Patronumdan ne öğrendim?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

degisim_yelpazesi.jpg



Okul insanı çalışma hayatına hazırlar. Bir yandan bir sınıfla takım olmayı diğer yandan da bir grubun içinden sıyrılan birey olmayı okulda öğrenmeye başlarız. Öğretmenler birer koç görevi görür, onların bilgi birikimlerini, konularına duydukları tutkuyu, yaşam deneyimlerini dinler, heyecan duyar, ya da konudan iyice uzaklaşır, geleceğimize yönelik kimi zaman bilinçli kimi zaman bilinçsiz kararlar alırız. Okulda öğrenilen birçok teori ve uygulama okul sonrasında hafızamızın karanlık köşelerine sıkışır kalır, çoğu zaman bir daha da kullanmaya pek gerek olmaz. Ancak öğretilen prensipler, mantık silsilesi, derslere ve öğretmenlere duyulan sevgi ya da nefret akılda kalır.

İş hayatına başladığı gün insan bambaşka gerçeklerle karşılaşır. Birden sürekli size yeni şeyler öğretmek isteyen insanların yerini birden, sen bize ne verebilirsin diyen insanlar alır. Bilgi almak zamanı bitmiş, bilgi vermek, performans göstermek, üretmek zamanı gelmiştir… Peki öğrenme süreci biter mi? Bilakis öğrenme süreci şekil değiştirir. İş işi yaparken yöneticiden, patrondan, çalışma arkadaşından daha büyük çabalar harcayarak öğrenilir. Kimse gün içinde konuyu anlatıp akşama ödev vermez. Konuyu anlamak da ödevin ne olduğunu ön görüp çalışmak da size düşer. Bu süreçte sizin için işleri kolaylaştıracak en büyük şans doğru yöneticiyle çalışmak olur. İlle yöneticinizin elinizden tutup kariyer merdivenlerini çıkmanıza yardım etmesi gerekmez. Kendi deneyimlerinden iş yapış biçiminden dersler çıkarabileceğiniz bir yöneticiyle çalışmak size uzun evrede çok şey katacaktır. Sizi aşan konularda danışabildiğiniz, sözüne, bilgisine ve deneyimine güvenebildiğiniz bir yönetici tökezlediğiniz anda devreye girerek düşmenize engel olacaktır. Birçok problem, hata veya yanlış anlama deneyimli profesyonellerin beraber çalışmaları sayesinde büyümeden giderilebilir. Peki, bugünkü ve geçmiş yöneticilerinizi ve patronlarınızı bir düşünün. Onlarla çalışırken onlardan neler öğrendiniz? Size koçluk yaptılar mı yoksa kararlarını, davranışlarını, kariyer süreçlerini izleyerek onların ayak izlerini mi takip ettiniz?

İnsan yönetimini patronlarından öğrenmiş

Deborah Mills Scofield ATT Bell'e en çok para kazandıran patentlerden birini yönetmiş, 1980'lerde henüz 20'lerindeyken en üst seviye yöneticilerle çalışmış bir kadın profesyonel. Harvard Business Review'de deneyimlerini kaleme aldığı yazısında geçmiş patronlarından aldığı dersleri paylaşmış. İlk yöneticisi ile çalışması hem kendini hem de beraber çalıştığı insanları yönetmesine önemli katkılar sağlamış. Bağırmayı – tüm takımındaki kişilere bağırmayı – alışkanlık haline getirmiş bir yöneticiymiş ilk yöneticisi. İlk takım toplantılarında herkese bağırdığı gibi, Mills Scofield'e de bağıra bağıra sormuş soracaklarını. 20 yaşında bir genç profesyonelin çoğu zaman cesaret edemeyeceği şekilde tepki göstermiş Mills Scofield: Ayağa kalkmış, ne zaman bağırmak değil de, konuşmak isterse, yöneticisinin kendisini ofisinde bulabileceğini söyleyip toplantı odasını terk etmiş. Yarım saat kadar sonra yöneticisi ofisine gelmiş ve bağırdığından dolayı özür dilemiş. Bu yöneticisinin Mills Scofield'e son bağırması olmuş.

Kariyer yaşamında ilerlemesinde, özgürce kendi çalışma metodunu hatta şartlarını belirlemesinde ve kariyer hedeflerine bir bir ulaşmasında koçluk eden hep ilk yöneticiymiş. Yüksek lisans veya doktorası olmadığı halde teknik ekibin bir üyesi olmuş, kendi sorumluluklarını şekillendirme ve kendi hedeflerini koymasına izin verilmiş. Yöneticisinin müdahaleleri sadece engelleri kaldırma ve yaptığı işin farkına varılması noktalarında olmuş. Yöneticisi, evlenip de farklı bir eyalete taşınması söz konusu olduğunda bile başarılı bir personelini kaybetmemek için gerekli düzenlemeleri yaparak haftaiçi şehirde kalabilmesini sağlamış.

Çalışanınıza özgürlük verin

Mills Scofield patronlarından öğrendiklerini şöyle özetliyor:

Çalışanları özgür bırakmak. Yeteneği bulduğunuzda, onu ortaya çıkarmak için destekleyin ve teşvik edin. Adil davranın ve onlar için ve kurumunuz için doğru olanı yapın. Kendilerini göstermeleri ve başarılı olmaları için doğru ortamı yaratın. Doğru çalışanları için risk alanlar uzun dönemde başarının zevkini çıkarırlar.

