İş stresinizle ‘gülerek’ başa çıkın

Türkiye’de çalışanların yüzde 90’ı, 2008’de yaşanan ekonomik kriz döneminden bu yana daha fazla stres kaynaklı hastalık yaşıyor. Uzmanlar sabır taşı olmak yerine stresle mücadele için gülmeyi tavsiye ediyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

kezban-013.jpg

Her yıl yetişkin kişilerin %25’i stres, anksiyete ve depresyon semptomları gösteriyor. Stres, bizi hayatta kalabilmek için çeşitli tehlikelere karşı uyaran beynimizin geliştirdiği otomatik tepki ya da doğal bir savunmaz mekanizması. Kendimizi kapana kısılmış ya da tehdit altında hissettiğimizde beynimiz bu korkuyu sezinliyor. Tam bu noktada iki duyguyu geliştiriyoruz: ‘Savaş’ ya da ‘kaç’. Araştırmalara göre bu hislerle birlikte kalp atışında hızlanma, midede yanma, kaslarda gerginlik, baş dönmesi, kusma, göğüste sıkışma ya da baskı gibi fiziksel rahatsızlıklar hissediliyor. İşte bu duygular ‘stres’ olarak sınıflandırılan duygular. Araştırmalar ‘savaş’ ya da ‘kaç’ tepkisinin tetiklenmesinin, düşünce şeklimizi değiştiren beynin sağ ön köşesini harekete geçirdiğini ortaya koyuyor. Kapana kısıldıklarında ya da tehdit altında iken tüm hayvanlar DART tepkisi verir kendini yani savunur, saldırır, kaçar ya da kaderlerine razı olur. İnsanlarda da durum farklı değil. DART düşünce şekli insanları savunmacı, agresif ve yardıma karşı direnen hale getiriyor. İşte sorunda tam bu noktada başlıyor. Çünkü özellikle günümüzün modern dünyasında tehditlerin nereden geleceğini bilmeyen kişi, bu durumda daha ‘yırtıcı’ olabiliyor. Stres hissi artıyor. Bu nedenle problem de büyüyor.

Hayatımızın önemli bir bölümünü harcadığımız işyerimizde ya da bir  toplantıda, işsizlik durumunda, hayal kırıklığı ya da başarısızlık deneyimi yaşadığımızda kendimizi tehdit altında hissedebiliriz. Tüm bu durumlar stres duygularını tetikliyor. Kişiler kendilerini bu gibi durumlarda daha fazla ‘stres’ altında hissediyor.

Stresin, çalışan kişiler üzerindeki etkilerini çok çarpıcı şekilde ortaya koyan bir çalışma var. Global işyeri hizmet sağlayıcısı Regus’un Aralık 2013’te yayınladığı ‘iş yaşamında stres’ konulu 95 ülkede çalışan 20 bini aşkın üst düzey yöneticinin ve işletme sahibinin görüşlerini belirlemeyi hedeflediği küresel anket. Bu ankete göre Türkiye’de çalışanların yüzde 90’ı, 2008 yılında yaşanana ekonomik kriz döneminden bu yana daha fazla baş ağrısı, panik atak, kalp rahatsızlıkları gibi stres kaynaklı hastalık yaşıyor. Daha çarpıcı olan veri ise şu: Stres, Türkiye’de işe devamsızlığı yüzde 69 artırdı. Yine aynı çalışmada katılımcıların yüzde 54’ü, ekonomik krizden sonra ailesi ve arkadaşlarının kendilerini iş nedeniyle stresli olduklarını fark ettiklerini söylüyor. Başka bir veri; katılımcıların % 78’i, stresin çalışma arkadaşlarıyla olan ilişkilerini zedelediğini belirtiyor.
 
Daha az kişiden daha çok iş isteniyor

Regus’un yaptığı çalışmaya göre bu sonuçlar ekonomik dalgalanmanın Türk çalışanlar üzerindeki baskıyı artırdığını gösteriyor. Bu durum, iş üretkenliğinin yanı sıra çalışanların sağlığını da olumsuz yönde etkiliyor. Regus Türkiye Ülke Müdürü Erim Denel’in araştırmanın sonuçları ile ilgili yaptığı açıklamalar dikkat çekici.

Denel, “Batıda yaşanan ekonomik sıkıntı ve yükselen ekonomilerde görülen benzersiz büyüme oranı, işletmeleri ve işletme çalışanlarını olumsuz etkiledi. Çalışanlardan daha azıyla daha fazlasını yapmaları bekleniyor. Bu beklenti, pek çok çalışanın tükenme noktasına yaklaşması nedeniyle işletmelerin durumunu kötüleştirdi. İşle ilgili endişelerin ve bunun sonucunda uykusuz geçen gecelerin çalışanların kişisel hayatlarını olumsuz yönde etkilemesi şaşırtıcı bir durum değil. Daha da önemlisi, çalışanların sağlığı tehlikede katılımcıların stres sorununu ele alan proaktif işletmeler daha sağlıklı işgücüne sahip olabilir ve işe devamsızlık oranında düşme görülebilir.”

