Gümrük Birliği bize zarar veriyor

SOCAR CEO’su Kenan Yavuz, ABD ile AB arasındaki serbest ticaret anlaşmasının Türkiye için önümüzdeki dönemde en büyük tehdit olduğunu vurguluyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ozlem.jpgSOCAR Türkiye CEO’su ve Petkim Yönetim Kurulu Üyesi Kenan Yavuz’un çok önemli bir uyarısı var: Eğer Gümrük Birliği anlaşması bu şartlarda devam ederse, ABD ile STA ve İran,Türk sanayiciler için çok önemli bir tehdit haline gelecek. “Biz Petkim olarak bu gelişmeler ışığında stratejimizi belirliyoruz, ürün gamımızda radikal değişiklikler yapabiliriz” diyen Yavuz, bürokrasiden sanayicilere kadar her kesimin bu gelişmeleri iyi takip edip, iyi yönetmesinin öneminin altını çiziyor.

Türkiye, yeni bir yıla bölgesindeki ülkelerin kaderlerini değiştirecek anlaşmalarla giriyor. İran’ın nükleer silahsızlanma yolunda attığı imza, Avrupa Birliği’nin ABD ile STA süreci, Kuzey Irak petrolü için el sıkışılması... Kenan Yavuz, bütün bu gelişmeleri Türkiye’nin rekabetsel üstünlüğü penceresinden bakarak analiz ediyor. Kenan Yavuz bu noktada çok önemli uyarılarda bulunuyor: “ABD ile bir serbest ticaret anlaşması Türkiye için bir numaralı tehdittir. Benim yüzde 60 vergi ile mal sattığım ama bize yüzde 0 vergi ile mal satan İran’ın önündeki ticari engellerin kalkması da bizim rekabetsel gücümüze negatif etkide bulunacak” diyor.

SOCAR Türkiye CEO’su Yavuz, 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşmak için bir savaşa girildiğini ancak bu savaşta silahların da eşit olması gerektiğini vurguluyor.

ABD ile sıfır gümrükle rekabet edemeyiz

Yavuz, Gümrük Birliği ile ilgili sorunların konuşulabilmesi gerektiğini, bunu hemen AB’ye karşı olma paradigmasına bağlamamak gerektiğinin altını çiziyor. Başbakan’ın AB’ye alternatif birlikler ile ilgili yaklaşımını benimsiyor.

“Ben AB projesine inanıyorum ama bugün Gümrük Birliği’nin Türkiye’ye vermiş olduğu zararları artık konuşmamız gerekiyor” diyor. ABD’nin Avrupa ile bir serbest ticaret anlaşması imzalamasının Türkiye ekonomisine büyük zarar vereceğini vurgulayan Yavuz, “Bir tarafta bir sanayi, teknoloji devi var. Kaya gazı sonrası ABD’nin enerji maliyeti 3-4 sent seviyesine indi. Bu Türkiye’nin üçte biri... Ölçek farklılığı var. Böyle bir devle hangi babayiğit eşit şartlarda rekabet edebileceğini söylüyorsa çıksın ortaya. Ben petrokimyada Amerika ile rekabet edebileceğimi kesinlikle iddia edemem. Bunu söyleyebilen biri varsa da sesini duymak isterim” diyor.

Bu noktada Yavuz, eğer ABD, AB ile serbest ticaret anlaşması imzalar ise Petkim olarak bazı ürünleri üretmekten vazgeçme noktasına gelebileceklerini açıklıyor. Ürün gamında değişiklik, sayısız radikal tedbirin gündeme geleceğini, bunun hazırlıklarını yaptığını söyleyen Yavuz, “Ben bunu büyük bir tehdit olarak görüyorum. Bunun çalışmalarına başladım.Fiyatımı ABD ile tutturamadığım ürünlerden, İran ile tutturamadığım ürünlerden çıkmam gerekebilir. Herkes hazırlıklarını şimdiden yapsın” uyarısını yapıyor.

