Yellowstone turizmi yılda 1 megaton emisyon üretiyor
Araştırmacılar, yılda 4 milyondan fazla ziyaretçi alabilen Yellowstone Milli Parkı turizminin neden olduğu karbon emisyonu miktarını inceledi. Buna göre parka yapılan rekreasyon ziyaretlerinin yılda 1 megatondan fazla emisyon ürettiği hesaplandı.
Başak Nur GÖKÇAM
İklim değişikliği felaketi her geçen yıl etkisini hızla hissettirmeye devam ediyor. Gezegendeki canlı yaşamını tehdit eden küresel ısınmaya karşı ise insanlar, ısınmayı yavaşlatmak için atmosferden karbon yakalamak ve söz konusu karbonu yeraltına çekme yolunda ağaçlar, çimenler ve çalılardan oluşan doğal ekosistemlere bağımlıdır.
Bu nedenle günümüzde sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda sera gazı emisyonlarının azaltımı için özellikle yeşil alanların artırılması korunması büyük önem taşır. Fakat ironik bir şekilde korunan bu alanlar ise turizm için sıklıkla kullanılır ve insanlar, doğal ekosistemleri ziyaret etme eğilimindedir.
Dünyanın dört bir yanından ziyaretçi akını
Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin Idaho, Montana ve Wyoming eyaletlerinde yer alan, sahip olduğu doğal ekosistemi ile bilinen Yellowstone Milli Parkı da dünyanın ilk ve en eski ulusal parkı olma özelliğiyle bilinir. Ülke turizmi açısından önemli bir ziyaret alanı olan park, 1 yılda 4 milyondan fazla ziyaretçi ağırlamakta ve korunması gereken doğal ekosistemde ülke turizm açısından önemli bir yere sahip.
ABD’deki bu turizmi farklı bir açıdan değerlendiren Quinney Doğal Kaynaklar Koleji ile Açık Hava Rekreasyonu ve Turizm Enstitüsü araştırmacıları, turistlerin yoğun ilgisi nedeniyle sık sık ziyaretçi rekoru kıran ulusal parka dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerin, park ziyaretleri sonucu atmosfere saldığı karbon emisyonu üzerinde yeni bir çalışmaya imza attı.
Çalışma, Çevre ve Toplum Bakanlığı’ndan Emily Wilkins, Jordan Smith ve meslektaşları tarafından gerçekleştirildi. Araştırmada, 1 yılda 4 milyondan fazla ziyaretçi ağırlayabilen popüler bir destinasyon oluşuyla bilinen Yellowstone Milli Parkı’nda 1 yıllık turist ziyaretlerinden kaynaklanan karbon emisyonlarının çetelesi oluşturuldu.
Emisyonun yüzde 90’ı parka gidiş-dönüşte oluşuyor
Hesaplamalarda, parka yapılan rekreasyon ziyaretlerinin, yılda bir megatonun biraz üzerinde karbon emisyonu ürettiği, bu rakamın da her ziyaretçi tarafından 479 kilograma karşılık gelebileceği belirtildi. İncelemelerde, park girişine gidiş-dönüş seyahatinin, toplamın neredeyse yüzde 90’ını oluşturduğu görülürken, yüzde 5’in ise ziyaretçilerin park sınırları içinde bir yerden bir yere taşınmasıyla, yüzde 4’ün ise gecelik konaklamalardan sağlandığı saptandı
.Emisyon salımlarında toplamın sadece yüzde 1’inin ise ziyaretçi merkezleri, müzeler, mağazalar ve restoranlar gibi park faaliyetlerinden geldiği görüldü.
Ziyaretçilerin 3’te 1’i uçuş yapan birini içeriyor
Araştırmada, Yellowstone’a yapılan ziyaretlerin üçte birinden biraz fazlasının uçuş yapan birini içerdiği, fakat bu durumun, bu belirli geziler park dışı ulaşımdan kaynaklanan emisyonların yüzde 72’sini oluşturduğu hesaplandı.
Çalışmaya ilişkin değerlendirmede bulunan ABD Jeolojik Araştırma Kurumu çalışanı Emily Wilkins, “Turizm endüstrisi karbon etkilerini azaltmaya yönelik stratejiler araştırdıkça, bu sonuçsuz kalabilir. Avrupa veya Asya yerine yakın bölgelerden gelen ziyaretçilerin daha büyük bir kısmını teşvik edecek veya uçarken araba kullanmayı teşvik edecek gelecekteki kampanyalar, bu emisyon rakamlarının azaltılmasında büyük etkilere sahip olma potansiyeline sahip” dedi.
Turizmin emisyondaki rolü ‘hafif’ değil
Yapılan incelemelere göre turizm sektörü, yıllık küresel karbon emisyonlarının yüzde 8’inden sorumlu ve ABD’nin, dünyadaki en yüksek toplam turizm karbon ayak izine sahip olduğu tahmin ediliyor. Gelecekte ise bu oranın artması bekleniyor.
Turizmin, iklim değişikliği üzerindeki etkisinin yanı sıra iklim değişikliğinin turizm üzerindeki etkisinin de daha fazla araştırılması gerektiğinin altını çizen Emily Wilkins, “Bu konuların hem büyük ekonomik hem de çevresel yansımaları var. Yöneticiler ve karar vericiler, parklara yönelik turizmin hassas küresel iklim sistemine nasıl katkıda bulunduğu konusunda daha kapsamlı bir perspektife ihtiyaç duyuyor” ifadelerinde bulundu.