Hugo Boss, İzmir'deki tesislerini 'Takım Elbise Makinesi'ne dönüştürecek
Hugo Boss'un Türkiye'deki Genel Müdürü Joachim Hensch, "Endüstri 4.0 temposu daha önceki sanayi devrimlerine göre çok daha farklı" diyor. İzmir tesislerini bu temponun önüne çekerek Türkiye'de 'kalacaklar'… Hedef; tesislerinin dijital ortamda ikizini yaratmak.
Handan Sema CEYLAN
Dikiş makinesi denince aklımıza aşağı yukarı aynı görüntü geliyor. Peki; Takım Elbise Makinesi... Hugo Boss Tekstil Endüstrisi Limited Genel Müdürü Joachim Hensch, neredeyse 4 bin kişi ile İzmir'de üretim yaptıkları tesislerinin bir 'Takım Elbise Makinesi' olacağını söylüyor. Fabrikanın tümünü makine haline getirecek bu sistem; dijitalleşme, otomasyon ve robotik, en nihayetinde de yapay zekadan oluşuyor. Böylece tekstil alanında Endüstri 4.0'ı hayata geçirmiş olacaklar. Hensch, bu sözcükleri sadece 'moda' olsun diye söylemiyor! Çoktan dijitalleşme sürecini gerçekleştirmiş, otomasyon ve robotik aşamasına geçmişler. Önümüzdeki sene yapay zeka ile karar verir hale gelecekler. 2020'de ise çoktan fabrikaları bir 'Takım Elbise Makinesi' haline gelecek.
Hensch'in ince uzun cam kapılı odasında, bizi iki farklı duvar karşılıyor. Biri Hensch'in hedefl erini adım adım yazılar ve grafiklerle dizayn ettiği dev bir pano. Diğerinde ise bizi bekleyen sunum var, başlığı: "Should I stay or should I go"… Meraklısı bilir; bu satırlar İngiliz The Clash grubunun dünyayı sallayan rock şarkısından... "Kalmalı mıyım, yoksa gitmeli mi" diyor. Endüstri 4.0'ın en büyük çelişkilerinden biri bu. Uluslararası şirketler, ucuz işçilik ve vergi gibi avantajları artık teknoloji ile alt ediyor ve kendi ülkelerine dönüyor. Türkiye'de 4 bine yakın çalışanı olan Hugo Boss da "Should I stay or should I go" sorusunun cevabını 'kalmak', "peki nasıl kalalım"ın cevabını da "Takım Elbise Makinesi olarak" şeklinde bulmuş. Üstelik sadece giysi üretmekle kalmamış, çalışma sistemini iyileştirici 'çözümler' de bulup hizmet faturası da kesmeye başlamışlar. Türkiye'nin 3 bin 800 çalışanı ile önemli yabancı yatırımcılarından olan Hugo Boss'un Endüstri 4.0 serüvenini Hensch'in kendi sözleri ile aktarıyoruz:
2018'in hedefi yapay zeka olacak
Endüstri 4.0 yolculuğuna 2015'te başladık. Daha uzun bir yol haritamız var. Öncelikle mümkün olan her şeyi dijitalleştirdik. Buna da geçen yıl başladık. İlginç olarak önce insandan başladık. Tipik olarak önce makinelerden başlanır. Oysa insanlarla iletişim kurmak makinelerle bağlantı kurmaktan çok daha kolay. Bu yıl da otomasyon ve robotik üzerine çalışıyoruz. Geçtiğimiz yıl TeknoLab adını verdiğimiz laboratuvarımızı kurduk. Son iki yıl içinde bilişim teknolojisi eleman sayımızı da iki katına çıkardık. İlk başladığımızda yaklaşık 13 kişi vardı şimdi 30 arkadaşlar. Bu bölümde otomasyon ve robot kullanımı konularında prototipler üretiyoruz, dünyanın en büyük robot şirketleri ile işbirliği, üniversitelerle Ar-Ge yapıyoruz. Bunu başardığımız zaman 2018'in hedefi yapay zeka olacak. Biraz zaman alacak çünkü analiz edecek tonlarca verimiz olacak. Bundan sonra özel ürünler için özel hatlardan bahsetmeyeceğiz. Mesela kadın giyimde kapasite sorunumuz oldu diyelim, erkek giyimindeki birisini oraya aktaracağız. Makinelerle, ürünlerle ve kaynaklarla çalışmak ve zamanlama şu anki sistemle idare edilebilecek gibi değil. Yönetici olarak kadın giyim kısmında ne olduğunu bilemem. Ama yapay zekayı başardığımız zaman sistem diyecek ki, 'Yarın burada çalışanlardan 20 kişi 14:00-17:00 saatleri arasında şurada çalışacaklar, çünkü orada onlara daha çok ihtiyaç var'.
