AB’nin inşa ettiği temeller sarsılmaya başladı
Hem karbonsuzlaşmanın hem de ekonomik büyümenin artırılmasının amaçlandığı ‘Avrupa Rekabetçilik Pusulası’ iş dünyasından destek görse de çevre konuma rekabetçiliğine karşı sınıfta kaldı. Pusulada Trump’ın başkanlığı ile başlayan yeni döneme ilişkin politika önerilerinin içermemesini eleştiren Prof. Dr. Etem Karakaya, “Yeni dönemde AB-Çin iş birliği önem kazanacak” dedi.
Başak Nur GÖKÇAM
Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği’nin üretkenliğini ve ekonomik büyümesini artırmayı amaçlayan ‘Avrupa Rekabetçilik Pusulası’nı kamuoyu ile paylaştı. İnovasyon, karbonsuzlaşma ve güvenlik odaklı, geniş kapsamlı bir stratejinin parçası olan Pusula, bir yandan iş dünyasından büyük destek görürken, diğer yandan ise çevre korumayı rekabetçiliğe kurban edeceğine yönelik eleştirilere konu oldu.
Pusula’nın, karbonsuzlaşma hedeflerine daha rekabetçi bir yoldan ulaşmak için sunduğu yol haritasının, özellikle AB’nin başarısını destekleyen küresel koşulların ortadan kalktığı bugünlerde, büyük önem taşıdığını söyleyen Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Etem Karakaya, “Ancak Trump’ın başkanlığı ile başlayan yeni döneme dair politika önerileri içermemesi, önemli bir eksiklik. Bu yeni dönemde AB’nin, bir yandan rekabetçiliğini artıracak politikalar izlerken bir yandan da, baştan Çin olmak üzere, diğer ülkeler ile sağlıklı bir işbirliği kurması önem taşıyor” dedi.
Pusula’nın; inovasyonu kuvvetlendirerek ABD’li ve Çinli firmalarla yarışabilecek ‘Avrupa şampiyonları’ yaratmayı da hedeflediğini belirten Prof. Dr. Karakaya, “Bu strateji; bürokratik engellerin azaltılmasını, regülasyonların sadeleştirilmesini ve karbonsuzlaşma hedefleri ile ekonomik büyümenin uzlaştırılmasını öngörüyor. İş dünyasının büyük destek verdiği Pusula, özellikle Avrupa Parlamentosu’ndaki yeşiller ve sosyalist blok ile bazı çevreci sivil toplum kuruluşları tarafından ise çevre korumayı rekabetçiliğe kurban edeceği endişesiyle ve regülasyonları azaltması sebebiyle eleştiriliyor” diye konuştu.

Yeşil dönüşüm hedeflerinde gerileme dönemi
AB ülkelerinin, 2008 finansal krizinden itibaren sıkıntılar yaşamaya başladığını ve bu olumsuzlukların, pandemi ile birlikte şiddetlendiği vurgusunu yapan Karakaya, “Yeni Milenyumun başlangıcında Çin’in toplam GSYH’sı 1.21 trilyon dolardı ve bu değer, AB üyesi Almanya’nın 1.95 trilyon dolarlık GSYH’sından daha küçüktü. 2022 yılında ise Çin’in toplam GSYH değeri, 27 üyeli AB ekonomisinin toplamından daha fazla hale geldi. Bu gerileme, AB’nin öncülük etmeyi hedeflediği yeşil dönüşüm alanında da geçerli. Karbonsuz bir geleceği ‘kalkınmanın ana motoru’ olarak gören ve yeşil dönüşümün öncüsü olmanın, kendisine önemli stratejik avantajlar sağlayacağını düşünen AB; yeşil enerji dönüşümünü ve emisyon azaltım hedeflerini başarıyla gerçekleştiriyor” değerlendirmesinde bulundu.
Avrupalı üreticiler, EV devriminde hantal kaldı
Avrupa için daha da şiddetli bir sorunun ise otomotiv sektöründe gözlemlediklerini söyleyen Karakaya, “Ulaştırma sektörünün karbonsuzlaşması için en önemli seçenek olan elektrikli vasıtalar (EV), fosil temelli araç üretiminde küresel lider olan Almanya ve AB şirketleri için önemli bir tehdit haline geldi. İçten yanmalı motorlara sahip prestijli araçlar üreten Volkswagen, BMW, Mercedes gibi markalar, bu dönüşüm sürecinde adeta yük olmaya başladı.
