Ahmet Aydın: Saat sektörü ithalata olduğu kadar ihracata da dayalı

Saat sektörünün önemli oyuncularından Aydın Saat’in Eş Başkanı Ahmet Aydın, Türkiye’de son 15 yılda orta ve üst segmentteki gelişmelere dikkat çekti.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Günay DEMİRBAĞ

Grand Seiko, Seiko markalarının Türkiye distribütörü Aydın Saat’in Yönetim Kurulu Eş Başkanı olan Ahmet Aydın, TÜSAD - Tüm Saatçi İşadamları Derneği - Yönetim Kurulu Başkanı, Mikromekanik ve Saat Teknolojisi Eğitim Araştırma Vakfı Başkan Yardımcısı olarak Türk saatçiliğine hizmet eden görevlerini etkin bir şekilde sürdürüyor. Yurt içi ve yurt dışı saat pazarı konusunda da detaylı bilgi ve görüşlere sahip bulunan Aydın ile dünyada önemli bir sektör olan saatçilik üzerine sohbet ettik ve ülkemizde Bursa’da açılan Mikromekanik ve Saatçilik Bölümü hakkında cevapları merak edilen sorularımızı yönelttik.

Öncelikle Tüm Saatçi İşadamları Derneği (TÜSAD) Başkanlık göreviniz hayırlı olsun.

Teşekkür ederim. Umarım TÜSAD Yönetim Kurulumuz ile birlikte saat sektörüne fayda sağlayabiliriz. 

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz, kaç yıldır saat sektöründesiniz ve neden saatçiliği seçtiniz?  
 
Ben 1962 yılında İstanbul’da doğdum. Kabataş Erkek Lisesi’nden mezun oldum. Liseden sonra 1 yıl kadar Londra’da İngilizce eğitimi aldım. Üniversiteyi ise Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünde okudum. Saat sektörü benim seçimim değildi. 1983 yılında ailecek bu sektöre girme kararı aldığımız için ben de girmiş oldum. Girdikten sonra da çok sevdim. Japonya, Amerika, İsviçre, Fransa, İtalya gibi ülkelerin dünyaca ünlü lider markaları ile çalıştık ve hala daha çalışmaya devam ediyoruz. Hepsi ayrı kültürlere sahip. Hepsinden çok şey öğrendim. İş hayatımın başlarında elimde numune çantası ile neredeyse bütün Türkiye’yi dolaştım. Sahada olmak iş tecrübemin ve vizyonumun gelişmesine çok yardımcı oldu. Uluslararası markalardan edindiğim tecrübeyi Türkiye’nin her bölgesinde edindiğim tecrübeler ile birleştirmek doğru stratejiler geliştirmemize katkıda bulundu diyebilirim. Pazarlama anlamında Türkiye’de birçok ilki gerçekleştirdik. Kısacası geçtiğimiz 40 yıl boyunca severek yaptığım işten çok keyif aldım.

Ülkemizdeki saat sektörünün sorunları hakkında bilgi verebilir misiniz?  
 
Ülkemizde saat üretimi olmadığı için sektörümüz ithalata dayalı bir sektör. Ancak gümrük aşamasında sıkı denetimler uygulanıyor. Kimyasalların Kaydı, Değerlendirmesi anlamına gelen KKDİK uygulaması gecikmelere neden oluyor. Bu uygulama insan sağlığına ve çevreye zarar veren ürünlere izin verilmemesi açısından doğru bir uygulama olsa da daha kolaylaştırılması ve hızlandırılması gerekiyor. Aynı uygulama Reach & RoHS adı altında AB ülkelerinde de var ancak bu denetlemeler hiç bir zaman gümrük aşamasında yapılmıyor. Gerektiğinde piyasada şüphe yaratan ürünler için yapılıyor. Uyumlu olmayan markalara ceza uygulanıyor. Ülkemizde de bu uygulamanın aynı şekilde kolaylaştırılması gerekiyor. 

