5 bin ton altını gram gram ekonomiye katmalıyız

Ürettiği altın Londra ve New York piyasalarında kabul gören 'İstanbul Altın Rafinerisi' bu yıl İSO 500’e 26. sıradan giriş yaptı.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

UĞUR YILMAZ - BORSA/FİNANS SERVİSİ 

Hiper enflasyonlu yıllarda birikimini korumak için altına yatıran halk, yastık altında 200 milyar dolara yakın bir meblağ tutuyor. Ülke tasarrufunu artırmak için yastık altı altını ekonomiye katmak isteyen hükümetler ise bunun için altın bankacılığını geliştirmeye çalışıyor. 

20 yıl önce devlet eliyle kurulan ve daha sonra özelleşen İstanbul Altın Rafinerisi, (İAR) Türkiye ekonomisinin yıllardır tartışma konusu olan yastık altı altınlarını işleyerek gram altına çeviriyor. Geçtiğimiz haftalarda açıklanan İSO 500 listesinde hesap sisteminin değişmesiyle 26. sıradan giren şirket, gelecek yıl daha üst sıralara tırmanmayı hedefliyor. 

Rafine ettiği altın dünyanın hemen hemen her kurumunda kabul gören İAR’ın Genel Müdürü Ayşen Esen, “ Son yirmi yılın üretim, ithalat ve ihracat verilerini analiz ederek bir çıkarım yaptığınızda yastık altında yaklaşık 5 bin ton altın olduğu tahmin ediliyor. 5 bin ton altının değeri yaklaşık 200 milyar dolar ve bu meblağ ekonominin içinde değil. Cari açık, tasarruf ve benzeri sorunları konuşurken ekonominin içinde dönmeyen 200 milyar dolar var. Bunu ekonomiye kazandırmak gerekiyor. Bu yüzden biz de altın bankacılığı işine emek veriyoruz. Artık altını altın olarak bankaya yatırabildiğinizden ekonomiye katılan miktar gittikçe artmaya başladı, daha da artması lazım” dedi.

Halk altına dokunmak istiyor 

Dünyadaki merkez bankalarının ciddi oranda altın rezervine sahip olduğunu bildiren Esen, “Bizim Merkez Bankası’nda bu rakam şu anda 500 tonlar civarında. Geçmişle kıyaslandığında çok ciddi bir rakam ama diğer ülkelerde kıyaslandığında daha da büyüyebilir. Merkez Bankası’nın altını munzam karşılık olarak kabul etmesi bankaların da rezervlerinde altın tutabilmesine olanak sağladı. Bankalar altınla kredi sağlamaya başlayabildi. İnsanlar eskiden güven duymadıkları için altınlarını yastık altında tutuyorlardı. Sonuçta bankada durur ama bir şey kazanmadığına göre evde dursun diyorlardı ama şimdi artık bankalar bunlara göre faiz veya kar payı veriyor. Buna ek olarak da güvence altında tutuyor. Önceden altını bankaya para olarak koyuyordunuz artık altını altın olarak koyabiliyorsunuz. Gram altın olarak alabiliyorsunuz. Halk altına dokunmak istiyor. Bütün bunları gündeme getirdikçe bu miktar artmaya başladı” diye konuştu. 

Üretim hızı piyasayla yarışıyor 

Altın sektörünün çok değişken olduğu için hızlı hareket etmenin şart olduğunu vurgulayan Esen, “ İnişlere çıkışlara hazırlıklı olmanız, dünyayı izliyor olmanız gerekiyor. Bizim altın işleme kapasitemiz yaklaşık 650 ton. Türkiye’nin geçmiş yıllardaki üretimi 120-130 ton civarındaydı. En yüksek ürettiği yıl Darphane 90 ton üretmiştir. Dolayısıyla bu çok ciddi bir rakam. Neden böyle derseniz; toplam yıllık üretiminizin 120-130 ton olduğu halde esnek olabilmek, hemen üretim yapabilmek için böyle bir kapasiteye sahip olmanız gerekiyor. Talebe göre günlük 3 ton da 300 kilo da üretebiliyor olmanız lazım. Büyüklük biraz da buradan geliyor. Fiyatlar anında değiştiği için hızlı davranmak zorundasınız. Bugün topladığımız altını akşam rafine edip ertesi gün piyasaya veriyoruz. Aksi takdirde altın piyasası ile baş edemezsiniz. Bu yüzden böyle kapasitelere sahibiz. Bizim havalimanına yakın olmamız da bu bakımdan önemli. Hızlı değişen piyasaya bu şekilde ayak uydurabiliyorsunuz” diye konuştu.

Üretilen altın Londra ve New York onaylı

Rafinasyonda üç temel girdi olduğunu dile getiren Ayşen Esen, “Altın madenlerden gelebilir, hurda altın gelebilir bir de bankalar ve rafinerilerle yapılan ticarette külçe altınlar gelebilir. Her ne gelirse gelsin, bunlar yeniden toplanır, şekillenir. Talebe göre saflaştırılıp külçe formatına getirilir. Bu kuyumculara da satılabilir, başka rafi nerileri de verilebilir, bankalar veya bunun ticaretini yapanlar da alabilir. Almanya, İspanya, ABD ve Dubai’de ofislerimiz bulunuyor, bunlar ve çevresindeki ülkeler bizim ana pazarlarımızı oluşturuyor. London Bullion Market Association (LBMA) tarafından akredite bir şirketiz. LBMA şu anda dünya üzerinde bizimde aralarında olduğumuz 72 şirkete onay vermiş “Good Delivery List” e almış durumda. Dolayısıyla işlediğimiz altın doğrudan bankaların kasalarına girebiliyor. Mercantile Exchange (COMEX)’e giren ilk Türk firmasıyız. COMEX’e girmek için incelemeden geçiyorsunuz. Böyle bir yapıya sahip olduğumuz için ürettiğimiz altın dünyanın her yerinde satılabiliyor” dedi.

'İSO'da geçmiş yıllarda hesaba katılmıyorduk'

Geçmiş yıllardaki hesaplama yöntemi değiştirilince İSO 500 listesine 26. sıradan girdiklerini bildiren Ayşen Esen, “Bu giriş tabi ki sıfırdan değil. Geçmiş senelerde İSO listeleri sanayiden satışlardan oluşturuluyordu bu yüzden bizi değerlendirmeye almıyorlardı. Biz bunun yanlış olduğunu söylüyoruz. Sonuçta biz de sanayiyiz, bu şirkette 500’e yakın kişi istihdam ediliyor. Üretim anlamında katma değer yaratıyoruz. Petrol rafinasyonuyla altın rafinasyonu arasında büyük bir fark yok. Burası da sanayi, dolayısıyla üretimden ciddi miktarda satışımız var. Dolayısıyla bu neden değerlendirmesin. Yanlış bir bakış açısı olduğunu söylüyorduk. Bu sene bu değerlendirmeler yapılınca listeye girdik” dedi.

Bu konularda ilginizi çekebilir