Piyasaya yakın olmak için burada kalmalıyız
Bu sistem ucuz değil. İlk etapta 7 haneli euro yatırımımız oldu. Ama hesaplarımız bunun yapılmaya değer olduğunu gösterdi. Fabrikamızı İzmir'de tutmak istediğimiz zaman, mesele yalnızca masraflarla baş etmek olmuyor. Öyle düşünsek muhtemelen diğerleri gibi biz de taşınırdık. Başka meselemiz var. Piyasaya çıkma zamanı çok büyük bir sorun haline gelecek. 10 yıl önce bir şey sipariş ettiğimde 7 gün beklerdim. Sonra bu 3 güne düştü. Şimdilerde Amazon'un online dükkanından bir şey sipariş ettiğinizde neredeyse bir saat bekliyorsunuz. Moda hep şu anla ilgilidir. Geçmişte ya da gelecekte olacakla hiçbir ilgisi yoktur. Piyasaya yakın olmak istiyorsak, burada kalmamız lazım. Şimdilerde insanlar perakende dükkanlarında sihirli ayna gibi dijitalleşmelerden bahsediyor. Biz perakendeye yatırım yapıyoruz. Bana göre dijital olan bir zincire ihtiyacımız var. Moda endüstrisinin bu yöne gideceğine inanıyorum.
Ucuz ülkeye taşınma kervanı tersine dönüyor
Sektörümüzde temel soru şu: 'Kalmalı mıyım, yoksa gitmeli mi'. Çünkü endüstrimiz hareket halinde olan bir kervan gibi. 30 yıldan fazladır bu sektördeyim. Batı Avrupa markaları, Almanya ve İtalya'dan Doğu Avrupa'ya ve daha ilerisine doğru taşındılar. Hatta Ukrayna'ya ve daha ilerilere, Hindistan'a, Çin'e taşındık. Çin fazla pahalı gelince insanlar Malezya'ya doğru gerilemeye başladı. Şimdi de geri dönmeye başladılar. Sektörümüzde taşınma kolay. Bir araba fabrikası gibi değil. Onun için fabrikalar son 10 yılda oradan oraya taşındı. Bunun yanlış bir yol olduğuna inanıyoruz. Her zaman daha ucuz bir ülke bulunuyor ama onun da sonu geliyor. Çünkü aslında piyasa değişiyor, müşteri talepleri değişiyor. Sektörümüzde 3D baskı konuşuluyor. Sizi tarayıcı ile tarıyorlar ve kıyafeti dükkanda yapıyorlar. Yani hem üretim hem de satış aynı yerde, bu olağanüstü. 'Haydi işimizi bir sonraki en ucuz ülkeye taşıyalım. En ucuz ülke hangisi? Etiyopya' demekten tamamen farklı bir bakış açısı. Onun için bir ben de Silikon Vadisi'nde bu tamamen farklı düşünen insanları ziyaret edeceğim. İnsanlar eski zihniyeti sürdürüyorlar ama bununla baş edemezler. Bir on yıl önce sektörümüzde robotik, otomasyon ve dijitalleşmeyi düşünmek bile imkansızdı. Çünkü çok pahalıydı. Çok yakında 5 bin dolara satılan robotlar görmeye başlayacağız. Bu da üretime bakış açımızı değiştiriyor. 5-10 yıl öncesini düşünün, sonra da 50 yıl öncesini... Bunun bilim kurgu senaryosu olmadığını biliyoruz. Amazon'a bakın. Daha yeni Whole Foods'u aldılar. Şimdi tuğla ve harç sektörüne girmeye çalışıyorlar. Londra'daki Avrupa'daki en büyük moda fotoğraf stüdyosuna sahipler. Bu insanlar tamamen farklılar ve şu an piyasadaki asıl oyuncular onlar.