Türkiye saat pazarının gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?  
 
Türkiye saat pazarı geçtiğimiz 10-15 yılda orta ve üst segmentte oldukça başarılı bir gelişim gerçekleştirdi. Lüks segmentteki markalar ya doğrudan ya da Türkiye’deki iş ortakları ile birlikte İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana, Bursa gibi illerimizde kendi butiklerini açtı. Çok markalı lüks saat mağazaları açtılar. Türkiye’de uzun yıllar orta grup markaları temsil eden firmalar ise kendi markalarını da geliştirerek, yurtdışındaki benzerlerinden bile daha üst düzeyde açtıkları çok markalı perakende zincir saat mağazaları ile oldukça başarılı işler yapıyorlar. Hatta bazıları bu zincir mağazalarını, açtıkları şubelerle yurtdışına da taşıdı. Geleneksel saat mağazaları da bu gelişmeleri yakından takip ederek kendilerini yeniliyor, çağın gereklerini yerine getirerek hem mağazalarında hem de internette tüketicilere kaliteli ve güvenilir hizmet veriyorlar.

Uluslararası saat markaları Türkiye’de temsil ediliyor  

Ülkemizde yaklaşık kaç saat markası bulunuyor, yılda kaç adet satılıyor?  

Kaç saat markası bilemiyorum, çünkü böyle bir kayıt yok, ancak bütün uluslararası saat markalarının neredeyse hepsi Türkiye’de temsil ediliyor. Bunlara ilave olarak Türk girişimciler tarafından geliştirilen ve çoğunlukla Uzak Doğu’da üretilen onlarca marka var. 2023 Ekim sonu verilerine göre 320 milyon dolar değerinde 4,2 milyon adet saat ithal edilmiş. Yılsonu itibariyle 5 milyon adet ve 380 milyon dolarlık bir ithalat hacmine ulaşılmasını bekliyoruz. Bu 5 milyon adet saatin 4,5 milyon adedi düşük gelirli tüketicilere hitap eden ve ithalat ortalama birim fiyatı 15 dolar olan saatlerdir

Ülkemizdeki saat perakendeciliğini dünya standartlarına göre nasıl buluyorsunuz?  
 
Türkiye’de yaklaşık son 20 yıldır inşa edilen modern Alışveriş Merkezleri perakende pazar yerlerinin de büyümesine neden oldu. Böylece diğer sektörlerde olduğu gibi saat perakendeciliği de çok büyüdü, değişti ve gelişti. Kısa süredeki bu gelişim ülkemiz perakendeciliğinin Cadde ve AVM’lerde üst ve orta segmentteki mağazalarla dünya standartlarını yakalamasına ve hatta bazı alanlarda geçmesine neden oldu diyebilirim.  
 
Tüketicilerin saat tercihleri ve marka bilgileri konusunda ne düşünüyorsunuz?  
 
Doğal olarak tüketicilerin saat tercihleri gelir durumlarına ve bütçelerine göre değişkenlik gösteriyor. Bunun sonucunda her segmentteki saat markaları pazarda kendilerine yer bulabiliyor. Diğer taraftan saat konusunda uzmanlaşmış basılı ve dijital saat mecralarının son yıllarda ülkemizde de çok gelişmesi ve tabi ki sosyal medya, Türk tüketicilerinin bilinç düzeyini hızla geliştirdi. Tüketiciler artık ilgilendikleri marka ve modeller hakkında kolayca çok daha fazla detay bilgiye ulaşabiliyorlar. Artık tercihlerini daha bilinçli şekilde yapabiliyorlar.   

Ülkemizdeki saat sektörünün sorunları hakkında bilgi verebilir misiniz?  
 
