Yenilenebilir enerjide kilidi meskenler açacak

Gelecek 10 yıl içinde Türkiye’de yapılacak 20 gigavatlık rüzgâr ve güneş enerji santrali yatırımı sonucunda yenilenebilir enerji oranı ile konvansiyonel enerji santrallerinin de artması bekleniyor. Şebekenin kararlılığı ve sürekliliğinin sağlanması için ise depolama sistemlerine ve meskenlere ihtiyaç var.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Başak Nur GÖKÇAM

Yenilenebilir enerji olan rüzgâr ve güneş enerjisi, tüm dünyada kesikli bir üretime sahip. Bu durum, kara ve deniz arasındaki sıcaklık farkının değişkenliğinden kaynaklanıyor. İklim değişikliği ise söz konusu sıcaklık farkını artırarak, çok daha değişken bir hale getiriyor.

Bu nedenle de sürdürülebilir bir gezegen için yenilenebilir enerji üretimi kadar, bu enerjiyi depolama ve depolamada önemli bir paya sahip olan meskenler kilit rol oynuyor. Enerji depolamanın hem enerji üretimi ve tasarruf hem de gezegene sağlanan katkı açısından önemine vurgu yapan GENSED (Güneş Enerjisi Sanayicileri ve Endüstrisi Derneği) Başkanı Tolga Murat Özdemir, “Yenilenebilir enerji kaynağımız olan rüzgâr rejimleri ve güneş, iklim değişiklikleri nedeniyle çok değişken ve tutarsız bir hale geldi. Bu tutarsızlık ise şebekenin dengesini kaybetmesine neden oluyor.

Biz olabilecek her yeri güneş yapsak bile, öğle vakti tüketimin hepsinin güneşten karşılanması ile akşam saatlerine gelindiğinde elde enerji kalmıyor. Buna ilişkin Kaliforniya’da yapılan ölçümlemede ördek eğrisi adı verilen bir yapı oluşturuldu. Eğriye göre enerjinin dengelenmesi için tek ihtiyaç depolama. Yani güneşimiz yazın 4’e kadarsa, 8’e kadar da bunu depolayıp yavaş yavaş kullanmak gerekiyor. Eğer bunu başarırsak, güneşimiz hiçbir zaman batmaz” dedi.

En güzel dağıtık enerji meskenlerle sağlanır

Hedeflere ulaşabilmenin asıl yolunun meskenler olduğuna vurgu yapan Özdemir, “Artık gezegenimiz alarm veriyor ve bizim bir an önce en fazla karbon emisyonuna neden olan elektrik üretimini, yenilenebilir enerjiden sağlamamız şart oldu. Burada da esas dikkat çekilmesi gereken nokta meskenlerde güneş enerjisi kullanımı. Bunun nedeni de en verimli dağıtık enerjinin meskenler aracılığıyla sağlanmasından kaynaklanıyor” diye konuştu.

Hazine arazilerinin lisanssız elektrik tahsisatına açıldığını hatırlatan Özdemir, “Biz bu yeniliği ABD ile aynı anda getirdik. Lisanssızın önünün açılması, sürdürülebilirlik hedefleri açısından çok önemliydi. Çünkü lisanslının önü zaten açıktı, sorun yaşayan lisansı olmayanlardı. Hatta bununla ilgili güzel bir kiralama mevzuatı da çıktı ve ihaleler açıldı. Buna göre bir hazine arazisi 29 yıllığına kiralanabilecekti.

Fakat 29 yıl oluşu sebebiyle, araziyi kiralayana tapu verilmedi ve tapu alma hakkı yalnızca lisanslının oldu. Yenilenebilir enerji üretimi için ciddi de bir maliyet gerektiriyor malum. Bunun için bankaya kredi alımına başvuran lisanssıza da tapu olmadığı için ipotek sıkıntısı nedeniyle kredi hakkı tanınmadı. Bu da lisansı olmayan için engel oldu” dedi. Hazine arazisi kiralamalarındaki RES ve GES projelerinin yarışma olmadan yapıldığı bilgisini de veren Özdemir, “Tapusu olan lisanslıya verilen arazi ile tapusu olmayan lisanssızın arazisinin koordinatı çakıştı.

Mevzuat gereği hak lisans sahibinin olduğu için de diğer taraf arazisini yenilenebilir enerjiye açamadı. Bu noktada lisanssız olan üvey evlat muamelesi gördü. Biz GENSED olarak lisanslının da hakkı yenilmesin ama lisanssızların da önü açılsın diyoruz. Ve lisanssız üreticilerin üvey evlat olmaktan çıkarılmasını talep ediyoruz. Çünkü biz lisanslı ile değil lisanssız ile büyüyeceğiz” şeklinde konuştu.

EMO’nun devreye girmesi ile hedeflere ulaşılabilir

2018'de 10 kilovatla başlayan mesken üretim miktarının, bugün 50 kilovata ulaştığını da belirten Özdemir, “Kıyı şeridindeki villalarda yenilenebilir enerji üretimine başlanacak. Mevzuata göre ticaretin engellenmesi amacıyla üretici, tükettiği kadarının 1 katını satabilmekte. Meskende ise böyle bir durum yok. Yani tüketmeden de hepsini satabilir. Üstelik buradan vergi de alınmıyor. Fakat bizim meskendeki asıl sıkıntımız, izin süreçlerinin lisanslı işleyiş ile aynı olması. Çünkü meskenin GES ve RES ile enerji üretebilmesi için EDAŞ (Elektrik Dağıtım A.Ş.) ’dan izin alması gerekiyor.

Biz diyoruz ki bunun yerine EMO (Elektrik Mühendisleri Odası) devreye girsin ve meskenler izinlerini oradan alsınlar. Çünkü birçok mesken sahibi, işleyiş uzun olduğu için yenilenebilir enerji üretiminden kaçınıyor. Süreç kolaylaşırsa, hedeflere ulaşma yolunda Türkiye büyük bir yol kat eder çünkü meskenler kendi enerjisini üretmeye yönelirler” dedi.

Almanya büyük bir örnek

Meskenler konusunda Almanya’nın büyük bir örnek teşkil ettiğini belirten Tolga Özdemir şunları ekledi: “Almanya’da RES ve GES yüzde 30 olmasına rağmen hâlâ ihtiyaç duyulmuyor. Çünkü dağıtık enerji meskenler yoluyla çok fazla sağlanıyor. Bunun yüzde 30’unu devlet kendisi karşılıyor. Faiz, KDV, BSMV de alınmıyor. Tek istenen, enerjinin üretilmesi ve depolanması. Bunun da devlete bildirilmesi.”

Faizsiz güneş kredisi verilebilir

Kentsel dönüşümün, meskenlerdeki enerji üretimi açısından bir fırsat olabileceğini belirten Özdemir, “Türkiye’de de faiz alınmayabilir. Hatta bizim GENSED olarak tavsiyemiz ‘güneş kredisi’ sağlanarak, elektrik faturası ödenir gibi mesken sahibinin kredisini faizssiz bir şekilde ödemesi yönünde. Çünkü elektriğini üretmek isteyen çok büyük bir kitle var. Onların önünü açmak gerekiyor. Bu da ancak teşvik ve işleyiş kolaylığı ile mümkün olur” diye konuştu.