Hastalık kapıyı çalınca

Gün içinde uyanık olduğumuz zamanın çoğunu iş yerinde geçirdiğimizi düşünürsek, aynı ofisi paylaştığınız bir çalışma arkadaşının hastalığının çevresindekileri ne kadar etkileyebileceğinitahmin edebilirsiniz.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
degisim_yelpazesi.jpg

 

 

 "Günün birinde Apple'ın CEO'su olarak görevlerimi yerine getiremez ve beklentileri karşılayamazsam ilk sizi haberdar edeceğimi hep söylemişimdir. Maalesef o gün geldi" diye yazar Steve Jobs 24 Ağustos 2011'de Apple yönetim kuruluna yazdığı mektupta.
Amerika'nın iflas eşiğine gelen sigorta şirketi AIG'nin CEO'su Robert Benmosche ağır bir kemoterapi tedavisine başlayınca, yatırımcılar ve yönetim kurulu Benmosche'nin CEO olarak tüm görevlerini etkin bir şekilde yerine getirememesinden çekindiler. Ancak Benmosche çalışanlarıyla yazışmasında normal çalışma saatlerini koruyacağını vurguladı ve 2008'de Amerikan hükümeti tarafından kurtarılan AIG'nin Amerikan Hazinesi'yle yakın çalışmalarını halen CEO olarak etkin bir şekilde yürütmekte.
Bu iki kanser hastası liderin hastalıkları ve tedavi süreçleri farklı olduğu gibi, hastalığın işlerine etkisi de çok farklı olmuştur. Jobs hastalığın kendisini tamamen kontrol ettiği noktada, görevlerini en iyi yerine getireceğine inandığı Tim Cook'a emanet etmiş, Benmosche ise tedavilerine görevini sürdürürken devam etmeyi başarmıştır. Kanser gibi ölümcül bir hastalıkla mücadele etmenin yaşamlarına, işlerine ve yönetim biçimlerine etkisi olduğu kesindir.
Hastalık da sağlık da biz insanlar için. Şirketin en üst seviyesinde CEO olsak da, şirkete yeni giren birkaç yıllık deneyime sahip bir çalışan olsak da hastalıklar karşısında benzer konumlardayız. Ne zaman kendimizi iyi hissetmesek veya bir yakınımız hastalansa o zaman sağlığın ne kadar önemli olduğunu anlarız.  Her gün hiç düşünmeden yaptığımız gündelik işleri yapabilmenin bile ne kadar değerli olduğunun farkına varırız. Ayağımızı burkup düşsek sokaklarda koşuşan insanlara imrenerek bakarız, nezle olsak rahatça nefes almayı, yediğimiz yemeğin tadını almayı özleriz. Bir de günden güne eridiğiniz yaşanacak günlerin sayılı olduğunu bildiğiniz bir hastalığa yakalandığınızı düşünün….

Çalışanın bakışaçısı: 'Hastayım ama iyileşeceğim'

Belli bir süredir midenizdeki ağrı yüzünden doktora gidiyorsunuz, yapılan testler sonucunda mide kanseri teşhisi konuluyor, kendinizi birden ameliyat, kemoterapi gibi bir tedavi sürecinin içinde buluyorsunuz. Bir yandan midedeki kanserli hücrelerle mücadele ederken diğer yandan kanserin başka organlara atlamasından endişe ediyorsunuz. İşin tıbbi boyutu başlı başına bir ölüm kalım mücadelesi olmakla beraber, psikolojik, sosyal, iş ve finansal boyutlar da durumu ağırlaştırır. Önce 'ben hastayım' kabulünden, 'iyileşeceğim' noktasına gelmek büyük bir farkındalık, savaşçı ruh ve irade gerektirir. Kendisi içinde durumu çözen insan çevresiyle de farklı dengeler kurmak durumundadır. Aile ve arkadaş çevresinin yaklaşımı ve desteği birçok ciddi hastalıkla savaşta çok önemli yararlar sağlar.

