‘KOBİ’leri birleştiremiyoruz bari bölünmeyelim’

Mustafa Boydak, Türkiye’deki KOBİ’lerin birleşmesine yönelik adımların cevap vermediğine dikkat çekerek “Şu anda tam tersine bir gelişim var. Aile şirketleri bölünüyor. Birleşemiyoruz, bari bölünmeyelim” diyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

refd.png

Türkiye’nin dış ticarette rekabet gücünü artırmasının bir yolu da KOBİ’lerin birleşerek ölçeklerini büyütmesinden geçiyor. Şimdiye kadar KOBİ’lerin birleşmesi için bazı teşvikler çıktı. Ancak ortaklıklar konusunda gözle görülür bir zihniyet değişikliği şart. Türkiye’de 60 bin civarında ihracatçı KOBİ olduğunu anımsatan Mustafa Boydak, ‘sessiz bir çığlık’ olarak “Küçük olsun, benim olsun diyoruz. Tamam birleşemiyoruz bari bölünmeyelim” görüşünü dile getiriyor. 

Kayseri Sanayi Odası’nın Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Boydak aynı zamanda Boydak Holding şirketlerinden Hes Kablo’nun da Yönetim Kurulu Başkanı. Okurlarımız için 2014’ü yorumladı, 2015’e dair öngörülerini paylaştı. Kurumsallaşma, aile şirketleri ve Türkiye sanayicisinin yakından gözlemleyen Boydak’ın önemli bir tespiti de aile şirketlerinin belirli bir büyüklüğe eriştiğinde bölünmesi. Mustafa Boydak’a göre dinamizmi sağlayan KOBİ’ler Türkiye ekonomisi için çok önemli. Boydak “60 bin civarında ihracatçı KOBİ’miz var” diyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor: “Avrupa’daki rakiplerimize göre ölçeklerimiz çok küçük. Bankacılık bilgimden de faydalanarak şunu söyleyebilirim: KOBİ’ler kredi kullanımında kurumsal segmentin iki katı büyümekte. Mikro işletmelerimiz bile inanılmaz işler yapıyor. Orta büyüklükteki KOBİ’lerimiz AB’deki KOBİ’ler ile yarışıyor. Küçük olmanın avantajları var ama bir yandan da ölçekte küçük kalırlarsa rekabette de geri kalacak KOBİ’lerimiz.”

Hükümetin önceki yıllarda çıkardığı birleşmeleri teşvik eden düzenlemelerinin önemine de dikkat çekiyor Boydak, “Ama teşvik edici unsurları somut olarak ortaya koyamadık. Bir zihniyet değişimine ihtiyacımız var. Algımız: Küçük olsun benim olsun. Bu ‘büyük olsun bizim olsun’ olmalı. Benim şöyle bir tezim var: Tamam birleşemiyoruz, bari bölünmeyelim. Bunu da bir sessiz çığlık olarak topluma söylemeliyiz. Şirketlerimiz, özellikle KOBİ’lerimizde son yıllarda bölünüyorlar. İstenenin tersine bir gelişme var” açıklamalarını yapıyor. 

Bölünen şirketler ortadan siliniyor 

Bölündükçe şirketlerin ortadan silindiğini de kaydediyor Boydak ve “Belki ilk etapta birisi daha parlak gözüküyor. Ama o da muhakkak zaman içinde tökezliyor. Çünkü önceden kardeşiyle birlikte ortak akılda hareket ediyordu. Ortak akıl gidince, bereket de kayboluyor” diyor. “İnsanların özel hayatlarına, ortaklık hukukuna karışmak haddimiz değil” şeklinde devam ediyor Boydak, şu değerlendirmeyi yapıyor: “Ama Türkiye’nin temel sorunlarından birisi de bu. Hükümetimiz birleşmeler konusunda insanları teşvik edici bir uygulama sergilerse, bu devletimizin de menfaatine olacak. Daha az şirketi denetlemek, daha az şirketle uğraşmak iyi değil mi?” 

Şimdi büyüklerde trend şirketleri birleştirmek 

Birleşmeler açısından Boydak önemli bir başka noktanın da altını çiziyor, “Aynı şirketler grubu bünyesinde aynı işi yapan şirketlerin birleştirilmesi lazım. Grup olarak bunu yaptık ama tam bitirmedik. Benzer işleri yapan şirketlerimizi yine birleştireceğiz” diyor. Sadece KOBİ’lere değil büyük işler yapan şirketlere de birleşmeler için teşvik getirilmesini savunan Boydak, “Hayatı kolaylaştırmak lazım. Enfl syonlu yıllarda, şirket sayımızla övünürdük. Enflasyon düşünce bunun gereği kalmadı. Şimdi sadeleşmek lazım. Bu iş dünyası içinde bir trend artık” ifadelerini kullanıyor. 