Ateşi yakın, yolu açın. Çalışanlarınıza tutku aşılayın ve yollarından çekilin. Mills Scofield kendine verilen özgürlüğün yaratıcılığını ve işini hergün daha iyi yapmasını körüklediğine inanıyor. Yöneticileri, her zaman çalışma tutkusunun kurumun çizgisiyle uyup uymadığına bakmış, ona yeterli inisiyatif alanı bırakan sınırları ve kaynakları belirlemişler. Rehberliklerini engelleri ortadan kaldırmada, zorlukların nasıl üstesinden gelinmesi gerektiğini göstermede öne çıkarmışlar.

Çalışanların da insan olduğunu hatırlayın.  Kimi şirket çalışanını çalışan olarak görür, kimi cömert paketler, esnek şartlar verir çalışanına. Ancak böyle bir şirket için bile çalışan sadece çalışan olarak görür. Çok az şirket insan olarak görür çalışanlarını. Mills Scofield mentor yöneticilerinden çalışanlarını sadece çalışan değil, insan olarak da görmeyi öğrenmiş. Sırf ne yaptığı değil, kim olduğu için de değer verildiğini, sayıldığını hissetmiş. İlk yöneticisi evden çalışmasına haftanın birkaç günü şirkete gelmesine imkan tanırken, diğer yöneticisi 2 hafta üstüste tatil yapıp rahatlaması ve kafasını tamamen boşaltması için gayret sarfetmiş.

Güven herşeyin üstesinden gelir. Ve herşey güveni takip eder… öğrenmek, güvenilirlik, kendinden büyük bir şey uğruna çalışıyor olma hissi…

 

İşimize saygı, dış görüntümüze ve enerjimize yansır

Pera Palace Hotel'inin IK Direktörü Müge Demirkesen'le patronlarından öğrendikleri üzerine konuştuk.

- Geçmişteki ve bugünkü patronlarınızdan öğrendiğiniz en önemli şey nedir?

Kişiler iş ortamlarına deneyimlerini ve kendi kültürlerini de götürürler, bu açıdan gelişmiş bir iş deneyimi kadar olumlu bir iş kültürüne de ihtiyaç vardır. Sanırım şimdiye kadar birlikte çalıştığım tüm yöneticilerimden onları güçlü kılan bu özelliklerini öğrenerek ilerledim. Profesyonel yaşam içinde herzaman beklenmedik durumlar oluşabilir, en küçüğünden en büyüğüne kadar aynı titizlikle ilgilenmeniz gerekir ve zaman faktöründen bunu gerçekleştirmekte zorlanabilirsiniz; oysa sizin kültürünüzü aktardığınız kişilere bazı işlerinizi delege ederek benzer sonuçlar elde edebilirsiniz. Liderin uyumlu ve iş yapış biçimleri ile onu destekleyecek kişilere ihtiyacı vardır. Bu biraz da balık tutmak yerine balık tutmayı öğretmek gibidir. Gerektiğinde hata yaparak öğrenme ortamına destek vermek ve olası büyük hataları meydana gelmeden engellemek ama ortak noktada hep birilerini yetiştirmek üzerine kurulu bir ortam. Ben bu konuda herzaman çok şanslı oldum zira işten çok kimlerle çalışacağıma baktım ve kendimi bu konularda geliştirme şansını yakaladım. Galiba en önemlisi öğretmeye açık kişilerle çalışmayı prensip edinmek...         
   
- Yöneticinizde varolan ve sizin onu örnek alarak kendi iş yapış biçiminize dâhil ettiğiniz iş prensipleri neler?

Şu anda birlikte çalıştığım yöneticim yine yıllar önce birlikte çalışmış olduğum birisi. Her zaman işine olan tutkusu ve işine olan saygısı bende saygı uyandırmıştır. İşimize saygı iş yapış biçimimize, dış görüntümüze, enerjimize yansır. Dolayısıyla, şu anki yöneticim bu konuda bana ilham kaynağı olmuştur.
İş hayatımın çok başında birlikte çalışmış olduğum bir başka yöneticim de her zaman bana getirdiğim işi sorgulatırdı. Ona herhangi bir işi teslim etmeden önce defalarca bana sorabileceği soruları düşünür, olası soruların hepsini yanıtlar öyle işimi teslim ederdim. Bu da zaten sonuçlandırmam gereken işi nerdeyse son safhasına kadar hazır etmemi sağlardı. O zaman için almış olduğum sorumluluk bazen mevcut sorumluluklarımın da dışına çıkmamı ve işi farklı kişilere de danışarak benden beklenenin ötesinde – olması gereken bu – hazırlamamı sağlardı.  

- Bazen kötü deneyimler ve ilişkiler iyilerinden daha fazla dersle doludur. Sizin iş yaşamınızda çalışırken çok zorlandığınız, kötü bir yönetici olarak nitelendirdiğiniz birinden öğrendikleriniz oldu mu? Örnek verebilirsiniz?

Mesela ayakkabısının üzerine basan veya otururken ayaklarını toplayan yöneticiler gibi mi? Sizce bu tarz işine saygısı olan bir yöneticinin yanında uzun süre kalmak ve ondan bir şeyler öğrenmek ne kadar mümkün? Kötü deneyim olmasa da danışmanlık yaptığım dönemde yöneticileri uyarmakta oldukça zorlandığım anlar oldu..
Ancak aşılması en zor durumlar genelde  kişilik problemleri olanlar ve bu tarz yöneticilerle bir noktada uzlaşmak hemen hemen imkansız. Karakterimiz işimize elbette yansıyor ancak iletişim becerisi zayıf ve üstelik de kişilik sorunu yaşayan yöneticilerle bir arada olmak, hele de sürekli kötü deneyim elde etmek sanırım pek de öğretici değil.
 

www.datassist.com.tr