Hayır deme özgürlüğü çalışanı motive eder

Liderlerin başarıları hayır deme yetenekleriyle doğru orantılıdır. Neye ve nasıl hayır diyeceklerini bilmeleri onları vezir de eder, rezil de. Hangi fırsatı kucaklamalı, hangi fırsatı tepmelisiniz akıllıca karar verin. Değer yaratan fırsatların peşinden gidin.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İşlerimizin gitgide çoğaldığı, mevcut işler bitmeden yenilerinin eklendiği, emaillerin onar onar arttığı, projelerin 24 saat 7 gün çalışsak bitmediği bir iş temposunda çalışıyoruz. Bazen son derece anlamsız, değer yaratmayacak, tamamıyla zaman kaybına yol açacak işlere yöneticimiz evet diyeceği için, hep böyle yapılageldiği için veya karşımızdaki kişiyi kıramayacağımız için evet diyoruz. Bir işe evet demek diğer işleri birkaç saat veya birkaç gün atabiliyor, önem sırasına göre düzenlediğimiz işleri alt üst ediyor. Kimi zaman sizin hafta sonunuza, mesaiye kalmanıza, evden çalışmanıza ve daha da kötüsü kritik önem taşıyan işleri zamanında tamamlayamamanıza sebep oluyor.

Burada anahtar “hayır” diyebilmek. Stratejik ve seçici bir şekilde hayır diyebilmek. Hem yönetici hem de çalışan için hayır diyebilmek en önemli özgürlüklerin başında geliyor. Kişinin, departmanın başarısı, ne zaman, nerede ve nasıl hayır diyebildiğimize göre değişiyor.

Norm evet olunca hayır tabu oluyor

Ne kadar alışmışız evet kültürüne, evet tek kabul edilir cevap haline gelmiş ruhumuz duymadan. Kimseyi üzmek, kırmak, hayal kırıklığına uğratmak istemiyoruz… Ve hep evet diyoruz patronumuza, iş arkadaşlarımıza, ailemize, arkadaşlarımıza. Bazen bu evetler gerçekten evet demek istediklerimiz, bazense yapamayacağımız ya da yaptığımız takdirde zorlanacağımız işler. Özgür irademize bırakılsa, kesinlikle olmaz diyeceğimiz işlere hayır diyemez olmuş durumdayız bu evet kültürü içerisinde sıkışıp kaldığımızdan. Evet deyip herkesi mutlu etme çabasında ne terslik var diye düşünebilirsiniz.

Fikir güzel ancak zaman ve diğer kaynakların kısıtlı olmasından ve sizden bir tane olduğundan, yapabileceğiniz işin üzerinde işi üzerinize aldığınızda düşünmeden hızla sadece bitirme hırsı ön planda çalışırsınız, sadece uygulayan olur, kocaman listede yapılacakları tamamladıkça üzerini çizer hale gelirsiniz. Düşünmeden, kafanızı yormadan, değer yaratmadan uygularsınız. Yaratan, üreten değil, uygulayan olursunuz. Bireysel tatmin açısından kendinize yapabileceğiniz en kötü şeyi yapmış olursunuz.

Sizi evet demeye iten en büyük etkenlerden biri ‘beğenilme’ arayışıdır. Yeni bir kariyer imkanının önünüze çıkmasında ve işe alınmanızda beğenilmenizin, iş çevreniz tarafından takdir edilip sevilmenizin önemi yadsınamaz. Ancak şöyle de bir tehlike mevcuttur: Kritik olmayan projeleri üzerinize alarak zamanınızı tamamen doldurur, iyi fikirler çıkaracağınız sakin kafayla beyin fırtınası yapıp yeni fikirlerin üzerine düşünebileceğiniz zamanı elinizin tersiyle itmiş olursunuz.

Bir diğer deyişle, değer yaratacağınız zamanınız kalmamış demektir. Fazla yetenek gerektirmeyen işleri yapmanın uğruna, heyecan veren yeni fikirlere, iş yapış biçimlerini kökünden değiştirme potansiyelindeki inovasyonlara hayır demiş olursunuz. Farkında olmadan, istemeden, kontrolünüz dışında ancak inovasyonu, değer yaratmayı engelleyen bir ‘hayır’.

New York Times yazarı Diana Kander, Harvard Business Review için yazdığı makalede, evet kültürü egemen büyük şirketlere yaptığı konuşmalarda, çalışanlardan gözlerini kapatmalarını ve şuan üzerinde çalıştıkları projenin başarılı olacağına inanmayanların el kaldırmasını ister. Çalışanların çoğu ellerini kaldırır. Tabii ki, kendinden emin bir şekilde en yukarılara ellerini kaldırmazlar. Başarısına inanmadıkları bir projede çalıştıklarından gurur duymazlar ancak bu konuda öyle güçlü düşünce ve hislere sahiptirler ki birşey söyleme ihtiyaçlarının önüne geçemezler ve ellerini kaldırırlar.

Aslında, günümüzde her şirket bir değer yaratma yarışındadır. Bir yandan müşterileriniz için değer yaratma peşindeyken, diğer yandan herkesten önce davranıp o yeniliği hayata geçirme yarışına girersiniz. Tam da bunu gerçekleştirmek için, gerçekten değer yaratacağına inandığınız fikirlere zaman ayırmalı, pek de iyi olmayan projelere hayır deme lüksüne sahip olmalısınız.
Liderlerin başarıları hayır deme yetenekleriyle doğru orantılıdır. Neye ve nasıl hayır diyeceklerini bilmeleri onları vezir de eder, rezil de. Hangi fırsatı kucaklamalı, hangi fırsatı tepmelisiniz akıllıca karar verin. Değer yaratan fırsatların peşinden gidin. Kendinizi, şirketinizi ve çevrenizi doğru kararlarla değiştirme gücüne sahipsiniz, unutmayın.

