Kömürün elektrikteki payı yüzde 41'e ulaşacak
Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Genel Müdürü Mustafa Aktaş, halen yüzde 22 düzeyinde bulunan elektrik üretimindeki kömür payının yüzde 41'e çıkacağını söyledi. Aktaş "Gelecek 10 yılda yerli kömüre dayalı 22 bin MW'lik yeni kurulu kapasite oluşturulacak" d
Mehmet KARA
Türkiye enerji tüketiminde kömürün, özellikle de yerli kömürün payını artırmaya yöneldi. Yerli kömüre dayalı santral yatırımlarını özel sektör yapıyor ama bu süreçte en kilit rollerden biri Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ). Santral yapımı şartıyla özel sektöre devredilen kömür sahalarını geliştirip, satışa hazır hale getiren bu kurum. TKİ Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Aktaş’a yaptıklarını, yapacaklarını sorduk.
Kömürün önemini bize anlatır mısınız?
Önce genel olarak enerjiye değinmek lazım. Son yıllarda dünyada enerji tüketimi hızla yükseldi. Petrolde 1998 yılındaki günlük 8 milyon varilin üzerindeki günlük tüketim rakamları neredeyse yeniden yakalandı. Kömürde ise en yüksek tüketim rakamlarının yaşandığı 1969'lu yıllara tekrar dönüldü. Enerjide kömür kullanımı yüzde 5.4 arttı. Bu da toplam enerji tüketimi içinde kömürün payını yüzde 30.3’a taşıdı. Hiç kimse yenilenebilirlere karşı değil ama gelişmeler, uzun vadede fosil yakıta bağımlılığımızın süreceğini gösteriyor. Nedir bunlar? Doğalgaz, petrol ve kömür.
Bu durumda fosil yakıt rezervleri ve kullanım ömürleri önemli…
Tüm dünyada doğalgazda 208 trilyon metreküplük, petrolde ise 1.7 trilyon varillik keşfedilmiş rezerv var. Kömürde ise 1.1 trilyon tonluk bir rezerv söz konusu. Dünyanın büyüme hızına bakılarak yapılan değerlendirmelere göre kömürün 160 yıllık bir ömrü var. Doğalgaz ve petrol için ise 45-60 yıllık bir ömürden söz ediliyor. Tabii yeni keşfedilecek rezervler mutlaka olacaktır.
Kömür üretim ve tüketiminde durum nedir?
Tüm dünyada her yıl 7.4 milyar tonluk bir kömür tüketimi söz konusu. Bunun 3.5 milyar tonluk kısmını, yani yüzde 50'sinden fazlasını Çin tüketiyor. Ardından Hindistan geliyor. Eskiden AB ve ABD sanayi devrimlerini kömürle tamamladılar. Daha sonraki süreçlerde işletilebilir rezervlerinin ekonomik olmaktan çıkması nedeniyle çevre faktörlerinin de ön plana çıkmasıyla bu ülkelerin kömür üretim ve kullanımları azaldı. Burada Asya Pasifik ülkelerine doğru bir eksen kayması oldu. Türkiye’nin durumu? Biz de AB'ye yakın bir ülke olarak nüfusuyla birlikte baktığımızda kömür tüketiminde azımsanmayacak bir paya sahibiz. Artık kömür, nüfus yoğun ülkelerde de fazla tüketilir hale gelmiş oldu. Türkiye’nin yılık kömür tüketimi 100-106 milyon ton aralığında seyrediyor. Ama son gelişmeler çerçevesinde baktığımızda yılda ortalama 104 milyon tonluk bir tüketimden söz edebiliriz. Elektrik-kömür ilişkisi nasıl? Türkiye’nin Nisan 2013 itibariyle 57 bin 794 MW elektrik üretim kapasitesi var. Bu kapasitenin üretebileceği elektrik 285 milyar kWh. 2010 yılında 213, 2011'de 228 milyar kWh, 2012'de 241 milyar kWh'lık bir elektrik tüketimi oldu. Elektrikte her yıl ciddi bir büyüme potansiyeline sahip bir ülkeyiz. Etrafımızda ve küresel düzeyde ciddi bir kriz olmasına rağmen bu büyüme sürdü.