Birlik’ten çıkalım, vergi yine sıfır olsun

“ABD’ye, AB ile STA imzaladığında sıfır gümrük uygulamak zorunda kalacağız. Bari biz de ABD ile STA imzalayalım da eşit koşullar olsun.” Kenan Yavuz’a göre bu bir çözüm değil.Yavuz Türkiye’nin AB ile masaya oturup ya belirli sektörlere istisnalar getirilmesini sağlaması gerektiğini söylüyor. Yavuz, “Bu olamıyorsa Türkiye Gümrük Birliği’nden çıksın. AB’ye sıfır gümrük uygulamaya devam etsin. Avrupa ile enerji maliyetlerimiz de işgücü maliyetlerimiz de aynı, orada rekabet edebiliriz. Ama 3’üncü ülkelerle yapılan anlaşmalar bizi bağlamasın. İran bize yüzde 60 vergi uyguluyorsa biz de İran’a yüzde 60, Rusya bize yüzde 10 uyguluyorsa biz de onlara yüzde 10 vergi uygulayabilelim” diyor.

Altın mı üretiyoruz İran’a ihraç edelim?

Bu noktada Kenan Yavuz, Güney Kore ile yapılan serbest ticaret anlaşmasını hatırlatıyor ve soruyor: Bu STA imzalandıktan sonra Güney Kore ile Türkiye arasındaki dış ticaret dengesi ne oldu? Bu kararların ülkenin insanlarının kaderini belirlediğini vurguluyor Kenan Yavuz ve “Bakıyorsunuz Güney Kore’den ithalatımız 5.8 milyar dolar, ihracatımız 500 milyon dolar ve fark giderek açılıyor” diyor. Sektörel bir analiz çalışması yapılmadığında serbest ticaret anlaşmalarının Türkiye’nin ithalat pazarı olma konumunu güçlendirdiği ortaya çıkıyor.

Yavuz bu noktada İran’a geliyor: “Komşumuz İran ile daha kolay ticaret yapalım. Ama en çok konuşulan konu İran’a altın ihraç edecekmişiz... Biz altın mı üretiyoruz da İran’a ihraç edeceğiz. İthal edip satacağız. Peki serbestleşme olduğunda İran niye altını sadece bizden alsın ki? Mecbur olduğu için alıyordu, elleri armut mu topluyor bizim aldığımız yerden alamayacaklar?..”

İran’ın korumacılığı çok yüksek bir pazar olduğunu belirten Kenan Yavuz, ülkenin Türkiye’ye yüzde 60 gümrük vergisi uyguladığını, Türkiye’nin ise dahilde işleme rejimi nedeniyle İran’a yüzde 0 vergi uyguladığını söylüyor.

Irak’ı fırsat olarak görüyorum

“Ambargo kalktığında bu ülke bana sıfır gümrükle mal satacak. Ama ben İran’a petrokimya ürünü satmak istediğimde yüzde İran’da Türkiye’nin 30 katı bir petrokimya üretim kapasitesi var. İran’ın şu anda petrokimya üretim kabiliyeti 15 milyon ton... İran’da enerji maliyeti 2-3 sent, işçilik maliyeti 300- 400 dolar. Bizde asgari ücretin maliyeti 1000 dolar.Devlet memura 1.500 TL maaş veriyor. Dolayısıyla devlette iş bulamayanın özel sektörde çalıştığı bir döneme geldik. Burada biz İran’la nasıl rekabet edeceğiz, bunu dikkatle irdelemek lazım.”

Bu gelişmeler içinde Kuzey Irak ile petrol taşımaya yönelik anlaşmanın Türkiye için önemli bir fırsat olduğunu vurgulayan Yavuz, Irak’a dış ticaret fazlamız olduğunu, Irak pazarının Türkiye için çok önemli olduğunu söyledi.

