Escarus’ta sıra büyümeye geldi
TSKB’nin sürdürülebilirlik alanında biriktirdiği deneyim 2011 yılında Escarus’un kuruluşunu getirmişti. Bu yıl hizmet gamını genişleten şirket, sürdürülebilirlik konusundaki inovatif çözümleriyle pek çok sektöre katma değer yaratmayı hedefliyor.
BORSA/FİNANS - TSKB’nin çevre ve sürdürülebilirlik konularında biriktirdiği tecrübeyi şimdiye kadar finans ve reel sektör ile paylaşan Escarus, sektör yelpazesini genişletmek istiyor. Son dönemde Avrupa kökenli birçok büyük tekstil markasına Türkiye’de üretim yapan firmaların su, enerji ve kimyasal kaynak kullanımı açısından değerlendirilmesi projesinin önemine dikkat çeken Escarus’un Genel Müdürü Hülya Kurt, şirketin büyüme planlarını anlatırken; “Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesi ve kalkınmasına destek vermek en önemli önceliğimiz ve misyonumuz olacaktır” dedi.
TSKB’nin çevreye saygılı ve sürdürülebilir bankacılık misyonuyla edindiği know how’ı önce bankacılık sektörüyle paylaştıklarını anlatan Hülya Kurt, sürdürülebilirliğin artık yatırım çekmenin önemli şartlarından biri haline geldiğine işaret etti.
Önce sürdürülebilir banka oldular sonra know how’ı paylaşalım dediler
Escarus’un temellerini Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın sürdürülebilirlik alanında yaptığı işlerden edindiği deneyim oluşturdu. 2005’lerden itibaren TSKB’de sürdürülebilirlik alanında ilkleri geliştirdiklerini ve uyguladıklarını anlatan Hülya Kurt, “Sürdürülebilirlik stratejisi ve yönetim sistemi yapılandırılması, kredi verme süreçlerinde çevresel ve sosyal risklerin tanımlanması, ölçülmesi, gözetilmesi ve raporlanması gibi birçok farklı alanda Türkiye’de bankacılık sektöründe ilkleri uygulayarak öncü olduk. 2008 itibari ile karbon nötr banka olmuştuk, 2008-2009 dönemine ilişkin sektörün ilk sürdürülebilirlik raporu yayınladık. Bunlar hep Türkiye ve Türk bankacılık sektörü için ‘ilk’ olarak nitelendirebileceğimiz adımlar oldu” bilgisini verdi.
Sürdürülebilirlik alanında global gelişmeleri de çok yakından izlediklerini aktaran Hülya Kurt, edindikleri tüm bilgi ve birikimin banka nezdinde ürünlere yansıdığını da kaydetti. Kurt şöyle devam etti: “Yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, çevre ve kaynak verimliliği konularında hem kurum içinde hem de çalıştığımız kurumlar bazında teknik kapasite geliştirdik. Bu çalışmalar 2008 yılından itibaren uluslararası ödüllerle de taçlanmaya başlarken 2011 yılına gelindiğinde banka, sürdürülebilirlik alanında farklı ve yenilikçi birçok projeye imza atar hale geldi. Escarus tüm bu deneyimlerin ışığında temellerini TSKB’den alan uzmanlık ve vizyonla kuruldu. 2016 yılına geldiğimizde ise Escarus’ta artık daha hızlı büyümenin planlarını yapmaya başladık. Ekibimizi güçlendirdik, önceliklerimizi, araçlarımızı, ve iş modellerimizi yeniden yapılandırdık.”
Hülya Kurt, önümüzdeki döneme ilişkin hedeflerini “Escarus olarak 2016 dönüşüm yılımız oluyor. 2017 ise çözümlerimizi daha geniş şekilde iş dünyasıyla paylaştığımız büyüme yılımız olacak. Finansın dışında enerji, havacılık, lojistik, gıda ve içecek gibi pek çok farklı sektörde büyümek istiyoruz” sözleriyle özetledi.
Avrupalı markalara üretim yapan tekstilcileri izliyor
Escarus’un son dönemde yürüttüğü bir proje global markalar için sürdürülebilirlik ve çevrenin önemini de ortaya koyuyor. Avrupalı bir sürdürülebilirlik inisiyatifiyle ortak yürütülen projede global markalara üretim yapan tekstil sektöründeki tesislerin ölçümlemesi ve değerlendirmesi yapılıyor. Kurt’un verdiği bilgiye göre, verimlilik projelerinin oluşturulmasını da içeren programda şirketlerin somut adımlar atması sağlandı. Geçen sene 11 şirketle yapılan program bu yıl 22 şirketle devam ederken Kurt, “Son iki yıldır gerçekleştirilen çalışmalar dahilinde Avrupa kökenli birçok büyük tekstil markasına Türkiye’de üretim yapan firmaların su, enerji ve kimyasal kaynak kullanımı açısından değerlendirilmesi gerçekleştirildi. Yürütülen proje kapsamında tekstil firmalarına üç alanda önemli faydalar sağlandığına inanıyorum. Bunları üretimde kullanılan kaynakların yönetilerek çevreye olan etkinin azaltılması, global tekstil markalarının sürdürülebilir bir tedarik sistemi ile müşterileri nezdinde daha itibarlı hale gelmesi ve daha az kaynak ve daha iyi uygulama yöntemleri kullanarak global pazarlardaki rekabetçiliğin artırılması olarak özetleyebiliriz” ifadelerini kulandı.