Başta Alman markaları olmak üzere, Avrupa’nın geleneksel fosil temelli şirketlerinin EV üretiminde hantal kaldığı ve elektrikli araçlarını rekabetçi fiyatlarla satamadığı görülüyor. Örneğin 2024’te küresel olarak en çok satılan ilk 10 EV arasında Almanya’nın veya diğer Avrupa ülkelerinin asırlık araç şirketleri yer almıyordu. Draghi Raporu’nda da belirtildiği üzere, 2000 yılının başından bu yana ABli üreticilerin küresel pazar payı üçte birden altıda bire düştü - Çin’in payı ise yaklaşık yüzde iki seviyesinden yüzde 32’ye yükseldi” dedi.
“AB girişimci karşıtı kültüre bürünüyor”
Yoğun bürokratik engellere ve karmaşık regülasyonlara sahip olan AB’nin giderek ‘girişimci karşıtı’ bir kültüre bürünmüş göründüğünü söyleyen Karakaya, “Örneğin son 10 yılda, trilyon dolarlık şirket değerine ulaşan en büyük 10 teknoloji şirketinden dokuzu, ABD merkezli. İlk 10’da hiç Avrupalı şirket bulunmuyor. Dünyanın en büyük 50 teknoloji şirketinin ise yalnızca dördü Avrupa merkezli. Draghi Raporu’nda da son 50 yılda, sıfırdan 100 milyar euro üzerinde piyasa değerine ulaşan hiçbir AB şirketinin kurulmadığı aktarılıyor.
AB, bu inovasyon açığını kapatmak için; yeşil teknolojiler, yapay zeka, biyoteknoloji ve uzay teknolojisi gibi sektörlere yatırım yapmayı planlıyor. Böylelikle, özellikle ABD’nin ve Çin’in büyük firmalarıyla küresel olarak rekabet edebilecek ‘‘Avrupa şampiyonları’’nı teşvik etmeyi amaçlıyor. Bu şirketlerin inovasyon potansiyellerini güçlendirmek için AB Pusulası, antitrust ve birleşmelere dair düzenlemelerin yeniden değerlendirilmesi de dahil olmak üzere, rekabet politikalarının modernize edilmesini öneriyor” diye konuştu.
Çevresel raporlama yükümlülükleri yüzde 35’e kadar azalacak
Çevre ve yeşil dönüşüm alanındaki düzenlemelerde de bazen yoğun bürokratik engellere, yeşil yatırımların gecikmesine ve genel olarak karmaşa yaşanabildiğini belirten Prof. Dr. Etem Karakaya, “AB Pusulası ile de sadeleştirme hedefleri doğrultusunda özellikle çevresel raporlamalarda önemli bir azaltıma gidilecek. Çevresel raporlama yükümlülüklerinde yaklaşık yüzde 25 sadeleştirme düşünüyor; bu sadeleştirme KOBİler içi ise yüzde 35 civarında olacak. Ayrıca şubat ayında duyurulması planlanan Omnibus ESG yasası; özellikle AB Taksonomi Yönetmeliği, Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlaması Direktifi (CSRD) ve Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi’nde (CSDDD) sadeleştirmeleri içerecek” bilgisini verdi.
Temiz Sanayi Planı ile temiz teknolojiye geçiş desteklenecek
Avrupa Komisyonu’nun, temiz teknoloji endüstrilerine daha fazla destek vermeyi amaçlayan ‘Temiz Sanayi Anlaşması’nı şubat ayı içinde yayınlayacağını belirten Prof. Dr. Etem Karakaya, “Temiz Sanayi Planı ile AB, enerji yoğun şirketlerin temiz teknolojilere geçişini daha iyi desteklemek için devlet yardımlarında esnek ve destekleyici bir çerçeve sunmayı; mali teşvikler, kamu alım politikaları ve inovasyon fonlaması yoluyla düşük karbonlu ürünlere olan talebi teşvik etmeyi planlıyor” dedi.
Avrupa Birliği-Çin iş birliği ‘kazan-kazan-kazan’ olabilir
Küresel müzakerelerde iklim önderi olduğunu iddia eden AB’nin, yeşil teknolojilerin ticaretine ve yaygınlaşmasına engeller getirmesi, ilkeleriyle bağdaşmadığını belirten Karakaya, “Asıl hedef, pahalı olan yeşil teknolojilerin ucuz ve rekabetçi bir şekilde üretilmesi ve kullanılması ise, bunu da bir şekilde Çin veya diğer ülkeler becerebiliyor ise, yapılması gereken bu ülke ile iş birliğine gitmektir. Yapıcı bir işbirliği, hem AB hem Çin hem de iklim değişikliği ile mücadele için kazan-kazan-kazan durumu yaratacaktır” yorumunu yaptı.