Dünyanın 4’üncü büyük balcısı Turquality’ye girdi

Özen Altıparmak, 12 milyon TL'ye kurduğu Ar-Ge merkezi ve piyasaya sunduğu inovasyonlarla güçlendirdiği Balparmak markası ile Türkiye’yi balda şampiyonlar ligine soktu. Şimdi hedef ihracatta yeni bir faza geçip tüm dünyaya Türk balı yedirmek ve dünyanın en büyük bal şirketi olmak.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Özlem ERMİŞ BEYHAN

Ciro bakımından dünyanın en büyük dördüncü bal markası olan Balparmak şimdi Turquality’nin rüzgarını da ardına alarak liderliğe yürüyor. Çin’den Almanya’ya kadar tüm dünyaya bal satan şirketin kurucusu Özen Altıparmak, 12 milyon TL’ye kurdukları Ar-Ge merkezinin benzerinin sektörde hiçbir şirkette olmadığını kaydetti. Türkiye’nin dünyanın ilk 5 şirketinden birini çıkardığı kaç sektör vardır? Dünya arı geninin merkezi konumundaki bu topraklar, Özen Altıparmak’ın kurup büyüttüğü Balparmak ile neyse ki bu alanda şampiyonlar ligine bir marka sokabildi... Balparmak bugün ciro bazında dünyanın en büyük 4’üncü markası, bilinirlikte ise 6’ncı sırada. Balparmak iki ay önce Turquality programına dahil oldu ve bundan sonra hedef yurtdışında hızlı bir büyüme sürecine girmek. Özen Altıparmak, Türkiye’de pazar paylarının yüzde 55’i aştığını vurgulayarak bundan sonra hedeflerinin ihracat olduğunu açıkladı.

Köy Enstitülü babanın ODTÜ mezunu oğlu

- Siz aileden balcı mısınız?

Ben idealist bir insanım. Bu işe sıfırdan başladım. Aileden balcı değilim, tamamen tesadüfen girdim. Köy enstitüsü mezunu bir babanın oğluyum. Bir arkadaşı arıcıydı, ben onun ballarını satardım. Tamamen tesadüfen girdim bu işe. 

ODTÜ mezunusunuz. Nasıl oldu balcılıkta marka haline gelmeniz?

Evet, babam zorluklarla beni okuttu. TED Ankara koleji mezunuyum. Köyden geldiği için eğitimin ne kadar önemli olduğunu özümseyen biriydi. En iyi eğitimi alabilmem için mücadele verdi. 1984 yılında girdik bu işe ve sevdik. 4 kişiyle başladık, şimdi 370 kişiyi bulduk. Bal üreticisi şirket sayısı Türkiye’de 40 bin civarındadır. Biz, indirim marketler hariç pazarın yüzde 57’sine sahibiz. Bilinirliğimiz yüzde 99...

- Geriye dönüp baktığınızda şunu doğru yaptım dediğiniz neler var?

İnsanın hayatı doğru ve yanlış kararlarla birlikte gider. Tüm kararlar doğru olamıyor. Geri dönüp baktığımda yanlış kararların benim için önemli tecrübeler olduğunu görüyorum. Bir yeriniz acıyacak, o zaman tecrübe oluyor. Örneğin ilk işimde çok para kazandım ilk yıl ama tamamını o iş yerine kaptırarak dolandırıldım. Tanımadığın insanlara karşı çok işe niyetli olmamak gerektiğini, güveneceğin insanları iyi seçmek gerektiğini öğrendim. O tecrübe beni buralara getirdi belki de...

"Çin burjuvazisine satıyoruz"
“Çin dünyanın en büyük bal üreticisi. Biz onlara bile Balparmak olarak ihracat yapıyoruz. Çin burjuvazisi ithal ürünler peşinde. Balparmak’ı da biliyorlar internet sayesinde. Japonya ise çok yüksek strandartları ile ihracatın zor olduğu ülkelerden; onlara da mal satıyoruz.”

- Balparmak global rakiplerine göre nerede?

Ciroda 4’üncü durumdayız tüm dünyada. Marka olarak da 6’ncı marka Balparmak. Euromonitor verileri bunlar. Dünyada 1 milyon 300 bin ton bal üretimi var. Bunun 650 bin tonu paketlidir. Bunun 400 bin tonu da 40’a yakın firmanın elindedir. Biz bu firmalar arasında 4’üncü sıradayız.

Türkiye’den global bir tarım markası çıkmalı

- Yani lig olarak şampiyonlar ligindesiniz...

Evet, aynen öyle. Ve liderlik hedefimiz var. 10 yıldan daha kısa bir sürede ilk sıraya yerleşme hedefimiz var. İlk laboratuarımı ben 1986 yılında kurdum. Daha önce bal toplanır ve paketlenirdi. Biz buna kalite standardı getirmek istedik. Tübitak’tan laboratuvar uzmanı aldık bünyemize, daha markalaşmadan... Bizim misyonumuz balın değerini hak ettiği en üst seviyeye çıkarırken doğallığını ve saflığını korumak.