Sizin de dijital ayak iziniz var: Facebook hesabınız
Endüstri 4.0'tan bahsederken aslında dijital bir ikiz inşa etmekten bahsediyoruz. Sadece fabrikalar için değil. Biz insanlar için de geçerli bu. Hepimizin Linkedln, Facebook hesabı var, e-mail adresi var. Bir fiziksel bir dünyamız ve dijital dünyamız var. Biz de piyasa koşullarına uyum sağlamak için fabrikamızda her ne yapıyorsak onun dijital ikizini yaratmaya çalışacağız. Takım elbise üretimini tamamıyla farklı hale getirecek girişimler başlatmayı düşündük. Süreci insanların kalitesine daha az bağımlı olacağımız biçimde standartlaştırmaya çalışıyoruz. Böylece sıradan insanlarla yüksek kalitede çalışabiliriz. Sürecin kendisi nitelikli olacak.
Hocus Focus: Artırılmış gerçeklikle yansıyan kalıp
Ayrıca öğrendik ki fabrikamızın hacminin yalnızca küçük bir bölümünü kullanıyoruz. Gerisi hava. Başımızı kaldırıp baktığımızda büyük bir boşluk görüyoruz. Biz de bütün bir fabrikayı makine haline getirecek yeni bir konsept düşündük. Teknoloji, insanlar ve mekanın bir kombinasyonu... Buna 3D mekan planlama diyoruz. Drone kullanıp taşıma sistemleri kullanabiliriz, robotların yukarıda çalışmasını sağlayabiliriz... Mesela yerçekimini bir taşıma sistemi olarak kullanabiliriz. Eşyaları sadece düşmelerini sağlayarak taşımak gibi. Aynı zamanda kağıdı da azaltmak istiyoruz. Bunun için adım attık, Hocus Focus diyoruz. Kağıt kalıptan vazgeçtik. Bir projektörle kalıbı ütü masasına yansıtıyoruz. Hızla istenen bedenlere ayarlanabiliyor. Üstelik bizi 40 bin euroluk kağıt masrafından kurtarıyor. En önemlisi insanlar bununla çalışmayı seviyor. Böylece arttırılmış gerçeklik konusunda da yere basıyoruz. Ara yüzümüz olmayan bir ara yüzümüz olacak. Makineleri konuşarak çalıştırıyoruz. Buna sesli komut diyoruz. Yazmak için durup not almak yok.
Hazırgiyim makinelerden ibaret olmayacak
Universal Robots'un yönetim müdürünün güzel bir sözü var 'Makinelere karşı insanlık değil, insanlarla makinelerin birliği'. Elbette bazı işler yok olacak. Farklı, standartize, robotize, otomatize edilmiş işlerimiz olacak ve bu işler artık insanlar tarafından yapılmayacak. Farklı dönemlerde de bazı meslekler yok oldu. Ben çocukken babamın gazeteden kurşun harf dizgicilerinin yaptığı eylemi okuduğunu hatırlıyorum. Ama grev yapsanız da yapmasanız da bilgisayarlar çoktan bu işin yerini almıştı. O meslek yok oldu. Sektörümüzde yalnızca makinelerden ibaret bir gelecek göreceğimizi düşünmüyorum.
Stajyer için de Linkedin hesabı
Geleneksel olarak ilişkiler çok hiyerarşik. Ama bugünün iletişimi öyle değil. XXL yönetici Linkedın hesabınız yok, stajyerlerle aynı hesaba sahipsiniz ve isterlerse sizinle konuşabilirler. İşimizde de aynı mantıkla düşünmeliyiz, o yüzden burada da birçok şeyi değiştirdik. İş bazlı düşünüyoruz. 'Bu işte kime ihtiyacım olur' diye soruyorum ve beraber çalışıyoruz. Bir girişim başlattık adı 'İşini Yarat'. İnsanlara, 'Eğer sahip olduğumuz teknoloji buysa, nasıl bir hiyerarşiye ihtiyacınız var, ne tür raporlama' diye sorduk. İnsanları geleceği anlayabilsinler ve ondan korkmasınlar diye belli bir seviyeye çekmek istiyoruz.