Elektrikteki kömürün payı…
Elektrikte yüzde 48'e varan oranda doğalgaz santrallerine bağımlılık var. Hidrolik kaynaklarımız yüzde 27'lik paya sahip. Kömür santrallerinin payı yüzde 22 düzeyinde. Bunun 16-17 puanlık kısmı yerli kömür. Ve hükümetin 2023 yılı için 100 bin MW’lik kurulu güç hedefi var. Kömürde de yerli payının artırılması hedefleniyor. Hedeflenen 100 bin MW'lik toplam kapasitenin yüzde 30'una karşılık gelen 30 bin MW'lik kısmın yerli kömürden karşılanması öngörülüyor. Mevcut yaklaşık 58 bin MW'nin içinde halen kömüre dayalı 8 bin 500 MW'lik bir kurulu güç var. Demek ki gelecek 10 yılda yerli kömüre dayalı 22 bin MW'lik yeni kurulu kapasite oluşturulacağını söyleyebiliriz. İthal kömüre dayalı olanları da buna eklersek, 2023 yılındaki 100 bin MW'lik kurulu güç içinde kömürün payının yüzde 40-41'i bulması mümkün.
Kömür rezervleri bu hedefleri tutturmak için yeterli mi?
Sürekli yeni rezervler keşfediliyor. 2005 yılına kadar Türkiye'nin toplam rezervi 1.3 milyar tonluk taşkömürü de dâhil 8.3 milyar ton olarak ifade edilirken, 2005 yılından bu yana yapılan çalışmalarla Türkiye'deki rezervler yüzde 60'a yakın artışla 14.5 milyar tona çıkmış durumda. Bu rakamlar her geçen gün artacaktır diye ümit ediyorum. Hatta şu anda, bu röportajı yaptığımız sırada MTA'nın yeni rezervler bulduğu da vakidir diye düşünüyorum. Üstelik halen Türkiye'nin sadece yüzde 40'ı taranmış durumda. Kalan yüzde 60'ı arama ve detay çalışmalarını bekliyor.
Arama ve üretim faaliyetlerinde nelere dikkat ediliyor?
Özellikle yeraltı zenginliklerimizin borsa değerine ulaştırılması gerekiyor. Bunun için de rezervlerimizin uluslararası kabul gören standartlara göre ortaya çıkarılması şart. Dünyada rezerv ölçümlerinde birtakım sınıflama sistemleri var. JORC sistemi gibi, birtakım kriterlere, akredite değerlere göre rezervlerin sınıflandırılması söz konusu. Biz TKİ olarak Maden İşleri Genel Müdürlüğü ile birlikte bu çalışmayı başlattık. Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında bir sınıflama modeli üzerine çalışılıyor. MTA'nın elindeki verilerin çoğunluğu kullanılacak, ilave yeni verilere ihtiyaç var ise onlar da bu sınıflamanın içine girmiş olacak. Böylece akredite bir sınıflama sistemine kavuşmuş olacağız. Bundan sonraki arama faaliyetlerinde de ktiterlerinizi bu sınıflama mekanizmasını dikkate alarak oluşturacaksınız.
Bu sistem Türkiye’ye ne kazandıracak?
Uluslararası standartta kabul gören rezerv verilerimiz olacak. Bu şu açıdan önemli; diyelim ki enerji santrali gibi uzun vadeli bir yatırım yapacaksınız. O zaman uluslararası camiadan finansman arayışına giriyorsunuz. Onlar sizin projelerinizin akredite veriler içerip içermediğine bakıyor. Eğer elinizde akredite veriler yoksa, diyorlar ki şu sınıflama sistemine göre şu verileri bize ver. Bunları hazırlamak hem maddi külfet hem de uzun zaman alıyor. Bunlar en az 1-1.5 yılda hazırlanabilecek veriler. Anadolu'da “görünmez koyuna çoban tutulmaz” diye bir söz vardır. İşte o hesap, adamlar, finans sahipleri, akredite verilerle tespit edilmiş bilgileri istiyor. Yani çoban tutacak, yani size kredi verecek ama yatırımın, dolayısıyla vereceği kredinin geri dönüşünü garanti altına almak için önce koyunları görmek istiyor. Şimdi yatırımcılara birtakım sahalar veriliyor, sonra bir bakıyorsunuz sizin ortaya koyduğunuz verilerin taahhüt ettiğini karşılık ortada yok.