Kenan Yavuz, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın tartışmaya açtığı “kaliteli büyüme” kavramının çok önemli olduğunu vurguluyor. Büyüme oranından ziyade büyümenin kaynağına odaklanmanın önemine işaret ediyor. Cari açığa kesin çözüm yaratan, inovasyon içeren, katma değeri yükselten bir büyüme mi, ithalata dayalı, kamu yatırımlarından beslenen, tüketimden etkilenen bir büyüme mi?.. “İnşaat iyi de sonsuza kadar elimizde olacak bir argüman değil bu, bu işin bir doygunluk noktası var. İnşaat bir gün duracak, Türkiye buna hazırlıklı olmak durumunda” diyor Yavuz.

Korumacılık yıllarında, ülkeyi geleceğe taşıyacak değerler yaratılamadı

“Türkiye korumacılık yıllarını iyi değerlendiremedi, dünyayla rekabet edebilecek şirketler hazırlanamadı. Koruma duvarları ardında para kazananlar, kazandıklarını bu ülkeyi geleceğe taşıyacak değerler yaratamadı. Kore, Çin, ABD böyle yapmadı. Korudular, büyüttüler, rekabete hazırladılar. Onun için Hyundai, Samsung dünya markası oldu, biz nerede kaldık, onun takdirini okuyuculara bırakalım. O paranın önceden yatırılıp aylarca sırada beklenen yıllarda Türkiye’nin bir yerli otomobili olsun diye heyecan duyan bir otomotiv yöneticimiz olsaydı bugün rahatlıkla bizim de bir Hyundai’miz olurdu. O yılları kaybettik. Yeniden korumacılığa dönemeyiz ama sektörlerimizi, yerli üretimi devletimizin gözetmesi lazım. ABD’de parasal genişlemenin durup durmayacağı niye bizi bu kadar ilgilendiriyor? Çünkü Türkiye’nin cari açığı var. Bugün yüreğimiz pır pır atıyor, ama cari açığı kapatabiliriz, üreterek kapatacağız. Üretimin önünü açacağız. Tüketimi de yerli üretime yoğunlaşan bir yapıya kavuşturacağız. Kredi kartları ile ilgili düzenlemeyi de Başbakanımızın uyarılarını da çok doğru buluyorum. Teşvikler, siyasi istikrar, bu konularda çok yol alındı. Türkiye’de hayat çok ucuzladı. Ben ilk işe girdiğimde 5 devlet memuru kadar maaşım vardı, yılda 1 takım elbiseyi alırken düşünürdüm. Bugün asgari ücretle 9 takım elbise alıyorsunuz. Önemli olan bunu sürdürülebilir kılmak lazım. Eğitimde, sağlıkta Avrupa’nın çok ilerisindeyiz. Bu havuz bir yerden dolacak ki boşalacak. Bu havuzu boşaltanlar olarak bizler, sendikalar, sanayiciler çocuklarımıza karşı sorumluluğumuz olarak bu havuzu doldurmak zorundayız.”