Kanser geçmişi olanların iş arama süreçleri

Çağımızın vebası olarak çevremizde çok fazla duymaya başladığımız kanser vakaları yıllar içinde artış göstermekte. Sağlığımızı tehlikeye atan birçok hastalığın yanında yalnız "kanser" kelimesi bile çevredekileri ürkütmeye yetmekte iken, iş arayan kimsenin daha önceki işinden kanser tedavisi için ayrıldığını belirtmesi ne kadar doğru olabilir? İş başvurularını değerlendiren çok genç kişilerin böyle bir konuda derin bir hayat tecrübesine sahip olmadığını düşünerek yapılması gereken, iş arama sürecinde konuyu mümkün olduğunca gizli tutmaktır. İşe alım uzmanlarının bu konudaki algı seviyelerinin yükselmesi böyle bir gizleme ihtiyacını ortadan kaldıracaktır.

İş arkadaşlarından tam destek

Çoğu zaman üzerinde fazla durulmayan konu, hastalığın iş çevresinde nasıl karşılandığıdır. Oysa, iş ortamı en çok zaman geçirdiğimiz, iş arkadaşları ise bizi en sık gören kişilerdir. Gün içinde uyanık olduğumuz zamanın çoğunu iş yerinde geçirdiğimizi düşünürsek, aynı ofisi paylaştığınız bir çalışma arkadaşının hastalığının çevresindekileri ne kadar etkileyebileceğini tahmin edebilirsiniz. Çalışma ortamı, düzeni ve kişilerin performansı hastalık ile sarsılabilir.
Hastalık konularına duygusal yaklaşan birçoğumuz için kanser gibi ölümcül hastalığı olan bir iş arkadaşına nasıl davranmamız gerektiği konusunda kararsız kalırız. Hasta çalışana destek veren ve onu iş ortamında rahat ettiren bir yaklaşım benimsenmesi hem hastayı hem de çevresindeki çalışma arkadaşlarını mutlu edecektir.
Tanının konulmasından itibaren hasta çalışanın karman çorman hislere sahip olması doğaldır.  İlk tepkisi şok, korku, üzüntü, sinirlilik gibi birçok ruh halini içerebilir. Çevresindekilerden beklentisi de günden güne farklı olabilir. Kimi zaman hastalığından ve tedavisinden söz etmekten tatmin olurken kimi zaman da kişi hiç hasta değilmiş gibi davranmayı tercih eder. Çalışma arkadaşlarının ve yöneticilerin hasta çalışanın tercihlerine saygı göstermeleri çok önemlidir. Kişinin hastalığıyla ilgili gizli tutmak istediği bilgiler dedikodu ağı yoluyla yayılmamalıdır. Kişi paylaşmak istediği bilgiyi paylaşmak istediği kişiye anlatabilmelidir. Çevresinde acıyan gözler yerine ona destek olmak için elbirliğiyle çalışan profesyoneller olmalıdır.
Hasta çalışanın belli zamanlarda izinli olması, işten erken çıkması vb. durumlar diğer çalışanların iş yükünü arttırabilir. Böyle durumlarda yöneticinin adil bir iş paylaşımı yapması tüm çalışanların motivasyonu açısından önemlidir. Bu tür bir bakış açısı departmanın performansının düşmesini de engelleyecektir.