TKİ bu kömürü elektrik üretimine kazandırmak için neler yapıyor?
Yerli kaynakların payını yükseltme hedefi doğrultusunda biz de 14.5 milyar tonluk toplam rezervlerin yüzde 18’ini oluşturan elimizdeki 2.6 milyar tonluk rezervi masaya yatırdık. Halen devlete bağlı, toplam 3 bin 609 MW'lik elektrik santrallerine kömür sağlıyoruz. Buna ilave olarak özel sektör eliyle nerelerde santral yapılabilir diye baktık.
Bu projeleri masaya yatırdık. İhaleye çıkardık. Bir yıl kadar önce Adana Tufanbeyli'deki sahayı (600 MW'lik santral kurulacak) TEYO Yatırım’a devrettik. Ağustos 2012' de Manisa Soma’daki Deniş sahasını (minimum 450 MW' lik santral kurulacak) Hidrogen Enerji (Kolin Grubu) aldı. Kasım 2012'de Bursa Harmanalanı ve Davutlar Sahası (minimum 270 MW santral kurulacak) ile 26 Mart’taki Kütahya Tunçbilek’teki sahayı (minimum 300 MW'lik santral kuruaca) Çelikler İnşaat aldı. 30 Mayıs’ta Bingöl Karlıova'daki sahamızın (minimum 150 MW'lik santral kurulacak) ihalesi var…
Elinizde daha nereler var?
Biz bu çalışmalara Muğla'daki sahalarla devam edeceğiiz. Daha sonra MTA'nın yeni bulduğu ve Enerji Bakanımızın da TKİ'ye verilmesini talimatladığı Eskişehir Alpu'da 1.2 milyar ton, Afyon dinar'da 700 miyon ton rezervli sahalar da Kurumumuza verilecek. Buralardaki detay fizibilite çalışmalarını da tamamlayıp, tabiri caizse kemiksiz et haline getirip özel sektörün hizmetine sunacak, santral kurulumlu ihaleleri yapmaya devam edeceğiz.
Burada kullanılan modeli biraz açar mısınız?
Biz kömür sahaları işletim hakkını, elektrik santrali kurulması şartıyla 30 yıllığına en iyi teklifi sunana veriyoruz. Al kardeşim, burada tarif ettiğim miktarda rezerv var, minimum şu kapasitede elektrik santralini altı yılda kur, elektrik üretmeye başladığında bana kWh başına bana pay ver. Bizim mantığımız bu. Başlangıçta birşey istemiyoruz. Sadece küçük bir teminatı var. Onunla birlikte işlemlerine başlıyor. İstersen zamanı öne çekip kapasiteyi yüksek tutabilirsin. Ben olsam kapasiteyi yüksek tutarım. Çünkü kapasite arttıkça elektrik fiyatlarının da düşmesi beklenir.
Elektriği sattığı günkü fiyat üzerinden mi pay verecek?
Kaça sattığı beni ilgilendirmiyor. Minimum bir rakam koyuyorum. Kömüre dayalı santraller yeni teknolojide genellikle 7200 saat çalışabilir. Ama biz 6 bin saate dayalı olarak üretse de üretmese de 6000 saat çalıştırmış gibi kabul ediyoruz.
Neden saat sınırı var?
Böyle yapmazsak, alan kişi fiyatları kârlı bulmayıp PMUM'a vereceği fiyatları yüksek tutup, santrali çalıştırmayabilir. Oradan ben sorumlu olmayayım. Adam bana 6 bin saat çalışacak gibi teklif versin, bana da kWh başına payımı ödesin. Orada neye satarsa satsın, serbest piyasa çünkü. Bugün 8 sente, yarın 11 sente satar. Bazen de bakarsınız 5 sente satar. Bunlar bizi ilgilendirmiyor. Ama tabii asgari süre olan 6000 saat değil de 7200 saat çalıştırmışsa onun parasını da alıyoruz.