Atılması gereken adımlar

Kurumunuzda hayır deme özgürlüğünün egemen olduğu bir ortam yaratmak için doğru adımları atın. Diana Kander bu yolda atılması gereken adımları 4 maddede özetlemiş:

1. Değerlendirme sistemi uygulayın

Projelere evet veya hayır demek yerine, yeni girişimleri belli kriterler doğrultusunda 1’den 10’a kadar basit bir değerlendirme sistemi üzerinden puanlayın. Projeye dahil olacak tüm departmanların fikrini alın. Maliyet, potansiyel kâr, hedef kitle gibi ana kriterlere yer verin. 8-9-10 puan alan projelere odaklanın ve tüm enerji ve kaynaklarınızı bu projelere akıtın.
Projeleri zaman içerisinde ölçümlenebilir bir data üzerinden karşılaştırabilirsiniz. Bu sayede biatın da önüne geçmiş olursunuz: herkesin favori projesi olabilir ancak hangi projelerin başarılı olduğu, hangilerinin sonlandırılması gerektiği gibi konularda sayısal bir değerlendirme sistemi size objektif veriler verecek, karar vermenizi kolaylaştıracaktır.

2. Uyarı işaretlerine dikkat edin

2005 yılında Afrika’daki köylere temiz su temin etmek amacıyla icat edilen PlayPump tam bir başarısızlık örneği olmuş ve bugüne kadar yenilgilerden öğrenmek üzere vaka sunumlarının başında anılmıştır. Atlı karınca şeklinde çocukların itme gücüyle çalışan su pompalama mekanizması ile köylere su getirmek dahiyane bir fikirdir.

Ancak pratiğe geçirilirken, doğru dürüst test edilmemiş, gerekli suyu sağlamak için 1 gün boyunca pompa etmek gerekliliği, çocukların gücünün ve dayanıklılığının çok üzerinde olduğu zamanında ortaya çıkmamış, proje ölü doğmuştur. Köylere 4000 playpump’ın üretilmesi ve monte edilmesi için harcanan milyonlarca dolara yazık olmuştur. Kısacası bazen fikir harikadır ancak uygulaması zorludur, dolayısıyla hayata geçirilemez ve tutunamaz.

Benzer durumlar sizin projeleriniz için de söz konusu olacaktır. Start vermeden, enerji, zaman ve para yatırmadan, gerçek hayata uygulanabilirliğini test edin. Ne zaman ve nasıl bilebiliriz bir ürünün kabul görüp görmeyeceğini diyebilirsiniz. Prototip ürününüzü hedef kitlenizde deneyin.

Kullanım kolay mı, ihtiyaçlarını karşılıyor mu, ürünün kalitesinden veya kullanım şeklinden doğan sıkıntılar var mı gibi sorulara odaklanın. Sorunları erkenden ortaya koyup düzeltme yoluna gidin. Seri üretime geçmeden yapılacak değişikliklerin maliyeti çok daha kolay tolere edilebilir olacaktır. Uyarı sinyallerini iyi okuyun.

3. 'Hayır' demeyi kutlayın

Kötü proje ve fikirlere başından hayır demek kolaydır. İyi olan ancak çok iyi olmayan projeler hayır demek sizi zorlayabilir. Steve Jobs çok parlak olmayan fikir veya projelere hayır demekle övünürdü. Harika işler çıkarabilmek için en önemli konuların detaylarına dikkat etmesi gerektiğinin farkındaydı.

1997’de katıldığı bir konferanstaki açıklaması kayda değerdir: ‘Herkes odaklanmanın odaklandığınız şeye evet demek olduğunu düşünür. Ancak hepsi bu değildir. En iyi şeye odaklanabilmek için diğer 100 iyi şeye hayır demeniz gerekir. Çok dikkatli seçim yapmalısınız. İnovasyon 1000 şeye hayır demeyi gerektirir.’ Hayır demek zordur. Kimse size hayır dediğiniz için teşekkür etmez, tebrik etmez. Ancak hayır’lar evet’lerin önünü açan sihirli kelimelerdir.

4. İnsiyatif almayı ödüllendirin

Startup yapısında çalışan, teknoloji şirketlerinde inisiyatif sıkça ödüllendirilir. Yeni başlamış bir çalışanın görüşleri kıdemli çalışanlar kadar değerlidir, hatta sektöre ve işe yeni olduklarından tamamen farklı bakış açıları sayesinde başarılı ürünler geliştirmede kendilerine söz hakkı verilmelidir.

Uber UberEvents’i geliştirirken tam da bunu yapmıştır. Yeni işe alınan bir çalışan kurumsal etkinliklerde katılımcılara hediye olarak verilen promo code’ların manuel olarak yapımındaki zorluğu görmüş, bu alanda yeni bir ürün geliştirmeyi önermiştir. Hafta başında ortaya atılan fikir Cumartesi-Pazar Airbnb üzerinden kiralanan büyük bir evde küçük bir takımın (proje müdürleri, mühendisler ve stajyerler) kapanıp arılar gibi çalışmasıyla hayata geçmiştir.