Şartlar zorlaşınca kayıtdışına sapma oranı artıyor

 Ekonomik şartlarda zorluklar biraz fazlalaşınca, firmaların kayıtdışına sapma oranının da arttığını kaydediyor Boydak, kayıtdışılığın kimseye fayda sağlamadığının altını çiziyor. “Görünürde o işi yapan firmaya cüzi bir menfaat sağlamış gibi olsa da, kayıtdışının şöyle bir etkisi oluyor” diyor Boydak ve “Çalışan diyor ki ‘Benim patron devletten çalıyor ben de ondan çalayım’. Devletimizin vergi kaybı oluyor ve haksız rekabet doğuruyor. Dışardan algısı ona göre oluyor. Bankalar daha az kredi veriyor. ” 

Eskiden cebinden çıkan parayı bilmiyordu... 

Kurumsallaşayım diye kurumsallaşma olmayacağının da altını çiziyor Boydak, “Her şeyden önemlisi iyi yönetim. İyi yönetişim diyoruz hatta. Şirketlerimiz bu ilkelere uygun hareket ederken bir miktar maliyet artışları olabiliyor. Bu da hissedarlara fazla gelebiliyor. Ama şunu hesap etmek gerek: Eski geleneksel yapıyla hareket ettiğinde cebinden çıkanı bilmiyordun” yorumumunu yapıyor. 

Aile işlerini şirket işlerinden ayırmak şart 

Türkiye’nin aile şirketlerine yönelik tespitlerine devam ediyor Boydak, “Aile ilişkisiyle şirket içi ilişkinin biraz farklı olması gerek” diyerek, şunların altını çiziyor. “Ailede büyüklere daha çok saygı, sevgi hürmet olur. Ama şirketlerde yönetme becerisine, donanımına göre bir kişiye görev verilmeli. Aile şirketlerinde, şirketlerin hissedarları ve onlarla birlikte yönetim kurulunda temsil edilen aile mensupları daha çok şirketlerde denetim fonksiyonu yapmalılar. Günlük icraatlarla denetim fonksiyonu bir arada yürümez. Hem sen yürütüyorsun hem de kendi kendini denetliyorsun. Bu olmaz. ‘Şahsen sen bunu uyguluyor musun’ diye sorarsanız. Bunu harfiyen yapıyorum. 12 yıldır bu böyle.”

Belki enflasyon yüzde 7 seviyelerine gelir

Mustafa Boydak’a göre iki seçimli 2014 Türkiye açısından kolay geçmedi, buna olağan üstü iç ve dış siyasi gelişmeler de eklenince işadamı gündemi takip etmekte zorlandı. Boydak, “Bunca sıkıntıya rağmen Türkiye güçlü bir ekonomi olduğunu gösterdi. Büyüme hızımız eskisi gibi değil ama bu sadeceTürkiye’nin değil, dünyanın sorunu” diyor ve devam ediyor: “Enflasyonumuz 8.9 olarak gerçekleşti. Bu oran hedefin baya yukarısında. Zararı yok. 2015'te yine 5.5 hedefiyle yola çıkılıyor. Belki orada fark kapanabilir yüzde 7 seviyelerine gelebilir.”

2016'dan itibaren 5 yıl Türkiye hızla büyür

Boydak gelecek dönemden ise umutlu, bunu “2015'te Türkiye iyi bir dönem geçirirse, OVP’de öngörülen rakamları yakalarsa 2016’dan itibaren yeniden hızlı bir büyüme dönemi olur. 5 yıl en az yüzde 5’le büyüyeceğimiz bir dönem olacağına inanıyorum. 2003-2008 arasında yaptık, yine yaparız. Önce kendi içimizdeki siyasi istikrarı ve iç barışı sürdürebilirsek, Türkiye’nin yakın çevresinde bundan daha kötü gelişmeler olmaz ise biz bunu yaparız. Yalnız dinamik yapımızı kaybetmememiz ve eğitime eğilmemiz gerekiyor” şeklinde tarif ediyor.

Türkiye'de Çin'imiz var Hindistan'ımız var

Türkiye’nin en basit sanayi ürünlerinden en nitelikli savunma sanayi ürünlerine kadar çok geniş bir yelpazede 158 milyar dolarlık ihracat yaptığını da anımsatıyor Boydak, “Ancak bizim ihracatımızın kilosu 3 dolar, öbür ülkenin 8 dolarsa, daha gidecek çok yolumuz var demektir. Markalaşmaya, kaliteye ve teknolojiye yatırım yapmamız şart. Ancak Türkiye’de sadece yüksek nitelikli ürünler üretilmeli diye bir şart yok. Türkiye’de Çin’imiz var, Güneydoğu’ya gidin hem şartlar hem devletin verdiği olanaklarla Çin gibi... İçimizde Hindistan’ımız da var" diyor.

