemek isteyen gençlere önerileriniz neler olabilir?

Şimdi artık bu konuları öğreten okullar ve kurslar var, onlara mutlaka gitsinler. Sinema ile mutlaka ilgilensinler. Benim en büyük avantajım Marmara Üniversitesi RdTV-Sinema mezunu olmamdı. Sinemayı bilmek, yönetmenin ne yapmaya çalıştığını anlamak film müziği bestecisi için çok mühim. Birçok yapımcı bize yıllarca “Dizi için bir besteci ile anlaştık müzikleri çok beğendik; ama iş bölüm içi müziklere gelince müziklerin sahnelerle ilgisi yok” diye, geldiler. Ben de hep şunu derim iyi müzik yapmak eşit değildir iyi film müziği yapmak. Görüntü üzerine müzik yapabilmek başka bir konu.