Hasta olsa da çalışan işveren için değerlidir

Çevresindeki iş arkadaşlarının hasta çalışana eskisinden farklı davranmaması önemlidir. Hasta olan insanın 'hasta muamelesi' görmemesi halen değerli bir çalışan olduğunun hissettirilmesi kişinin işteki performansını yüksek tutmaya yarayacaktır. Hasta çalışanın dışlanmaması bilakis projelerin içine alınması gerekir. Dönem dönem tedavi dolayısıyla işten uzaklaşsa da çalışanın kendisine ihtiyaç duyulduğunu, uzmanlığı ve görüşlerine değer verildiğini hissetmesi iyileşme sürecinde büyük fayda sağlayacaktır. Çalışan işte olduğu süreyi sorumluluğunda olan işlere yoğunlaşarak geçirdiği takdirde hastalığın getirdiği korku ve endişelerden sıyrılarak üretmeye kilitlenir. Kendini yararlı hissettiği gibi, hastalık olmadan önceki hayatına devam etme hissinin yaşayabilir. Bazı işlerin internet ortamında evden veya akıllı mobil cihazlardan da yapılabilmesi hastaya tedavi sürecinde belli görevleri yerine getirebilme esnekliği de verecektir. Böylece, tedavi devam ederken çalışan işinden tamamen kopmamış olur.

Bir de işin hukuki boyutu var…

Bir çalışanın ciddi bir hastalığa yakalanmasının ne gibi bir hukuki boyutu var? Çalışanın hakları neler? İşverenin ne gibi zorunlulukları var? İş kanununda kişinin performansını engelleyen ciddi hastalıklarla ilgili ne tür uygulamalar mevcut?
Tüm bu soruları Datassist Operasyon Koordinatörü Muammer Gür'e danıştık.

Uzun süreli hastalık karşısında yasalar ne diyor?

İş kanunu çalışanların işlerine devam edebilmelerini mümkün kılmak üzerine düzenlemeler içermektedir. İş sözleşmesinin feshi iş hukuku açısından en son seçenek olarak değerlendirilmektedir. Çalışanların sağlık nedenlerine dayalı işe devamsızlıkları da bu kapsamda düşünülebilir. Bir çalışanın sağlık nedenleri ile işine belirli bir süre devam edememesi hali, geçici iş göremezlik olarak tanımlanmakta, bu sürelerde belirli koşullarla SGK tarafından sigortalılara geçici iş göremezlik ödeneği de verilmektedir.

Şirketlerde genel temayül nedir?

Anlaşılabileceği üzere herhangi bir işveren performansından, çalışmasından memnun olduğu bir çalışanını hastalık nedeni ile kaybetmek istemeyecektir. Hastalığın iyileşmesi, çalışanın işine eskisi gibi devam etmesi olasılığının bulunması durumunda, belirli bir süre ile çalışanın işine devam edememesi kabul edilebilir bir durumdur. Ancak; uzun süreli bir sağlık probleminin varlığı, ya da çok sık tekrarlanan bir biçimde devamsızlığa yol açması, işin yürütülmesi konusunda sorun çıkaracağından, işverenlerin de iş ilişkisini sonlandırma yoluna gitmeleri kaçınılmaz olmaktadır.

Hastalık sebebiyle işçinin işe devam etmesi mümkün olmadığı durumlarda, işveren ve işçinin yasal hakları nelerdir?

4857 sayılı İş Kanunu, iş sözleşmesinin hangi durum ve koşullarda, nasıl fesih edilebileceğini hüküm altına almaktadır. İş kanununda 24. madde ile işçinin, 25. madde ile ise işverenin haklı nedenle iş sözleşmesini fesih edebileceği esaslara yer verilmektedir. Her iki maddenin I. fıkrası sağlık nedenlerini düzenlemekte, bu bölümlerde düzenlenen koşulların varlığı iş sözleşmesinin haklı nedenle feshine olanak sağlamaktadır. Bu fıkralar kapsamında fesih edilen bir iş sözleşmesi sonucunda (fesih hangi tarafça yapılmış olursa olsun), işçinin "1" yıl veya daha fazla çalışmasının bulunması durumunda, işverenin kıdem tazminatı ödemesi zorunludur. Madde 24 ve 25, iş sözleşmesinin haklı nedenle ve bildirim süresi verilmeksizin feshine yönelik düzenlemeleri içerdiğinden, bu maddeler kapsamında gerçekleştirilen fesih işlemlerinde bildirim süresine uyulması zorunluluğu bulunmamaktadır.

 

yapay-yasam-ile-dunya-degisiyor-4.jpg
 
www.datassist.com.tr