Dünya sürdürülebilirliği Basel kriteri gibi ele alıyor
Dünyada sürdürülebilirlik ve çevre algısında gelinen nokta yeni kuralların yolda olduğu sinyalini veriyor. Aynı bankacılıktaki Basel kriterleri gibi bu alanda da her ülkede kabul görecek normların oluşturulması çabasına dikkat çeken Kurt, “Kredilendirme, proje inceleme ve karar verme süreçlerinde çevresel ve sosyal konuların önemine ilişkin Cambridge Üniversitesi ve UNEP FI işbirliği ile bir rapor hazırlandı. Raporda finans sektörünün proje finansmanı süreçlerinde, gerçekleştirdikleri risk etütlerinde çevresel ve sosyal konuları yeterince dikkate almadığının altı çiziliyor. Artık dünyada finans sektörünün sadece finansal sonuçlarını değil, çevresel - sosyal sonuçlarını ve hatta kredi portföylerinin karbon ayakizini açıklamaları yönünde bir kamuoyu oluşuyor. Önümüzdeki yıllarda bu konunun Basel kriterlerine eklenmesi bile gündeme gelebilecek. Şu an halihazırda bu konuda bir çok inisiyatif özel bazı çalışmalar yapıyor” diye konuştu.
Çevreye dikkat edene yatırımcı daha sıcak
Sürdürülebilirlik konularını gündemine alan bir şirketin, tehdit ve fırsatlarını daha geniş bir perspektifle değerlendirdiğine işaret eden Hülya Kurt, “Dünyada doğal hammadde kaynakları azalıyor. Karbon emisyonlarındaki artış tüm dünyayı ve insanlığı tehdit ediyor. Dolayısıyla yarınlarda var olabilmek için yaptıklarımızı daha farklı ve yenilikçi bir bakış açısıyla gözden geçirmemiz gerekiyor. Yatırımcılar portföylerini oluştururken özellikle sürdürülebilir fon kaynaklarını tercih ediyorlar. Yeşil tahvil gibi yenilikçi enstrümanlar olağan üstü ilgi çekiyor. Bazı uluslar üstü kuruluşlar, ülkelere fon sağlarken çevre kanunlarına ilave olarak bazı global düzenlemelere de uyum gösterilmesini şart koşuyor. Son dönemde gelişmekte olan ülkelere sağlanan fonların çevre konusundaki uygulama yetersizlikleri nedeniyle kesintiye uğradığı görüyoruz” değerlendirmesini yaptı.
Sürdürülebilirlik bir PR çalışması değil
Escarus Genel Müdürü Kurt, sürdürülebilirliğin gerçek tanımına da değindi: “Sürdürülebilirliği en başta bir iş modeli ve strateji olarak görmek lazım. Bugün var olurken uzun vadede de büyüyerek, istihdamı artırarak, topluma daha fazla değer sağlayarak, çevreyi ve doğayı koruyarak var olabilmek için bir yapı kurgulamak ve yönetişimini yapabilmek gerekiyor. Konuyla ilgili politikaların oluşturulması, ekip ve süreç yönetiminin geliştirilerek kurumsallaşması büyük önem taşıyor. Tüm bunlar yapıldıktan sonra da sıra işin raporlanmasına yani sürdürülebilirlik raporlarına geliyor. Tüm bu çaba şirketlere uzun vadeli finansal başarının yanı sıra mutlaka itibar olarak da geri dönüyor. Belki de tam bu noktada düzeltilmesi gereken bir algı var. Pek çok kurum sürdürülebilirliği sosyal sorumluluk projeleriyle beslenen bir PR aktivitesi olarak ele alıyor. Biz de diyoruz ki sürdürülebilirlik bundan çok çok daha fazlasıdır. Stratejidir, iş modelidir ve sürdürülebilir bir yönetim sistemidir.”
Sadece Türk bankalarına değil, yabancı bankalara da danışman
Escarus olarak finans sektöründeki tecrübelerini yerli ve yabancı finansal kurumlarla paylaştıklarını kaydeden Hülya Kurt, “Bankalara ve leasing firmalarına yönelik özellikle kredi verme süreçlerinde çevresel ve sosyal konuların nasıl gözetileceğine dair uygulamalarla ilgili çok yönlü danışmanlık hizmeti veriyoruz. Sadece yurtiçinde değil, yurtdışındaki finansal kurumlarla da çalışıyoruz” diye konuştu.
Yeşil fon borsası kuruluyor
Hülya Kurt, şunları söyledi: “Yeşil tahvil piyasası, 2013 yılında kurumsal yeşil tahvillerin yatırımcıya sunulmasıyla hızlı büyümeye geçti. Piyasa 2012’de 3 milyar dolar hacmindeyken 2013 yılında 11 milyar dolara, 2014 sonu itibariyle ile de 36.5 milyar dolara yükseldi. Yeşil tahviller, 2008 yılından itibaren Dünya Bankası’nın yeni iklim değişikliği programı ile birlikte uygulanmaya başladı. 30 Haziran 2015 itibariyle, Dünya Bankası bugüne kadar değeri 8.4 milyar ABD Doları'na ulaşan 18 farklı para biriminde 100 yeşil tahvil ihraç etti. Yeşil tahvil önümüzdeki dönemin en yenilikçi ve rağbet gören finansman kaynağı olacak. Ülkemizde ise bu konudaki ilk uygulama sürdürülebilirlik alanında hep ilklere imza atan TSKB tarafından gerçekleştirildi. Mayıs 2016’da 300 milyon dolarlık Türkiye’nin ilk yeşil tahvili ihraç edildi. Artık yeşil tahviller için özel piyasaların kurulduğunu görüyoruz. Eylül ayında Lüksemburg’da yeşil tahvillerin işlem göreceği ilk sermaye piyasası platformu kuruldu.”