Ülkemizde saat üretimi olmadığı için sektörümüz ithalata dayalı bir sektör. Ancak gümrük aşamasında sıkı denetimler uygulanıyor. Kimyasalların Kaydı, Değerlendirmesi anlamına gelen KKDİK uygulaması gecikmelere neden oluyor. Bu uygulama insan sağlığına ve çevreye zarar veren ürünlere izin verilmemesi açısından doğru bir uygulama olsa da daha kolaylaştırılması ve hızlandırılması gerekiyor. Aynı uygulama Reach & RoHS adı altında AB ülkelerinde de var ancak bu denetlemeler hiç bir zaman gümrük aşamasında yapılmıyor. Gerektiğinde piyasada şüphe yaratan ürünler için yapılıyor. Uyumlu olmayan markalara ceza uygulanıyor. Ülkemizde de bu uygulamanın aynı şekilde kolaylaştırılması gerekiyor.

 

“Kur ve ekonomik gelişmeler hem olumlu hem olumsuz etkiledi”  
 

İthalata dayalı bir pazar olan saatçiliği, kur ve ekonomik gelişmeler nasıl etkiledi, özellikle pandemi dönemini nasıl atlattınız?  
 
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki sektörümüz ithalata olduğu kadar ihracata da dayalı. Türk girişimciler tarafından geliştirilen ve Uzakdoğu’da üretilen saat markaları çok sayıda ülkeye ihraç ediliyor. Bu girişimciler uluslararası saat fuarlarına kendi markalarıyla katılım sağlıyor ve başta Ortadoğu ve Afrika ülkeleri olmak üzere bütün dünyadan oldukça fazla ilgi görüyor ve talep bulabiliyorlar. Diğer taraftan turizm sayesinde ülkemizde turistlere her kategoride çok sayıda saat satışı gerçekleştiriliyor. Ve bütün bunlar ülkemize döviz girdisi sağlıyor. Kur ve ekonomik gelişmeler sektörümüzü hem olumsuz hem de olumlu yönde etkiledi. Olumsuz çünkü kur ve finansman maliyetlerinin çok hızlı artış göstermesi fiyatların kısa sürede artmasına neden oldu. Olumlu tarafı ise fiyat artışlarından fazla etkilenmek istemeyen tüketicilerin vakit geçirmeden alıma yönelmeleri. Pandemi 100 yılda bir karşılaşılabilecek bir konu. Tabi ki bütün dünyada olduğu gibi bizlerde yavaşladık ve hatta bir süreliğine neredeyse kapandık. Doğal olarak satış kayıpları yaşadık ancak bardağa dolu taraftan bakmamız gerekirse bu kapanma ve yavaşlama, düşünmemize, özeleştiri yapmamıza ve 21nci yüzyıla adapte olabilmek için yeni planlamalar yapma ve aksiyon almamıza fırsat sağladı. Dijitalleştik. İletişim aracı olarak sosyal medyaya ağırlık verdik. Çünkü artık oyunun kuralları değişti. Biz de kendimizi yeni kurallara göre değiştirdik ve geliştirdik. 21nci yüzyıla asıl pandemiden sonra daha çok adapte olarak girdik diyebiliriz. Diğer taraftan pandemi döneminde markaların fabrikalarını kapatması ya da maksimum seviyede kapasitelerini düşürmesi arzın yavaşlamasına ve hatta durmasına neden oldu. Bu da tıpkı otomotivde olduğu gibi saat sektöründe de ikinci el piyasasını canlandırdı. Bu durum daha yeni yeni aşılmaya başladı. 

Birazda saat sektöründeki eğitim çalışmalarından bahsedebilir misiniz? Özellikle de Bursa’da açılan okul ve vakıf çalışmaları ne durumda?  
 
