Rekabet edebilir yeni hammadde sentezleri yapmalıyız
DENGE Kimya Genel Müdürü Halil Aksoy ve Genel Müdür Yardımcısı Refik Gülbahar, "Yeni hammaddelerden değişik ürünler tasarlayarak, insan yaşamını kolaylaştırıcı ürünler üreterek küresel ölçekte sözü geçer ülke konumuna gelmeliyiz" diyorlar.
RÜŞTÜ BOZKURT
Yazılım işinin hayatın derinliklerine sindiği doğrudur ama bir çiçekle bahar olmayacağı da bir o kadar doğrudur. Yazılım alanında neler yapılması gerektiğini, etkin firmaların yöneticilerinin düşüncelerini öğrenerek sizlerle paylaştık. Gelin konuyu değiştirelim, tekstil kimyasallarında kendini kanıtlamış bir firmayı yönetenlerin düşüncelerini öğrenelim. Çerkezköy yakınlarında Velimeşe'ye uzanalım DENGE Kimya firmasını yöneticilerinden Halil Aksoy ve Refik Gülbahar'ın ne düşündüklerine kulak verelim.
KÂR MARJLARININ DARALMASI
Tekstil yardımcı kimyasalları üretimini etkileyen başlıca eğilimlerin neler olduğunu soruyoruz Aksoy ile Gülbahar'a: "Kimya sektörünün bütün alanlarında, bütün katmanlarında kâr marjları daralıyor; hızlı bir konsolidasyon yaşanıyor bu bir... Ürün tanıtımı için kullanıcı kadar teknik bilgiyle donanmış, ve kullanıcının ne istediğini anlayan, çözüm üreten satış elemanları gerekiyor bu iki... Üretici son kullanıcıya 'know how' sağlamazsa uzun ömürlü olamıyor bu üç. Bu üç eğilimin farkında olmayan sektörde kimliğini de kişiliğini de, varlığını da yitiriyor bu da dört " yanıtını alıyorum.
Kimya sektöründe sözü edilen eğilimi yaratan etkenlerin neler olduğunu merak etmez misiniz? Bu merakımızı da yanıtsız bırakmıyor Halil Aksoy: "Büyük üreticiler 20 yıl kadar pazara hâkimdiler ve kârlılıkları çok yüksekti. Sektör kâr marjlarından dolayı bir çok üreticiyi taşır durumdaydı. Sonra sektöre bizler gibi çok sayıda firma girdi; aşırı rekabet ve diğer etkenler kâr marjlarını düşürdü. Bu günlerde sektör birçok firmayı taşıyamaz duruma geldi. Zaruretler firmaları konsolide olmaya zorluyor ve zaruret bunu gerektiriyor" diyor.
Halil Aksoy'a,"Kimya sektöründe kâr marjlarının diğer sektörlere göre daha iyi olduğunu anımsatıyoruz. Bu açıdan bakıldığında, sektördeki yapılanmayı hangi etkenler belirliyor?"sorusunu yöneltiyoruz. Sektördeki firmaların Ar-Ge birikimleri, Ür-Ge güçleri, ürün çeşitlendirme, satış ve satış sonrası hizmet kalitesinin artırılması, satıcı piyasa egemenliğinin alıcı piyasa egemenliğine dönüşmesi, işletmelerin teknik altyapı, know-how güçlerinin artması, kullanıcıların ürün bilgisine kolaylıkla erişmesi gibi değişik etkenleri sıralıyor.
Aksoy önemli bir eğilime daha işaret ediyor: "Geçmişte kullanıcılar yüzde 30-40 daha pahalıya büyük, marka olmuş, kendini kanıtlamış firmalardan ürün satın almayı tercih ederdi. Piyasaya giren çok sayıda yeni üretici kalite standardını tutturunca fiyat rekabeti arttı. Sektörde yeni eğilimler ortaya çıkmış oldu" diye ekliyor.