Türkiye'yi 250 milyonluk bir pazar olarak görmeli

“Türkiye 80 milyonluk büyük bir ekonomi. Ama bölgesel olarak düşünmek lazım” diyor Boydak ve şunları söylüyor: “MENA Bölgesi dediğimiz alanla birlikte en az 1 milyarlık pazara hitap ediyoruz. Ama komşularımız, Suriye, Irak, Gürcistan ile birlikte tam 250 nüfusa hitap eden bir ülke haline geldik. Şirketler planını yaparken bunu düşünmeli. Elbette insanlara yatırım yaparken açılın saçılın demiyorum. Siyasi anlamda hiç bir ülkenin iç işlerine karışalım anlamında söylemiyorum. Ekonomik olarak bu ülkelerin hepsi Türkiye'yle yakın olmak istiyor.”

İstikrarın kıymetini algılayamıyoruz

İç talepte kısmen bir canlanma bekliyorum. Avrupa bizim için çok önemli. Avrupa bugünkü halini muhafaza ederse çok iyi. İstikrarın kıymetini çok iyi algılayamıyoruz. Mesela Yunanistan’da Cumhurbaşkanı seçilemiyor. Biz Türkiye’de ilk turda Cumhurbaşkanımızı seçebildik. Bunlar ülke olarak bizim demokratik olgunluk sergilediğimizi gösteriyor.

Gençler makine başında çalışmak istemiyor

Vasıfsız lise mezunu işçi bulmak çok zor. Gençler daha çok sosyal hayatın olduğu yerlerde çalışmak istiyor. AVM’lerde, otoparklarda, sitelerde güvenlik görevlisi gibi... Makine başında çalışmayı istemiyor gençler. Ama o bizim can damarımız, üretim olmazsa hiç bir şey yapamayız. Bir de Y kuşağı var. ‘Kızım oğlum işe neden gelmedin?’ dersek, çekip gidiyorlar.

2014 derlenme ve toparlanma yılı oldu

2014 şirketlerimiz için başarılı bir yıl oldu. Daha çok bir 'derlenme toparlanma yılı’ olarak geçti. Şirketlerimizde bekleyen çok işimiz vardı, bu süreçte yarım kalan işlerimizi tamamlamış olduk. Ürün çeşitlendirme yatırımlarımızı yaptık. Bazı markalarımızda büyüdük bazılarını başa baş kapattık. Ortalamada büyümemiz var. Bu yılki büyümemiz yüzde 7’yi bulur enfl asyonla düşünürsek yüzde 5 oranında gerçekleşir. Enerji sektöründeki bazı yatırımlarımızı tamamladık, bazıları için de çalışmalar devam ediyor. 400 megavatlık bir güce ulaşacağız. HES ve RES’lerimiz var.”

Irak yavaşladı, Ukrayna'yı kapattık

Yurtdışı yatırımlarımız bölgelerdeki çalkantılı olaylardan etkilendi. Ukrayna ve Irak’ta üretim yapıyorduk. Irak’taki yatırımımız Duhok şehrinde. Bölgede IŞİD tehlikesi oluşunca sıkıntı oldu. Ama yatırımlarımız güvenlik sıkıntısı olmadan devam etti. Ukrayna’daki yatırımı kapattık. Bizim bulunduğumuz bölge Doğu’da tam olayların olduğu yerdeydi.”

İşadamı karar verici olsa Türkiye ekonomisi için 5 adımda ne yapardı?

Maliye Bakanlığı'nın zihniyetini değiştirirdim

Maliye Bakanlığı teşkilatının iş dünyasına bakışını değiştirirdim. Gerçek ve tüzel kişilerin müşterileri olduğunu kabul ederek, müşteri lehine opsiyon haklarımı kullanırdım. Suç teşkil eden olayları bunun dışında tutuyorum.

Uluslarası anlaşmalar üzerinde çalışırdım

Uluslararası ekonomik ilişkilerimizi, uymak zorunda olduğumuz anlaşmaları dikkate alarak, gözden geçirirdim. Neredelerde ticari anlaşmalarda eksiğimiz var baktırır, yeni anlaşmalar yapardım.

Teşvikleri bir kademe artırırdım

Sanayi yatırımlarını 3 yılı kapsayacak şekilde, bölgesel teşviklendirme mekanizmasında bir kademe yukarı çekerdim. İstanbul’u dışarda tutmazdım. 4. Bölge kentini 3. Bölge avantajından yararlandırırdım.

Yapılandırmayı 3 ay uzatırdım

Sosyal güvenlik sistemi ile ilgili yapılandırma düzenlemesi 31.12.2014 itibariyle bitti. Buna 3 ay ek süre verirdim. Suçluyu affetme modundayız derseniz. Adam batmış zaten. Bu avanta değil, hayata dönme şansı.

Stopajda indirim yapardım

Şirketlerin geçmiş yıl karlarını dağıtmasında yüzde 10 olarak alınan stopajın yüzde 7.5’e indirilmesini sağlardım. Böylece piyasaya para girişi sağlanmış olur. Kar dağıtımının teşvik olur.

Bu konularda ilginizi çekebilir