Türk kültürü iş dünyasının geleceğine uygun
Hugo Boss'ta dünya çapında on dört bin kişi var. New York'tan Hong Kong'a, Barselona'ya kadar meslektaşlarımı tanıyorum. Büyük bir ağ. Önemli bir gözlemim var: Türk kültürü iş dünyasının geleceğine uygun. İzmir fabrikamızdaki insanlar inanılmaz bir değişim becerisine sahip. Son iki yılda yaptıklarımızı düşündüğümde bu başka kültürlerde pek mümkün olmazdı. 2015'te 'fabrikayı tamamen farklı bir yöne taşıyacağız, bu fabrika nasıl akıllı bir fabrika olur' dediğimde inanılmaz değişime açık kafa yapısı ve uyum gösterme yeteneği gördüm. Sonsuza kadar ağlayıp olduğumuz yerde kalamayız, devam etmeliyiz.
Sadece lüks giyim değil 'çözüm' de satıyor
Herkes Endüstri 4.0'dan bahsediyor ama buna nasıl başlayacakları konusunda hiç bir fikirleri yok. Hugo Boss, 'eğer burada bir şeyler yapıyorsak ve işe yarıyorsa, neden başkalarının da bunu yapmasına yardım etmeyelim' diye düşünmüş ve Hugo Boss Solutions'ı kurmuş. Henüz küçük bir bebek gibi ancak danışmanlık yaptıkları ve destek verdikleri birkaç şirket var. Üretim sistemleri mühendisliği, dijital dönüşüm, yalın üretim, kalite ve güvence sistemleri, saha yöneticileri gelişimi ve liderlik gelişimi konularındaki bilgi birikimlerini dışarıya açmış ve profesyonel danışmanlık hizmeti vermeye başlamış durumdalar.
Hayat kitap okumak gibi
Sanat okumak istemiştim. Ama sonra modaya da çok ilgim olduğunu fark ettim. Ellerimle bir şeyler yapmaktan hoşlanıyordum. Böylece askerliğimi yaptıktan sonra 20 yaşında terzi oldum. Patron, patronun eşi ve kızı da dahil 10 kişinin çalıştığı çok küçük bir terzi dükkanında ısmarlama üzerine dikiyordum. Almanya'da Alman Elişçiliği Odası var. Usta terzilik unvanı alıyorsun. Kendi terzi dükkanımı açmak istiyordum. Sonra güzel sanatlardan bir öğretim görevlisiyle tanıştım. 'En azından bir süreliğine endüstriye girmelisin' dedi. Böylece sektöre girdim ve çoklu üretim mantığına aşık oldum.
Ismarlama bir takım elbise yaptığım zaman yalnızca size özel yapıyorum. Ama çok güzel bir fikrim var diyelim, onu endüstriyel olarak on bin kişiye yapabilirim. Böylece ısmarlama terzilikten endüstriyel alana geçtim. Kalıp tasarlayarak yıllarımı geçirdim. Sonra yönetimle ilgilenmeye başladım. Yöneticilik de son derece yaratıcı bir iş. Daha bütüncül bir organizasyon için sorumluluk duymak daha büyük bir hedef. Bunu seviyorum. Artık kalıp çıkartmayı düşünmüyorum. Hep ileriye doğru devam ettim. Hayat kitap okumak gibi… Bölümleriniz vardır ve onları okursunuz. Bazen geriye doğru gidersiniz ama bunu çok nadiren yaparsınız. Normalde bir hikayeyi başından sonuna doğru okursunuz. Bu yüzden geçmişte yaptıklarım konusunda hiç üzgün değilim. Bugünkü hayatımda bana çok yardımcı oluyor.
Üretime gittiğim zaman bu insanların ne yaptığını tam olarak biliyorum. 8-9 saat ayakta durup çalışmanın ne demek olduğunu biliyorum. Bazen teknoloji ile yeni ayarlamalar yapacağımız zaman kendimi düşünüyorum, nasıl çalışmak ya da nasıl ütü yapmak isterdim… Geçmişimin güzelliği bu. Şimdi bir şeyi yönetiyorum ama yönettiğim şeyi tanıyorum. Bu benim için büyük bir avantaj.