Kovan şeklinde dizayn merkeze şeker girmesi yasak
Balparmak’ın İstanbul Çekmeköy’deki merkez binası bir kovan şeklinde dizayn edilmiş. Binanın içine şeker girmesi yasak. Şeker isterseniz size Balparmak’ın yeni ürünü, kırılarak açılan özel ambalajındaki ballı karışımlardan geliyor. Bu dünyada ilk ve tek olma özelliği taşıyan ürün, şimdi Çin’den Ortadoğu’ya pek çok pazara ihraç ediliyor. Altıparmak, laboratuarlarına yeni yatırım yaparak arı sütü üzerinde de yeni analizler geliştirdiklerini anlatıyor.

- Balda en sorunlu konu da bu değil mi; bal gerçek bal mı...

Evet, bir balın gerçek olup olmadığını tadarak, rengine bakarak, koklayarak bir kişinin anlaması mümkün değil. Tüketicinin gerçekten kafası karışık ve güvenmek istiyor. Arıcı yapmaz deniyor; hayır insan olan her şeyi yapabilir. Bal tahlil edilmesi en zor, taklit edilmesi en kolay gıda ürünü. Bu nedenle biz 12 milyon TL yatırımla bir Ar-Ge merkezi kurduk. Böyle bir laboratuvar dünyada hiçbir firmada yok. Bu laboratuvarda çok detaylı analizler yapıyoruz. 92’den fazla tahlilden geçiyor tüketiciye giden her bal. Sadece gerçek bal mı değil mi değil, sağlıklı mı, üzerinde kimyasal kalıntı var mı? Bizim tesisimizin içine üzerinde kalıntı olan bir bal giremez. Analizler geliştiriyoruz bu merkezde, bir uzmanlık ve bilgi birikimi oluşturuyoruz burada.

Yatırımı 1 yılda amorti ediyor, enflasyonu düşürüyor
“Muğla bölgesinde EBRD desteği ile gençleri ve kadınları arıcılığa özendirme yolunda bir proje başlattık. Eğitimler veriyor, kovan sağlıyoruz. Sağlıklı, hijyenik üretim için bu eğitimler önemli. Arıcılık bacasız sanayi. Yaptığınız yatırımı; sağlıklı bir üretim yapabiliyorsanız 1 yılda geri alabiliyorsunuz. Gençlere tavsiye ederim, arıcı olsunlar. Balı daha çok yemeliyiz ki arı sayısı artsın. Böylece daha çok tozlaşmayla daha çok tarım ürünü olsun. Bu, tarım ürünlerinin fiyatını, dolayısıyla enflasyonu düşürür.”

- Siz bu testlerle üreticiyi de regüle ediyorsunuz değil mi?

Evet, arıcılar bizim velinimetimiz. Ancak biz tüketicimize rağmen üreticimizi koruyamayız. Arıya bakan arıcı. Biz bal seçici kuruluyuz aslında. Gerçek ve sağlıklı bal olmadığında siz onu iyileştiremezsiniz. İşimizin yüzde 50’si balı seçme yeteneğimizdir, bunu da laboratuarımızla yaparız. Arıcı kendi balının gerçek olup olmadığını bilir ama sağlıklı mı bilemez. Arısına verdiği antibiyotik ne kadar bala geçti, bilemez. Biz analizi yaptığımızda bunu görüyoruz. Arıyı arıcı kandırabilir, ama bizi kandıramaz. Bunu her firma yapamaz, bizimki gibi bir laboratuvar olmadan bunu yapabilmek mümkün değil.

"Arıcı senet sepet istemez 37 yılda bir gün gecikmedik"
“Üreticiden balı doğrudan alıyoruz. Ben 8 yıl üreticiyle çadırlarında yattım. Bizzat kendim giderdim, karpuz, gazete götürürdüm. Ben para vermeden bana bal verdiler. Bu onların büyüklüğüydü... Büyük bir güven. 37 yıldır iş hayatımda bir arıcının ödemesini bir gün değil 1 saat bile geciktirmedik. Asla senet sepet vermeyiz, sadece gününü, vadesini söyleriz. O para o gün ödenir. Zaten marka da güven demektir.”

- Şimdi global bir marka olma yolunda neler yapıyorsunuz?

2 ay önce Turquality programına girdik. Şimdi ilk atağımız Dubai merkezli bir dağıtım şirketi ile anlaşarak tüm Ortadoğu pazarlarına bu ürünlerle girmek olacak. Almanya, Fransa, Hollanda gibi pazarlara, hatta Çin’e bile ihracat yapıyoruz. Ancak bu ihracatı artırmak istiyoruz. Arkamızda çok güzel bir rüzgar var, bunu değerlendirmek istiyoruz. Turquality desteği ile dünya markası olmamız gerekiyor. Kurumsallaşmayı, altyapıyı tamamladık. Önemli bir pazar payımız var. Bundan sonra büyümemiz global pazarlarda olmalı. Türkiye’den tarım sektöründen bir dünya markası çıkmalı. Dünyanın her yerinde olan tek tarım ürünü baldır. Türkiye bir bal ülkesi. Her şey bizi buraya götürüyor. Çam balımız var, dünyada yüzde 90’ını biz üretiyoruz. Özel bir ürün. Bu balı tanıtır, kaynağı kullanırsak fark yaratabiliriz. İnovasyonla güçlendik, Turquality desteğini de aldık, yürüyoruz.

- Bu yolda bir ortaklık olabilir mi?

Olabilir, stratejik ortaklık mümkün. Dağıtım ağı güçlü bir firma ile olabilir. Böyle görüşmelerimiz var.
 

Bu konularda ilginizi çekebilir