Ara eleman sayısının yetersiz olması ülkemizin önemli sorunlarından birisi. Mekanik saat ustalarının giderek azalması ülkemizin saat sektörü için de önemli bir sorun. Bu sorun sadece ülkemizde değil bütün dünyada var. Bu nedenle İsviçre, Amerika, İngiltere, Japonya gibi ülkelerde birçok saatçilik okulu açılmış. Buradan mezun olanlar saat fabrikalarında, teknik servislerde çalışma imkânı buluyorlar. Ustaların derecelendirme sistemleri var. Ve hatta başarılı ustalar her yıl ülkelerine sağladıkları katkıdan dolayı ülke liderleri tarafından madalya ile onurlandırılıyorlar. 40 yıldır Türkiye Distribütörlüğünü yaptığımız Japon Seiko markasının bu sene üç ustası ülkesine sağladığı katkılardan dolayı Japon İmparatoru tarafından üstün hizmet ödülüne layık görüldü. Bir ülkede bir ürünün sanayisinin olabilmesi için önce okulunun, eğitiminin olması gerekli. Yukarıda saydığım, saatçilik okulu olan, ülkelerin hepsi kendi saat markalarını üretip bütün dünyaya satıyor. Zamanla bizde niye olmasın? 

Mikromekanik ve Saatçilik Bölümü'nde 4 yıllık eğitim veriliyor

Dönemin Bakan yardımcısıSayın Mahmut Özer o dönemde meslek okullarından sorumluydu. Sonra Milli Eğitim Bakanı olduğunda bize
desteklerini sürdürdü. İlk olarak okulumuzu Makina bölümünün
altında açtık. Mahmut Özer Milli Eğitim Bakanı olduktan
sonra bölümümüzün alan olmasını sağladı; Mikromekanik ve Saatçilik Bölümü. Okulda yaptığımız bir yönetim Kurulu toplantımıza bizzat katıldı ve
“bu proje sayesinde bakanlık olarak meslek okullarının sektörler ile birlikte açılması gerektiğini öğrendik” demişti. Takip eden yıllarda ülkemizde birçok meslek okulu kendi sektörleri ile yapılan iş birlikleri ile açıldı. TÜSAD olarak bu konuda öncü olduğumuz için gururluyuz.

Mikromekanik ve Saatçilik Bölümünden ilk mezunları ne zaman vereceksiniz?

Okulumuz “Alan” olduktan sonra ilk öğrencilerini 2023 Haziran ayında yapılan LGS sınavı ile aldı. Şu anda sınavı yüksek puanla kazanan ve okulumuzu tercih eden, aralarında kızlarımızın da olduğu 28 öğrencimiz var. 4 yıllık eğitimin ardından mezun olacaklar. Gerek Japonya’da gerekse İsviçre’de gezdiğim fabrikalarda çok sayıda kadın usta olduğunu gördüm. Ülkemizde de daha çok kadınlarımızı bu mesleğe özendirmek istiyoruz.

Okuldan mezun olan öğrenciler sektörde iş bulabilme kolaylığı sağlanacak mı?

MEB ile yaptığımız protokolde bu şart da var. Bölümüzde okuyan öğrenciler sektörümüzde staj görecek ve mezun oldukların da ülkemizde temsil edilen yerli yabancı saat markalarının teknik servislerinde işe girebilecekler.
Ülkemizde saatçi ustası konusunda çok ciddi açık olduğu için sektörümüzün öncü saat markalarından şimdi bile çok fazla talep var. 

Son olarak sizin belirtmek istediğiniz konular varsa öğrenebilir miyiz?  
 
TÜSAD olarak mesleğimize ve okulumuza katkı sağlaması için birkaç sene önce Bursa’da bir vakıf kurduk. Şu anda Hayrettin Akpınar’ın başkanlığını, benim de yardımcılığını yaptığım vakfımızın ismi Mikromekanik ve Saat Teknoloji Eğitim Araştırma Vakfı. Vakfımızın ilk hedeflerinden birisi Bursa’da bir Saat Müzesi açmak. Bu konuda Bursa valiliği ve belediyesi bize çok destek veriyor. Umarım yakın bir gelecekte bunu da başarabiliriz.