Elektrik öyle bir sektör ki bazen kurduğunuz tesis, ürettikçe zarar yazabiliyor...
Ama onlar da hesabını buna göre yapacak ve ona göre fiyat teklif edecek. Biz onlardan ihalelerde uçuk kaçık rakamlar vermelerini istemiyoruz ki. Biz kamu olarak yüksek rakamların peşinde değiliz. Çünkü ben zaten bana verdikleri bu paraları yeni sahalara yatırarak oraları da yine özel sektörün hizmetine açmayı hedefliyorum. Devletin, yani TKİ’nin, bu ihale bedellerini özel sektörün elinden alarak şişman, zengin bir kurum olmaktansa daha proaktif, kendi yağıyla kavrulan bir kurum olması, bu kaynakları insanlığın hizmetine sunması gerekiyor.
İhalelere ilgi nasıl?
Bu bir yarışmadır. İlgi çok fazla. Bakıyoruz ki bazen 50-60'tan fazla dosya satın alan oluyor. İhalelerimize 13-15 aralığında teklif veren oluyor. Dolayısıyla bu yarışma esnasında çeşitli fiyatlar ortaya çıkıyor. Bu teklifleri verirken kendilerinin bir hesabı vardır mutlaka.
İlgi olduğuna göre, bir fırsat olarak görülüyor olmalı…
Evet. Zaten bir de şöyle bir teşvik sağladık yeni ihale ettiklerimizde. Altı yıl içinde santralini yap dedik ya, eğer daha önce, örneğin, dört yılda tamamlarsanız, kalan iki yıl için kendisinden alacağım elektrik payını yarıya düşürdüm. Dolayısıyla daha hızlı yapabilmelerini sağlayabilmek için bunu da projeksiyonlarımıza koyduk. Gecen yıldan itibaren başlattıklarımızın hepsinde bu teşvik var.
TKİ müşavirleri özel sektöre destek veriyor
Kömür sahalarını özel sektöre verip de kenara çekilmiyoruz, takibini de yapıyoruz. Yeni ihale ettiğimiz Tufanbeyli, Soma Deniş, Bursa Davutlar Harmanalanı, Kütahya Tunçbilek Derin sahaları var. Bir de daha önceden devam edenler var. Bolu Göynük'te Aksa Enerji'nin 270 MW'lik santral projesi var. Ayrıca Eskişehir Mihalıççık'ta Yunus Emre Santrali var Adularya Enerji'nin 290 MW'lik santrali var. Halen bir ünitesi aktif olarak çalışan Şırnak Silopi'de Ciner Grubu'nun santrali var. Oranın iki ünitesi daha devreye girecek 405 MW'ye ulaşacak. Şırnak Bölgesi'nde 405 MW'lik başka bir proje daha var, Valilik, İl Özel İdaresi ilgileniyor. Bütün bu ruhsat alanlarında yürütülen bu projelerin her birinde beşer arkadaşımız görevlendirilmiş durumda. Arkadaşlarımız, bu projelerin hayata geçirilişi sırasında özellikle bürokraside ve diğer bakanlıklar nezdinde karşılaşılan sorunların çözümünde özel sektöre yardımcı oluyorlar. Aşamadıkları noktalarda bize bildiriyorlar, biz devreye giriyoruz. Biz de boyumuzu aşan konuları Bakanımıza aktarıyoruz.
1 kWh elektrik için 3 kg kömür yaktırmayalım
Seyitömer Santrali 1540 gram kömürden 1 kWh elektrik üretmek üzere dizayn edilmiş, şimdi 3 kg’dan üretir hale gelmiş. Hem verim düşüyor hem de kaynak israfı. 1 kWh elektrik için 3 kg kömür yaktırmamamız lazım. Seyitömer özelleştirildi. Yeni sahibinin oluşturacağı yapı, yeni teknonojiyle yapılacağı için 1200 gram kömürden 1 kWh elektrik üretir hale gelecek.