TÜRKİYE'DE PİYASA YAPICI KURULUŞLAR
Halil Aksoy ve Refik Gülbahar'a genelinde kimya sektörü, özelinde tekstil yardımcı kimyasallarında üretim olanaklarını soruyoruz: "Ülkemizde kimya sektöründe ve tekstil yardımcı kimyasalları sektörü özelinde üretim kalitesi ve bilgi birikimi gittikçe artıyor. Ar-Ge destekleri ve sanayii üniversite işbirliklerinin artmasıyla üretilen kimyasalların kilo başına düşen değeri gittikçe artış göstereceği açıktır" yanıtını alıyoruz. Tekstil yardımcı kimyasallarının işlevenin ne olduğunu, tekstile ne gibi değerler kattığını da sorguluyoruz: "Üzerimize giydiğimiz tekstil ürünlerinin giyilebilir hale dönüşmesi için çok sayıda işlemden geçmesi gerekir. Hemen hemen her aşamada bir çok kimyasal kullanılarak tenimize zarar vermeyen, üstün konfor özellikleri sunan, değişik görünüm özellikleriyle sürekli yeni bir moda yaratan kıyafetler üretilmiş oluyor" diyorlar.
Türkiye'nin "tekstil kimyasallarındaki yerini" de öğrenmek istiyoruz. Deneyimli yöneticiler, "Başlangıçta ülkemizde sadece bazı hammaddelerin karışımları yapılıp piyasaya sunulurken, günümüzde bu hammaddelerin sentezlenmesi yoluyla piyasaya sürülmesi noktasına gelinmiştir. Hammaddelerin üretimiyle kimya’nın derinliklerine inme kabiliyetinin arttığı böylece müşterilerin taleplerine göre ürün üretmenin kolaylaştığı ve rekabetin yaratıldığı bir ortam oluşmuştur" diyorlar. Gelişmenin neresinde olduğumuzu kavramak için bizden ileride olanlara bakmalıyız. O nedenle sektörün öncüsü olan dünya çapındaki firmaların bizim üreticilerden farklı ne yaptığını anlatmalarını istiyoruz Aksoy ve Gülbahar'dan. Diyorlar ki, " Bizden ileride konumlanan firmalar, kimya sektörünün hemen hemen her alanına uygun ürün üreten, kimya’nın tek bir alanına yoğunlaşsa bile derin Ar-Ge çalışmaları yaparak literatür yaratacak seviyede bilgiyi üreten ve bu bilgiyi paraya dönüştüren yapıdaki yüksek verimli makineler gibidirler. 100 yılı aşkın geçmişleriyle bu sağlam yapıları oluşturmuşlar, bütün dünyaya yayılmışlar ve gerektiğinde kârlılığı yüksek alanlara evrilebilme kabiliyetleriye sürdürülebilir başarıyı yakalamışlardır."
Bizim firmalarımızın öncü firmalar arasındaki yerlerini alabilmesinin koşullarını da merak ediyorum. Öncelikle sağlam bir kurumsal yapının kurulması gerekiyor. Ülkemiz hammadde kaynaklarının iyi incelenmesi ve ona göre strtaejiler yaratılması gerekiyor. Belki de boşluk olduğunu düşündüğümüz alanlarda kaynaklara yakın olacak organizasyonlar kurmalıyız. Örneğin silikon yağları üretebilmemiz için uygun silis kaynaklarına yakın olmak gibi. Eğer kimya sektörünün bugünkü durumunda yola çıkarsak; ana hammaddelerin karıştırılıp satılmasının katma değeri bir ise sentezleyip satmanın katma değeri on. Yeni hammaddelerden yeni ve ileri sentezlemeler yaparsanız katma değerin ölçüsünü varın siz düşünün. Dünya çapındaki büyük üreticiler yeni kimyasalların sentezleriyle sektörün kaymağını yiyorlar.
DIŞA BAĞIMLILIK
Anladığımız kadarıyla tekstil yardımcı kimyasalları üretiminde hammaddelerde yüzde 80 dışa bağımlıyız. Makine-donanımda da yüzde 60 bağımlılık söz konus- Halil Aksoy' un işaret ettiği yönde odaklanmak gerekiyor: "Denge Kimya’da sentez her zaman yapılan bir işti. Önemli olan zor alanlarda bilgi, beceri ve deneyim kazanarak atılımlar yapmaktır. Rekabet edebilir seviyede yeni hammadde sentezleri yapmalıyız. Bugün geldiğimiz aşamada birçok firmanın önüne geçtik; bundan sonra süreci iyi yönetebilirsek, küresel pazarda rekabet edebilir sentezlere yönelebiliriz. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından 308. Ar-Ge Merkezi olarak tescillendik. Verilen bu destekler ve yapılan denetimlerle çok daha disiplinli ve bazı konulara odaklanarak rekabet oluşturacak ürünlerin üretilmesi konusunda başarılar sağlayacağımıza olan inancım tam."