Stres özel hayatı da olumsuz etkiliyor

Tüm dünyada son birkaç yılda yavaşlayan ekonomik büyüme iş insanlarının stres seviyelerini daha da artırırken, gelişmekte olan ekonomilerde üretim seviyelerini yükseltmek için görülen baskının artması sebebiyle iş kaynaklı streste de artış gözleniyor. Regus araştırmasının küresel ortalamalarına göre, çalışanların yüzde 37’si işini kaybetmekten korkuyor, yüzde 42’si ise çalışmakta oldukları sektörün zorda olduğunu düşünüyor.

Özel ilişkiler de iş kaynaklı stresten nasibini alıyor. Katılımcıların yüzde 40’ı aile ve arkadaşlarının tavırlarında değişim gözlemlediğini belirtirken, yüzde 47’si ise çalışma arkadaşlarının özel hayatlarının stres sebebiyle zarar gördüğünü düşünüyor. Ayrıca artan stres dünyadaki çalışanların üçte birinin uykusuzluk yaşamalarına sebep oluyor.
Uzmanlara göre kontrol altındaki stres, vücuttaki bağışıklık sistemini güçlendiriyor ancak kontrol edilemeyen stres hastalıkları artırıyor. Baş edilemeyen stres, kalp hastalıkları ve hipertansiyon, kansere yol açan kötü huylu tümörler, inme ve enfeksiyon olasılığını artırıyor. Vücuttaki kemiklerin bile kırılmasına yol açabilen işyerindeki stresle nasıl başedilir? Hangi yöntemlere başvurulmalıdır? Nasıl davranmak gerekir?

Stres size nasıl acı verir?

Stres anksiyete, bulantı, baş ağrısı, kabus görme, asabiyet, sinirlilik, öfke, unutkanlık, meraklanma, ruhsal gelgitler, suçluluk, konsantrasyon sorunu, organizasyonluk, yorgun ve depresyonda hissetmek gibi fiziksel, zihinsel ve duygusal problemleri tetikler.
 
Stresi yenmek için bazı ipuçları:
 
- Yöneticinizden yardım ve yönlendirme isteyin, bu stresi yönetmemize yardımcı olur.

- Stres ya da panikle alakalı fiziksel semptomlar ortaya çıktığında bunlarla savaşmayın, kabullenin. Bu kendinizi yetersiz hissetmenizin önüne geçerek bir sonraki adıma odaklanmanızı sağlayacaktır.

- 5 saniye boyunca yavaşça nefes alın ve nefesinizi yine yavaşça 10 saniyede verin. Bunu 5-10 dakika sürdürün. Bu sizin ‘savaş’ ya da ‘kaç’ tepkinizi ortadan kaldırarak nötr duruma gelmenizi sağlar.

- Zihninizde pozitif bir anıyı canlandırıp stres ya da panik atak süresince ona odaklanın. Psikologlar iyimser olan kişilerin pozitif duygularının negatiflere oranının 3:1 olduğunu ortaya koymuşlardır.

- Her gün 15 dakikayı yalnız başınıza ve sessiz pozitif geçirin. Bunu yaparak beyninize, daha rasyonel ve daha az reaksiyon veren sol ön beyninizle düşünmeyi öğretebilirsiniz.

- Fiziksel ve zihinsel olarak sakinleştiğinizde kendinize neden telaşlandığınızı ve bu konuda ne yapabileceğinizi sorun. Ne yapamayacağınıza değil ne yapabileceğinize yoğunlaşın!

- İş yerinde gerektiğinde mola verin. Çalışma arkadaşlarınızla paylaşımda bulunun.

- Yapmanız gereken işleri ‘ertelemeyin’, bu stresi körüklüyor. 

- Kendinize uygun günlük, haftalık ve/veya dönemlik programlar yapın ve uygulamaya çalışın.

- Geçmiş başarısızlıkları ya da gelecekle ilgili sorunlara odaklanmayı bırakın. Gelen her dakikayı o an içinde kabullenmek, hayatın iniş ve çıkışlarını kabullenmenizi sağlayacağı için strese karşı daha dayanıklı olmanızı sağlayacaktır.

Pek çok hastalığın stresle ilişkisi var

- Depresyon ve anksiyete
- Kalp krizi, felç ve yüksek tansiyon
- Bağışıklık sisteminde sorunlar, artan enfeksiyon ihtimali
- Soğuk algınlığı, uçuk, AIDS ya da kanser gibi yaygın hastalıklardan kaynaklı viral bozukluklar
- Romatizmalı atardamar yangısı, çoklu sertleşim gibi otoimmun rahatsızlıkları
- Döküntüler, kurdeşen, atopik dermatit
- Reflü, peptik ülser, hassas bağırsak sendromu, ülseratif kolitler
- Uykusuzluk, uyku bozuklukları

 

Bu konularda ilginizi çekebilir