Kauçuk üreticileri peşimizde karbon siyahı için çalışıyoruz

“Petkim’in Yarımca’da tesisleri vardı, bugün yok. Orada ürettiğimiz ürünleri bugün üretemiyoruz. Sendikamız, çalışanımız, sanayicimiz... Biz burayı neden batırdık. Burada üretim yapılamadığı için o ürünlerin hepsini ithal ediyor bugün Türkiye. Yarımca’daki Petkim’in kapasitesi Aliağa’daki Petkim’in 10’da biri kadardı. 4 bin kişi çalışıyormuş orada. Bugün 2 bin 500 kişi çalışıyor Aliağa’da... Yani 38 bin kişi fazla... Neden battığını gördünüz mü? O gün bu görülseydi, teknolojiye yatırım yapılıp oranın çalışan sayısını kaldırabilecek büyüklüğe ulaşılamaz mıydı? Bir mekanizmayı sadece istihdam yaratmak için kullanırsanız sonu bataktır. Petkim’in bugün ürettiği ürünler var, üretmediği ürünler var. Biri şikayet ediyor: Petkim pahalı satıyor. Eskiden Yarımca’da üretilen karbon siyahı diye bir ürün vardı, artık üretmiyoruz, ithal ediliyor. Soruyorum, pahalı mı alıyorsunuz, ucuz mu? Yerli üretim olmadığı için baz da yok. Halbuki yerli üretim fiyat belirleyici olduğunda, ithalatçının karşısına oturuyorsun ‘Petkim 1000 dolar verdi sen daha ucuza ver’ diyorsun. Ben buna saygı duyuyorum, ülkeme para kazandırdığım için gurur duyuyorum, bu senin hakkın. Ama benim de var olma hakkım var... Kauçuk sektöründeki arkadaşlar, ‘Ne olur yatırım yapın, yüzde 1 olsun üretin’ diyor. Bu stratejik bir güç oluyor. Şu anda üzerinde çalıştığımız projelerimiz var, karbon siyahı üzerinde çok ciddi çalışıyoruz örneğin. 50’ye yakın projemiz var ama önceliklerimiz var. Temmuz ayında Petkim’in kapasitesini yüzde 13 artırıyoruz.”

Rekabet gücünü artırmak için 3 öneri

Kenan Yavuz Türkiye’nin rekabet gücünü artırma noktasında yapılması gerekenleri şöyle özetliyor: “Öncelikle işgücü maliyetlerimizi kontrol altında tutmaya devam etmeliyiz. Enerji maliyetlerini de nükleer gibi yeni yatırımlarla çeşitlendirerek düşürmemiz gerek. Üçüncü olarak Gümrük Birliği’nden acilen çıkmamız gerekiyor.”

Rakiplerimiz ‘Petkim ne verirse eksi 50 dolar’ diyerek fiyat veriyor

“Bizim SOCAR olarak Türkiye’deki yatırımlarımız konjonktürel değil. Limanımız son hız devam ediyor, enerji yatırımımızı yapıyoruz, rafinerimiz devam ediyor. Biz geçtiğimiz gün rafineri için 475 milyon doları Türkiye’ye getirdik. Bu, Türkiye tarihinde yapılmış tek seferde en büyük doğrudan yatırımdır. 5.5 milyar dolara rafineri yapıyoruz. 2 milyar doları cebimizden karşılayacağız. Gerisi proje finansmanı ile yapılacak. 1 milyar dolar tamamlandıktan sonra proje finansmanı devreye girecek. Türkiye’nin bu yatırımlara ihtiyacı var. Türkiye’de birkaç Petkim daha olsun, her türlü bilgiyi vermeye hazırız. Çünkü açık ekonomide tek üretici olmak çok zor bir şey. Pazar büyük, biz sadece yüzde 25’ini karşılayabiliyoruz. Benim 69 tane ithalatçı rakibim var. ‘Petkim ne verirse eksi 50 dolar’ diyor, fiyatı o.”

Dahilde işleme rejimi ucubedir...

“Dahilde işleme rejimi ucube bir rejim haline gelmiştir. İhracatı desteklemek için oluşturulan bu rejim bugün ithalatı tetikler hale gelmiştir. Artık herkes de ithalatçı olduğu için kimse eleştirmiyor. Türkiye bugün ithalatının büyük bölümünü 0 vergi ile yapıyor. İthalat yapan şirketlerin çok iyi tanıdığı, tüketici davranışlarını bildiği bir pazar. Bugünkü serbest rekabet koşullarında yerli otomobil yapmak kolay değil. Ama yerli yan sanayiye bakalım. Türkiye’de üretilen araçların yerlilik oranına bakalım, azalıyor mu artıyor mu?”

Bu konularda ilginizi çekebilir