Ülkemizdeki firmaların gelişmeler karşısında hangi refl eksleri göstermesi gerektirdiğini de soruyoruz Aksoy ve Gülbahar'a : "Türkiye'de ekonominin aktörleri bundan sonra ne yaparlarsa doğru bir yolda ilerler?" Diyorlar ki, "Tekstilde terbiyede en iyi ülkeler arasındayız. Biz bu gelişmeyi 1984'den bu yana 33 yılda gösterdik. Müşteriye know-how desteği verebilen teknik kadrolarımız oluştu. Şimdi yapılacak iş geleceğin ihtiyaçlarını öngörmek, alan belirleyerek oralara odaklanmak olmalı. Mesela bor madenlerinden hareketle türetilecek ürünlerde dünyanın bir numarası olabiliriz. Bu ülkenin insanı başta olmak üzere kaynaklarını gözden geçirerek paylaşılan bir stratejiyle ciddi hamleler yapabiliriz."
Refik Gülbahar'a göre ülkemizin kimyasal üretimindeki gündemi
• Üniversite, sanayi, bürokrasi ve sivil insiyatifl erin ciddi işbirlikleri gerekiyor. İşin ehli 10 bilim insanı bir araya getirilmeli, dünyadaki temel eğilimleri, fırsatları, tehlikeleri, bizim imkanlarımızı ve eksiklerimizi belirleyerek abartmadan ve küçümsemeden durum tespiti yaptırılmalı.
• Kimya sektöründeki öncelikler güçlü yanlarımıza göre belirlenmeli, rekabet edebilir alanlar saptanmalı, neleri, nasıl yapacağımızı iyi bir planlamayla ortaya çıkarmalıyız.
• Ar-Ge yapan kurum ve kuruluşlara destekler artırılarak sürdürülmeli, desteklerin nereye gittiği, ne sonuç alındığı ciddi biçimde gözetlenmeli ve denetlenmeli.
• Bir merkezi akıl oluşturularak yapılan işlerin gözetimi ve denetimi kadar, performansın sürekli iyileştirilmesi ve güvence altına alınması için bir sistem oluşturulmalı ve gelecekle ilgili gelişmelere göre bireyler, kuruluşlar ve kurumlar motive edilmeli.
• İlkokuldan başlayarak özgür düşünce, aykırı fikir, tartışma adabı ve inovatif sonuç alma konuları eğitim sisteminin omurgasını oluşturmalı.
Halil Aksoy'a göre Türkiye'nin atması gereken adımlar
• Bir numaralı kaynağımız ve varlığımız insanımız. İnsanımızı eğitmeyi her şeyin önüne koymalıyız.İnsanımızı eğitme konusunda tam bir seferberlik anlayışıyla hareket etmeliyiz.
• Hammadde kaynaklarının ciddi bir envanterini yaparak, ülkenin üniversiteler, araştırma laboratuvarları, üretici kuruluşlarıyla işbirliği içinde erişilebilir hammaddeler hakkında net bilgi sahibi olmalıyız.
• Elyaf üretimi ve elyafa değişik işlevler katan çalışmalarla tekstil alanında bir sıçramayla gelişmiş ülkelere geri dönüşün önünü kesebiliriz. Almanya'nın tekstil alanına tekrar ilgisini artırması gibi etkenleri dikkatle izlemeliyiz.
• Teknik kimyasallarda yerel düşünmemeli, dünyanın gidişatını da dikkate alarak küresel anlayışla hareket etmeli, teknik kimyasallar üretiminde bilgimizi, sermayemizi, yönetim güçlerimizi birleştirerek uluslararası ölçekte yapılar oluşturmalıyız.
• Birikimlerimizi heba etmemek için nerede olduğumuzu, neleri ve nasıl yapabileceğimizi yaygın biçimde tartışarak, belirleyeceğimiz ortak stratejiyi hayata taşımak için ülkemizin bütün enerjisini harekete geçirmeliyiz.